Bir Fareye Açık Mektup
Kur'anda mealen şöyle buyruluyor: Onlar namazı yitirdiler ve şehvetlerine uydular. Sen de namazı terk etmişsin ve çeşit çeşit şehvetlerin esiri olmuşsun.
Küçük ve nahif cirmine bakmayıp kuyruğuna bir değil, nice kabak bağlamışsın. Şu aldatıcı dünyanın kabakları ne kadar çok…
Kuyruğuna bağlı bunca kabakla kedilerden ve tehlikelerden nasıl kaçacaksın?
Bir fare olarak değil sadece kendine, yedi sülalene yetecek para biriktirmişsin, gözün hâlâ malda, parada. Ah farecik, bu mal sevgisi senin sonun olacak.
Hani kırda gezerken, başı boş bir deve görmüştün de, sevinçle “Ah, sahipsiz bir deve!..” deyip ipini eline alıp onu yuvanın deliğinin önüne kadar götürmüştün. Sonra… Evet sonra… Be beyinsiz, haydi deveyi boş buldun çekip götürdün, uysal hayvandır o, götürdün de o küçük deliğe o mereti nasıl sokacaksın?
Sendeki en hafif şehvet cinsel şehvettir. Riyaset, makam mevki şehveti ondan üç yüz altmış misli büyüktür. Benlik şehveti… Ün ve alkış şehveti… Haram zevk ve hazların şehveti… Lüks yeme içme, lüks markalı giyim kuşam, müzeyyen evler, pahalı binitler… Sen baştan başa şehvetsin ey cılız fare. Bu kadar şehveti nerene sığdırıyorsun?
Tartılsan kaç gram gelirsin? Şehvetlerin Himalayalar gibi…
Hem ben Müslümanın diyorsun, hem de namazı boşlamışsın.
Akıllı ve kurnaz geçiniyorsun ama her gün dünyanın ve şeytanın bin tuzağına düşüyorsun.
Faresin ve haram yemeden duramazsın.
Haram rahtlar, rüşvetler, riba paraları, bâtıl ticaretlerin altın yaldızlı şeytanî gelirleri… O biçim komisyonlar…
Sen putperest bir faresin, nefsine ve paraya tapıyorsun.
Seni bin kere yakıp kül edecek odun biriktirmişsin, hâlâ da topluyorsun. Bir vadi malın olsa ikinci vadiyi istiyorsun.
Ben mücahit bir fareyim dediğini duydum, kahkahayla güldüm. Fareden mücahit mi olurmuş?
Fındık fıstık kuru üzüm ceviz badem… Ne bulursan, helal haram demeden toplayıp götürüyorsun.
Cirmin küçük, cürmün çok... Halin ne olacak…