Kâfire yaranamazsınız
23/06/2004 tarihli Millî Gazete’deki yazımı önemine binaen yeniden yayınlıyorum:
“Adam İslâm düşmanı ama beni çok seviyor” diyen adamları hiç sevemedim.
“Müslümanları öldürüyor ama benimle dost” diyenlerden iğreniyorum.
İslâm’a ve Müslümanlara karşı harp açan adamın yanında durmak, kıytırık bir şekilde gülümsemek, ardından onun sofrasında bulunduğu için başkalarına hava atmak psikologlarımız tarafından nasıl değerlendirilir bilemiyorum.
Televizyon programcıları, gelin-kaynana kavgasını tartışırlarken bir psikolog bulunduruyorlar ve olayların tahlilini yaptırıyor.
Bir televizyoncu çıksa da yıllarca dünyanın her tarafında Müslüman öldürmekle meşgul birinin bir senedir Irak’ta yüz binin üzerinde Müslüman öldürmesine rağmen hâlâ tamamının işini bitiremediği, kendinden de askerlerin öldüğü için benim askerler ölmesin, daha fazla Müslüman ölsün diye kiralık katil aramaya gelen kişinin ruh halini, ona kucak açanların ruh halini anlatıverecek psikologlar çıkarsa da bizi aydınlatıverseler.
Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’inde, hiç yoruma fırsat vermeden açık-seçik ve net olarak buyurmuş:
Bakara süresi 120- “Sen onların dinine uymadıkça, ne Yahudiler de Hıristiyanlar da asla senden hoşnut olmazlar. De ki: “Gerçekten doğru yol, Allah’ın yoludur.” Sana gelen bu ilimden sonra onların arzularına uyarsan, sana Allah’tan ne bir dost ne de bir yardımcı vardır.”
“Efendim ben Müslüman’ca yaşarım ve de kendimi sevdiririm” diyen kendini aldatır.
İffetinden faydalanamadığı için iffetli kadınlara düşman olan birine iffetle sevimli olmaya çalışmak gibi bir şey.
Biz, her halde Müslüman’ca yaşamaya devam edeceğiz. İffetimizi koruyacağız. Ama bununla iffetsize yaranmak için değil, Allah’ın rızasını kazanmak için yapacağız.
İffetini koruduğu için yıllarca hapishanede yatan bir Yusuf aleyhisselam var bizim örneğimiz.
İffetsizler topluluğunu ekonomik krizlerden kurtarmış ama o dünyalar güzeli Yusuf aleyhisselamın peygamberliğine iman etmemişler. Onu sevmemişler.
Firavunun yakını olabilmiş bir insan bir gün Firavun ve ileri gelenlerine bir konuşma yapar. Konuşmasının bir yerinde şöyle der:
“And olsun ki, bundan önce Yusuf size apaçık delillerle gelmişti de, siz onun getirdiklerinden şüphe içinde idiniz. O (Yusuf) ölünce: “Bundan sonra Allah hiç bir peygamber göndermeyecek” demiştiniz. İşte Allah, müsrif şüphecileri böyle sapıtır.” (Mü’min süresi 34)
“Efendim ben Müslüman’ca yaşarım ve de kendimi sevdiririm” diyen kendini aldatır.
İslâm’ı Sevgili Peygamberimizden daha güzel yaşayamayız. O rahmet peygamberi olarak Rabbimiz tarafından ilan edilmiş. Biz O’ndan daha merhametli, daha sevimli olamayız.
Mekke’de kırk yılını tanıyan insanlar O’na “el-Emin” yani güvenilen adam adını da vermelerine rağmen peygamberliğini ilan ettiği günden itibaren Amcası Ebu Leheb dahil bir çok insan en katı düşman hale gelivermiştir.
Medine’de iken Sevgili Peygamberimizin devletinden yaralanmalarına rağmen Medine münafıklarının iç halini Rabbimiz, Peygamberimize haber verir:
“Eğer sığınacak bir yer veya mağaralar veya girecek bir delik bulsalardı hemen oraya koşarak yüz çevirirlerdi.” (Tevbe süresi 57)
Sinek, güllüğü sevmez, küllüğe gider ve bütün güllüklerin küllüğe dönüşmesini istermiş.
Baykuş viraneleri sever ve bütün mamur yerlerin yıkılıp viran olmasını istermiş.
Fahişe, iffetli kadınlara düşmanmış. Çünkü o iffetliler olmazsa kendisine fahişe gözüyle bakılmayacağına inanırmış.
Kafir, bütün Müslümanlara düşman olurmuş. Çünkü onların varlığı kendisinin kafirliğini ortaya çıkarırmış.
Buyurun, Rabbimize kulak verelim:
“Onlar, kendileri inkâr ettikleri gibi sizin de inkãr etmenizi, onlarla denk olmanızı isterler.” (Nisa süresi 89)
“Eğer onlar, sizi yakalarlarsa sizin düşmanınız olurlar ve size ellerini ve dillerini kötülük için uzatırlar ve inkâr etmenizi arzu ederler.” (Mümtehine 2)
Bu ayetlerin tefsirini isterseniz benim telifim olan “Şifa Tefsiri”nden bir okuyuverin.
İsteme telefonu (0212) 511 10 85 CANTAŞ YAYINEVİ