Ey Avrupa aklını başına topla
Kâfirler ahirette de kurtulamayacak, dünyada da. Mümkün değil kurtuluşları yok. Dünyada da helak olacaklar. Şirk ile bile düzen yaşar ancak zulümle yaşamaz. Onlar şirk ile kalmadılar zulüm yaptılar.
Allah-u Teâlâ için Amerika’yı, Yahudi’yi bertaraf etmek, Avrupa Birliği’ni kenara çekmek diye bir sorun yok. Bir anda Allah bunları kenara çekebilir. Zaten sular orada bekliyor, buzullar eriyor bayağı. Avrupa Birliği’ne doğru geliyor buzullar. Eridikçe Hollanda’nın suları çıkıyor. Hollanda’nın her tarafı sudur. Oraya vaaza gitmiştim birkaç defa. Suları duvarlarla zapt ediyorlar. Ama buzullar da eriyor bir taraftan. Ey Avrupa Birliği aklınızı başınıza toplayın. Buzullar eriyor bir taraftan.
Bizim buraya gelene kadar biz çoktan ölürüz ama sizin oraya erken gelecek gibi gözüküyor. Onun için dikkat edin. Buzulların ayarı var. Avrupa Birliği, kıta falan gidiyor.
AFRİKA’YI SÖMÜRDÜLER
Arkadaş Allah-u Teâlâ ile füzeyle mi baş edeceksin?! Zaten suyun altında motor bozulacak yani. Motorlara kuş girebilir, kedi girebilir, su girebilir. Sizin bütün füzeleriniz bir anda bozulabilir. Onun için siz Allah ile harbe kalkışmayın. Gezegen gezegen dolaşıp da nereye çıkacağız diye kaçacak yer aramayın. Aklınızı başınıza toplayın. Müslüman olup kurtulun. Dünyada da kurtul, ahirette de kurtul.
Bu kâfirler ahirette de kurtulamayacak, dünyada da. Mümkün değil kurtuluşları yok. Dünyada da helak olacaklar. Şirk ile bile düzen yaşar ancak zulümle yaşamaz. Onlar şirk ile kalmadılar zulüm yaptılar. Bütün Afrika’yı sömürdüler. Cezayir’i, Tunus’u ne halde getirdiler. Daha yeni 100 bin kişi Cezayir’de öldü. Abbas Medeni’nin partisi kazandı diye neler yaptılar. Kim yaptırdı onu? Fransa yaptırdı.
ALLAH BELASINI VERİR
Cezayir’de daha 20 sene evvel 100 binden fazla Ehl-i Sünnet Müslüman perişan olarak öldürüldü. Yeniyi konuşuyorum, eski sömürüleri konuşmuyorum. Sen bütün Afrika’yı sömürdün, köle ettin. Sen bütün dünyayı perişan ettin. Oraya gidiyorsun İtalya sömürgesi, buraya gidiyorsan Fransa sömürgesi… Küçücük Hollanda’nın bile sömürgesi var. O bile sömürü yapmış orada. Her yer sömürü. Dolayısıyla sen bu kadar zulüm ile âbâd olacağını mı sanıyorsun?! Biz sana Hristiyan’sın diye dünyada helak olacaksın demiyoruz. Allah Hristiyanlar’a dünyada cennet gibi bir hayatta yaşatır. Çünkü sonu cehennem olduğu için. Ama dünyada Müslüman bile olsa zulüm ile âbâd olamaz. Müslüman bile olsa zalim ise Allah belasını verir. Zalim Müslüman bile olsa belasını buluyorsa gâvurun zalimine de Allah bela verir. Onun için sorunlar sizin zulmünüzden çıkıyor. Sebepler sizin zulmünüzden ürüyor. Neticede düzelmesini istiyorsanız Müslüman olmasanız bile Müslümanların üzerinden elinizi eteğinizi çekip, Müslümanların işlerine karışmayıp, Müslümanların düzenini bozmaktan vazgeçip bu zulmü bırakmanız lazım.
MÜSLÜMAN DA OLSA...
Siz zalimsiniz! Kâfirlikten beter bir şey. Kafirlik ahirette ebedi cehennem ama dünya sonuçları bakımından belalar zulme bağlıdır. Müslüman da olsa zulüm ile âbâd olamaz, berbat olur. Onun için siz zalimliği bırakacaksınız. Sizin reçeteniz bu. Sömürüyü bırakacaksınız. Müslüman ülkelerin maddi-manevi kaynaklarını sömürmeyi bırakacaksınız. Kaynaklarını insanlara terk edeceksiniz. Millet açlıktan ölüyor bütün pırlanta madenleri sizin. Borsası Londra’da. Zümrüdün bilmem Amerika’da, Yakutun bilmem Fransa’da. Yahu adamın toprağından çıkıyor ama adamın kemikleri sayılıyor açlıktan ölüyor. Adam açlıktan ölüyor sen orada adamın kaynağıyla borsa kurmuşsun. Bu ne zalimliktir?! Sizin israf ettiğiniz ekmek, yemek ile dünyada açlıktan ölen insan kalmaz. Milyonlar orada ölüyor. Zaten en büyük zulmü Allah’a şirk koşarak yapıyorlar.
Ama dünyada şirk ile yaşayabilirler. Çünkü Mevla dünyada müsaade etmiş. Ama dünyada zulüm ile yaşamaya müsaade etmez.
AÇIKHAVA HAPİSHANESİ
Filistin’deki zulüm nedir?! Gazze’deki zulüm nedir?! Açıkhava hapishanesi yapmışsınız. Adam bir yere gidemiyor, bir yerden çıkamıyor. Geçitlerden gizli gizli koyun geçirecek de Kurban Bayramı’nda kurban kesecek! Ey gidi Filistinli Müslüman kurban kesmen sana vacip bile değil. İki de bir tünelleri tıkarlar. Orayı bombala, burayı bombala. Her tarafa duvarı çevirmiş. Oradan denize dayamış Gazze’yi. Ne olacak arkadaş?! Bu millet ne yapacak?! Müslümanlara yapılan bu zulüm nedir?! Bunları niye tanımıyorsunuz?! Filistin Müslümanlarına niye devlet vermiyorsunuz?! Niye uçak inip kalkamıyor?! Ben niye Filistin’e gidemiyorum. Giderken illa Tel Aviv’e, Yahudi’ye inmek zorundayım.
BIRAK BU AYAKLARI
Ben niye bir Müslüman havaalanından Arap kardeşimin yanına gidemiyorum?! Bu adamlar ne haldedir?! Tam açık hava hapishanesi tam! İlaç, hiçbir şey yok. Perişan haldeler. Allah yardım etsin. Bu kadar zulüm ile beraber ondan sonra insan haklarından bahsediyorsun. Bırak o ayakları sen! Hangi insan hakları?! Müslümanları insan kabul etmiyorsun ki sen. Kendinden olmayanı insan kabul etmiyorsun. Allah şerlerinden muhafaza eylesin. Allah bu dünyanın zulüm düzenini nihayete erdirsin. Allah-u Teâlâ Müslümanların üzerinden bu zulmü, belayı kaldırsın. Allah-u Teâlâ İslam ehlini aziz eylesin.
Müslüman olmasanız bile Müslümanların üzerinden elinizi eteğinizi çekip, Müslümanların işlerine karışmayıp, Müslümanların düzenini bozmaktan vazgeçip bu zulmü bırakın
CİNLERİN PADİSAHI
Bağdat’ın âlim ve fâdıllarından biri, cuma namazından sonra, talebesi ile birlikte, kabirleri ziyârete ve ölüler için Fâtiha okumaya gidiyordu. Yolda siyah bir yılan gördü ve elindeki bastonuyla vurup öldürdü. O anda uzun bir duman gelip onu örttü ve böylece gözden kayboldu. Talebesi şaştı kaldı. Bir saat sonra kaybolan o zâtı geliyor gördüler, karşılamaya gittiler. Üzerinde gayet süslü kıymetli bir elbise gördüler.
Halini ve elbisesini sorduklarında şöyle anlattı: “Duman beni örtünce, beni kapıp tuttukları gibi bir adaya götürdüler. Denizin dibine indirdiler. Cinlerin pâdişâhının huzûruna götürdüler.
İKRAR ETTİ
Pâdişâh, elinde kınından çekilmiş bir kılıçla taht üzerinde oturuyordu, önünde ise başı ezilmiş ölü bir genç vardı. Başından gövdesine doğru kan akıyordu. Benim için, adamlarına: ‘Bu kimdir?’ diye sordu. ‘Bu gencin katilidir’ dediler, öfkeyle bana baktı ve: ‘Ey şehrin üstadı, bu genci niçin sebepsiz yere öldürdün?’ dedi.
Ben bu suçu reddettim ve: ‘Allâh korusun! Onu ben öldürmedim. Bana iftira ediyorlar’ dedim. O zaman cin pâdişâhına: ‘Onun öldürdüğünün alâmeti, elindeki bastonudur. Buyurun bakın, bastonu kanlıdır’ dediler. Bastonumdaki kanı görüp:
KILICI ATTI
‘Bu kan nedir?’ dedi. ‘Bu bastonla bir yılan öldür düm, onun kanıdır’ dedim. ‘Ey insan! O yılan benim bu
oğlumdu’ dedi. Sonra sustu, bir an dur du ve kadıya dönüp: ‘Bu adam, adam öldürdüğünü ikrâr etti. Sen de katline hükmet’ dedi.
Kâdı katlime karar verdi. Müftî de, hükme uygun fetvâ verdi ve kılıcı ile bana vurmak istedi. Kalbimden iltica edip, Şeyhim, Üstadım, Ğavs-ı Sekaleyn (ins-ü cinnin Ğavsı) Abdülkadir-i Geylânî’den yardım istedim. O anda bir adam göründü. Nûr yüzlü idi. ‘Bu adamı öldürme! Çünkü o, evliyânın Sultânı Ğavs-ı A‘zam Seyyid Abdülkadir Geylânî’nin talebelerindendir. Bunun yüzünden sana sitem eder ve gücenirse, o Hazret’e ne cevap verirsin?!’ dedi.
Cinlerin padişahı olan kişi Ğavs-ı A‘zam’ın ismini duyar duymaz, kılıcı elinden attı ve: ‘Ey şehrin üstadı, Ğavs-ı A‘zam’a olan hürmetimden seni affettim.
Şimdi bize imâm ol ve oğlumun cenâze namazını kıldır ve mağfiret olunması için duâ eyle’ dedi. Sonra bana süslü, değerli bir elbise giydirdi ve beni, buradan kapıp götürenlerle tekrar buraya gönderdi.”
Ey şehrin üstadı, Ğavs-ı A‘zam’a olan hürmetimden seni affettim. Şimdi bize imâm ol ve oğlumun cenâze namazını kıldır ve mağfiret olunması için duâ eyle...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.