28 Şubat’ın Tortusu
Post modern darbe kabul edilen 28 Şubat 1997 tarihli MGK kararları ile başlayan, antidemokratik ve baskıcı vesayet sürecinin kötü sonuçları, aradan geçen 18 yıla rağmen değişik alanlarda hâlâ sürmektedir.
Laikliğe aykırı irticaî faaliyetlerin önleneceği ve bin yıl süreceği söylenen bu müdahalenin sosyal, kültürel, siyasî ve ekonomik tahribatı diğer askerî darbelerden daha kötü ve ağır olmuştur. Nitekim yıkımın zararları ve bu tortunun pis kokuları halen ciddî şekilde hissedilmektedir.
Çünkü ülkemizin doğru ve millî bir yörüngeye oturmaya başlayan rotası, o günlerde emperyalist ve Siyonist güçlerle işbirliği halinde, derin devletin Ergenekon çetelerince değiştirilerek, laikçi, vesayetçi soygun düzeni tekrar hortlatılmıştır.
Hatırlanacağı üzere; merhum Başbakan Erbakan’ın millî görüş çizgisindeki hükümetini istifaya zorlamak için, Sincan ‘da yürüyen tanklar, sadece hükümeti değil, ona vücut veren millî iradeyi de çiğnemiştir. Bir başka ifadeyle: Hükümete ayar verilirken, bununla yetinilmeyip, hükümetin tabanı da dizayın edilerek altından kaydırılmak istenmiştir.
28 Şubat sürecinin lokomotif paşalarından, Batı Çalışma Grubu başkanı Org. Çetin Doğan, yaptığı bir açıklamada: ”İrticaî tarikat ve cemaatlerle temas kurulduğunu, bazıları ile yapılan görüşmelerde anlaşma sağlandığını” belirtmişti. Nitekim kimi STK ve cemaatler o günlerde rotasını değiştirerek Ergenekon’cu derin devletin yörüngesine girmiş, ılımlı İslam dedikleri paralel ve öz paralel yapılar oluşmuştur.
Nitekim tesettürü esas alan bir hareketin lideri, o günlerde rota değiştirerek “Başörtüsü furûattır” demiştir. Diğer bir cemaatin başına, şeyh efendinin yurt dışında yaşayan genç bir damadı getirilmiştir. Büyük bir cemaat şeyhinin torunu bakan yapılarak elde edilmeye çalışılmıştır. Müdahale örneklerini çoğaltmak mümkündür. Özetle Erbakan Hükümetine vücut veren ve destekleyen bütün gruplar bölünmek, yönetilmek ve yönlendirilmek suretiyle elde edilmeye ya da dağıtılmaya çalışılmıştır.
Tertemiz Müslüman cemaatlerin ve grupların başına getirilip oturtulan, 28 Şubat ürünü bazı liderler, yönettikleri masum kitlelerin inanç kozasına ters olarak, derin devletin politikalarına uymaktadırlar. Bunlar otoriter sistemle yönettikleri mütedeyyin insanları dünyevileştirmek suretiyle, amacından uzaklaştırıp siyasî hizip haline getirmişlerdir.
Süreç öyle işlemektedir ki, aradan 18 yıl geçse de, figüranlar değişse de senaryo aynıdır. Ümmet birliği, din kardeşliği ve İslam prensipleri bir tarafa itilerek, 28 Şubatta devrilen millî görüş çizgisinin bu günkü versiyonu Ak Parti hükümetleri, 28 Şubat tortusu bazı cemaat liderlerince, 18 yıl önceki gibi hedef alınmakta ve düşman kabul edilmektedir.
Derin analizler yapmaya ve allâme olmaya hiç gerek yok, bakın hemen derin devlet-Ergenekon paralelindeki gruplar aynı çatı altındadır. Bu çatı altında koro halinde bazı cemaat ve siyasî parti önderlerini de görürsünüz. Dindar taban bunu hoş karşılamasa da, ses çıkaramaz ve sürü psikolojisi ile bir densiz delinin güdümünde yola devam eder.
Verilen 13 yıllık mücadele sonucu, TSK da, yargıda, üniversitede, medya ve bürokrasideki 28 Şubat tortuları büyük ölçüde temizlenmiş ve etkisiz hale getirilmiş ise de, kimi dini grup ve cemaatler kukla liderlerden henüz kurtarılamamıştır. Yüzbinlerce inançlı insanın, bugün beklediği en önemli husus, bu diktacı cemaat bezirgânlarından kurtulmaktır.
Bu görev hükümete düşmektedir. Cemaatler idare sistemi itibariyle, kendini yenileyecek interaktif yapıda olmadıklarından, Balık baştan kokar, vücuda yayılır. Maya bozulmadan, yara büyümeden ve öz kaybolmadan gereken müdahale hemen yapılmalıdır. Nitekim paralel yapıya müdahalede geç kalındığı için, büyük zorluk ve sıkıntılar yaşanmaktadır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.