Siyasetin hakkını siyasete vermek! Bu zaten yapılıyor; daha doğrusu siyaset hakkını fazlasıyla alıyor. Kültürel-manevî alan şu an itibarıyla Türkiye’nin metruk bölgesi. Bugün Türkiye’yi yönetenler kültürden beslendi, atıfları hep kültüre oldu; hep “önce ahlâk ve maneviyat” dediler. Son 12 yılda Türkiye sayısız imar hamlelerine sahne oldu. Maddî gelişme hız kazandı... 

Ya kültür?

Yerinde saymasına bile razıyız!

Bugünler siyasetin şahlandığı günler. Ankara sokakları ülkenin dört bir tarafından gelen aday adayları ile kaynıyor. Seçime kadar siyasetin zirve yapması kaçınılmaz. 

Tam da bu günlerde eski bir siyasetçimiz, iki dönem milletvekilliği yapmış bir üniversite hocamız, eski Tarım Bakanlarımızdan Sami Güçlü Bey’in daveti her şeyin önüne geçiyor.

Adapazarı, İzmit ve Bolu’da oluşturulan okuma gruplarında üniversite öğrencisi veya mezunu gençler Nureddin Topçu’nun eserlerini okumuşlar, onların katılımı ile bir toplantı yapılacak...

Hesabiliğin tavan yaptığı bu günlerde bu hasbilik silkinip kendimize dönmemize vesile olmaz mı? 

Ankara’dan beraber gitmek istediğimiz Topçu’nun yakınında bulunmuş veya onu sağlığında tanımış Mehmet Sılay ve Fatih Gökdağ dostlarımızın mazeretleri çıkınca Kadir Ekinci ile Bolu’nun yolunu tuttuk. 

Ankara Pursaklar Belediyesi’nin yeni yayınlanan kitabımızla ilgili olarak düzenlediği Kent Konseyi Tecrübeliler Meclisi toplantısına katıldıktan, Ömrüm Ankara kitabını değerli Pursaklar Belediye Başkanı Selçuk Çetin’e armağan ettikten sonra komşu vilayet Bolu’ya gece yarısı vâsıl oluyoruz. Program Cuma sabah onda...

Toplantı, 40 yıl önce kaybettiğimiz 20. yüzyılımızın büyük düşünürü, ahlâkçısı Nureddin Topçu ile ilgili ilk faaliyet olması bakımından da ayrıca önem taşıyor. 

Gençler Topçu Hoca’nın İsyan Ahlâkı, İradenin Davası, Ahlâk Nizamı, Var Olmak ve Yarınki Türkiye kitapları üzerine konuşacaklar. Nureddin Hoca’ya tanıma mazhariyetine nail olmuşlardan ben, Mustafa Kök, Mustafa Kara hocalar ve Topçu ile ilgili üç ciltlik biyografi çalışmasının birinci cildi geçen sene yayınlanan M. Fatih Birgül bilgi ve tecrübelerimizi gençlerle paylaşacağız.

Açılışta Bolu Belediye Başkanı Alaeddin Yılmaz ve İzzet Baysal Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hayri Coşkun bulundular ve konuştular. Tabiî asıl bu ufuk açıcı faaliyeti düşünmekle kalmayıp uygulamasını en ince teferruatına kadar takip eden ve nihayet gençleri bizlerle buluşturan Sami Güçlü’nün heyecanı güne damgasını vuruyor. İki çift lâf etmek için bize de söz verilince, 1973 yılında Diyanetin ilk defa Bolu’da düzenlediği Vaızlar seminerini hatırlatıyorum. Merhum Topçu’nun elimizdeki tek ses kaydı o toplantıya ait. 

Topçu uysallığı reddeden, isyanı seçen bir şahsiyet. Doktora tezi kelime kelime çevrilse idi adı “Uysallık ve İsyan” olacaktı. Nureddin Topçu’yu davet eden, hoşuna gidecek şeyler duymayacağını da biliyor olmalıdır... Nitekim Hoca, orada hocalar, hafızlar, mevlidhanlar ve vaızlarla ilgili hayli rahatsız edici sözler söylüyor. Felsefe bahsini açıyor ve basmakalıp fikirleri yerle bir ediyor, fakat hakikat arayışı bu rahatsızlığa değer. 

İşte gençler: Onlar yarınki Türkiye’yi kuracak olanlar. Kurtuluş savaşını ruh cephesinde yapacak olanlar. “Siyaset, ticaret, şöhret ve muvaffakiyetlerle gündelik hareket endişelerinden çok uzaklarda çalışan”lar... Onlar, hayatımızın maverasında hazırlıklarını yapan bir hareket ordusunun fikir fedaileri olarak bu davayı başaracaklar. Yaşama zevkini bırakıp yaşatma aşkına gönül verecekler, sabırlı ve azimli, lâkin gösterişsiz ve nümayişsiz çalışan ruh cephesinin maden işçisi olacaklar. Hizmet ehli bu gençler hizmetlerinin mükâfatını hizmet ettikleri insanlardan beklemeyecekler... 

Bunlar millet ve cemaat uğrunda fedakârlık kabullenenlerin artık bulunmadığı cemiyetimizde “ben varım!” diyen gençler...

“Yaşasın hasbilik” denmez de ne denir?