Mücahid Avrupalılar!
Güney sınırlarımızın ötesinde sıcak savaş var. Irak’ın durumu malûm, ABD güya demokrasi getirdi; istikrarı, güvenliği götürdü; etnik-mezhebî her türlü ayrışmanın ve çatışmanın zeminini oluşturdu.
Irak, Osmanlı sonrası da sünnilerin yönettiği bir ülke idi. ABD müdahalesinden sonra Irak resminde sünniler görünmüyor. Şiilik Bağdat’da hâkim oldu, kuzey bölgesi Kürtlere bırakıldı. Her iki kesimde de ihtilaflı bölgeler hâlâ var.
Suriye, Osmanlı sonrası en fazla darbeye maruz kalan ülke idi. Fransız yönetimi sonrasında vukubulan darbelerden sonuncusunu Hafız Esed yaptı. Baba Esed 1970’te iktidarı ele geçirdi, 2000 yılında ölene kadar ülkeyi demir yumrukla yönetti. Onun “muhaberat (istihbarat) devleti” kurduğu, her üç kişiden ikisinin Muhaberat’a çalıştığı iddia edildi. Hafız ölünce, “cumhuri saltanat” diyebileceğimiz bir yol açıldı Suriye’de ve oğlu Beşşar koltuğa oturdu.
Hafız, ülkenin şiilik içinde bile mütalaa edilemeyecek nuseyri kesimindendi. Bunların Suriye’deki nüfusun yüzde on-on beşi kadar olduğu tahmin ediliyor. Fakat işte kırk küsur yıldır ülkenin yönetimine hâkim olmuş durumdalar.
IŞİD belası, Irak’ta ortaya çıktı, yani ABD’nin açtığı fidanlıkta büyüdü, bir süre sonra Suriye’de filiz verdi. Şimdi her iki ülkede de savaş halindeler. Kendilerini en gerçek müslüman olarak takdim eden, İslâm için savaşmak iddiasında olan ve bu iddia ile bütün dünyada İslâm algısını yerle bir eden
IŞİD’ciler hilafet bile ilan ettiler!
Gerçek İslâm nerede ki gerçek halife orada olsun!
Cihad kavramının bu kadar kirletildiği bir dönem hatırlamıyoruz. Cihadın kafa kesmek olduğu bunlar sayesinde bütün dünyanın zihnine kazındı. Bu işi yapanlara da “cihatçı” deniliyor! Galiba batı dillerindeki “cihadist”in tercümesi!
Son zamanlara kadar böyle bir kavram yoktu. Cihad edene “mücahid” denirdi. İyi ki bunlara, kendileri dese bile, dış dünya “mücahid” demiyor!
Avrupa, Ortadoğu’da süren kirli savaşa katılan vatandaşları ile ilgili doğru dürüst bir çerçeve çizemiyor. Bir Avrupalı neden IŞİD’e katılır? Hele de kadınlar? Hangi mesajları onları etkiler? Bunu çözümlemek zor. Elbette Avrupa’da müslümanlığa yönelenler oluyor, fakat bunlar başka. Bunlar şiddet temayülü olan, Avrupa’nın değer kargaşası ile bunalarak boşluğa düşmüş gençler olabilir. Bu temayüllerini fırsattan istifade fiile geçirdikleri düşünülebilir.
Bunların sayısı üç-beş yüz olsa, fazla önemsenmez. Son zamanlara kadar 3-4 bin oldukları tahmin ediliyormuş. Fakat İspanya polisi, çıtayı hayli yükseltmiş. Avrupa ülkelerinden 30 bin ila 100 bin dolayında kişinin savaşmak için Suriye ve Irak'a gittiğini ileri sürmüş. Bu en az 30 bin demek. Bunlar bir süre sonra ülkelerine kaçak yollarla dönüyorlarmış. Bu durumda Avrupalıların gidenlerin orada savaşmalarından, ölmelerinden çok, dönmelerinden rahatsız olduğu anlaşılabilir. Çünkü silah kullanmayı öğrenen, bomba eğitimi alan bu kişilerin Avrupa’da bazı terör olaylarına sebebiyet verecekleri kuşkusu içindeler.
Avrupa bu korkuyu ayakta tutarken, Ortadoğu’yu yeniden şekillendirmek isteyenler bu bölgede halkın yönetim hakkını tanımak istemiyorlar. Arap baharı dalgasında Mısır halkı diktatörünü alaşağı etti de ne oldu? Yerine demokratik bir yapı mı kuruldu? ABD ve bazı İslâm ülkelerinin desteği ile darbe yapıldı ve Mısır yeni bir diktatöre sahip kılındı!
Suriye’de Esed sonrasından neden korkuluyor? Şimdi IŞİD tehlikesini öne sürecekler. Daha önce gerekçeleri neydi? Zaten işin uzaması IŞİD’i palazlandırmadı mı?
Şu sıralar bulanık olan Ortadoğu haritasında ABD kendine (ve elbette İsrail’e) göre bir denge kurmak istiyor. Bunun için İran’la yakınlaşıyor, şiiliği güçlendiriyor. Bu Irak’da böyle, Suriye’de böyle olmadığı söylenemez. Ya Yemen?
Sonucu kabul ettirmek için sondan bir önceki karede vahşet olması lâzım, şiddet olması lâzım. Haddinden fazla yok mu?
Rasim Özdenören’i kuvvetli hafızası ile tanırdık!
Dünkü Vahdet’de yer alan beyanatında Rasim Bey ”hayatım boyunca hiçbir derneğe, siyasal partiye kendi özgür irademle üye olmadım” buyuruyor. Üsdat’a yardımcı olmak için, TYB arşivinde kendi el yazısıyla doldurduğu üyelik formunu buldurdum. 6 Kasım 1978’de müracaat etmiş. Aynı yılın ağustos ayında kurulan ve 14 kurucusu olan Yazarlar Birliği’nin 25 numaralı üyesi...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.