Katliam gözcüleri ve sözcüleri
Son yıllarda BM ve orada buraya serpiştirilmiş temsilcileri veya bürokratları, katliam gözcülüğü hatta sözcülüğü yapıyorlar! Suriye, Yemen ve Libya’ya atanmış BM temsilcileri gösteriyor ki, BM çözümün adresi değil sorunun parçasıdır. Mazlumu engelliyor zalime ise ön açıyor, payandalık yapıyor. Dünya Bankası veya IMF mahreçli uluslar arası bürokratları ne ise BM’nin siyasi bürokratları da odur. Kriz bölgelerinde veya geçiş dönemlerinde ülkeleri dünya devleti veya sistemi adına yöneten Atilla Karaosmanoğlu, Kemal Derviş, Pakistan’da Muin Kureşi, Mısır’da Muhammed al Baradey gibi isimler dünya sistemi adına ara rejim bürokratları haline gelmişlerdir. Adeta adı konmamış bir manda yönetimini temsil etmişlerdir. Her ülkeden böyle isimleri bir araya getirmek mümkündür. Dünya sisteminin çocukları olan bu isimler meselenin daha ziyade ekonomik kısmıyla ilgilidirler. Bir de bunların siyasi veçheleri veya çehreleri var. Arap Baharından sonra bunları siyasi veya güvenlik krizi olan bölgelerde cirit atarken görüyoruz. Görevleri buradaki krizleri dünya sistemi adına çözmek ya da doğru ifadesiyle, derinleştirmektir! Başka bir ifadesiyle bunlara katliam seyircileri de diyebiliriz. Bunlar bulundukları ülkede çözümün değil çözümsüzlüğü temsil ediyorlar. Daha önce bulundukları görevlerde katliam gözcülüğü yapmış olan bu isimlerin yeniden kriz bölgelerinde transferleri acaba nasıl bir hinliktir?
Bugüne kadar Suriye’ye gönderilen BM temsilcilerin tamamı Esat rejiminin bekası için çalıştı ve halkın katliamına seyirci kaldı. Sözgelimi Kofi Annan bu küresel memurlardan veya bürokratlardan birisidir. İsmi kanla lekelenmiş olduğu halde döne döne BM özel temsilcisi olarak Suriye’ye atanmıştır. Halbuki sabıka dosyası hayli kabarıktır. 1993 yılında Ruanda'da başlayan olaylara seyirci kalarak, 1 milyonu aşkın insanın ölümüyle sonuçlanan Ruanda Soykırımına imkân sağladığı tespit edilmiştir. Barış gücü komutanı Romeo Dallaire 'nın, soykırımı önlemek amacıyla önerdiği bütün talepleri reddetmiş; bunun Birleşmiş Milletleri ilgilendirmediğini söylemiştir. Verdiği kararlar, Huti'lerin soykırımı sürdürmesini kolaylaştırmış ve Tutsi'lerden öldürülenlerin sayısı dramatik boyutlara ulaşmıştır. 1995 yılı Temmuz'unda, Srebrenica katliamında binlerce Müslüman Boşnak'ın ölümünü engellemekte etkisiz, yetersiz kalmıştır. Hatta cesaretlendirmiştir. Adam orada katliam gözcülüğü yapmıştır. Suriye’de de muvazaa ile Esat’a, mezalimi için ek zaman kazandırmak üzere bu kez de bu ülkeye özel temsilci olarak atanmıştır. Sudanlı Mustafa Dabi, Cezayirli Lahdar İbrahimi de bu sefalet zincirindeki öteki halkalarını temsil ediyorlar.
Kofi Annan’ın bu görevdeki haleflerinden olan Staffan de Mistura bu sefih ve sefillerden birisidir. Utanmadan sıkılmadan Suriye’de, Esat’ın, IŞİD karşısında çözümün bir parçası haline geldiğini söyleyebilmiştir! Adam unutmuş görünüyor ya da bizim balık hafızamıza unutturmaya çalışıyor! IŞİD yokken Esat ve katliamları vardı, o zaman nerelerdeydiler? Bu sorunun cevabı verilmeden ikinci bir işleme geçilemez. Kaldı ki çakma veya gerçek IŞİD’in Libya’da 21 Kıptiyi boğazlaması karşısında harekete geçen dünya, aynı günlerde Halep’te Şebbihanın çoluk çocuk demeden 21 kişiyi boğazlaması karşısında sessizliğe bürünmüştür. Bu katliamlar olurken Esat’la görüşen de Mistura Duma katliamlarını kınamak bir yana bir çift kelam bile etmemiştir!
Skandallarına tüy dikercesine Halep’ten Deraa’ya ve Horan’a kadar Suriyeli katleden ve Suriye’nin içişlerine karışan İran’ın devrimini kutlamak için Staffan de Mistura Şam’daki İran elçiliğinin yolunu tutmuştur.! Yani üstelik katliamcıları da kutluyor! Bu da gösteriyor ki, Obama’dan Staffan de Mistura’ya kadar herkes İran devriminin safına geçmiştir. Peki ne oldu İranlıların yeri göğü inlettikleri merg ber Amerika / kahrolsun Amerika sloganlarına! Taze bitti! Şu oldu Obama ve Staffan de Mistura İran’la birlikte devcim safına geçerek sloganı değiştirdiler ve şöyle yaptılar: Merg ber Arap! Kahrolsun Araplar ve elbette ötesinde Müslümanlar! Staffan de Mistura gerçekte BM’nin Suriye nezdindeki temsilcisi değil de Esat’ın küresel zeminde temsilcisi haline gelmiştir. Bu temsilciler uluslar arası gündemi uyguluyorlar. BM’nin Yemen Temsilcisi Cemal Bin Ömer de Husilerin yaptıklarını bir kez olsun kınamamıştır. Buna mukabil Islah hareketi temsilcilerini azarlayabilmektedir. Kofi Annan Hutici iken Cemal Bin Ömer Husici çıkmıştır. Dertleri çözüm değil, uluslar arası planı, yerel işbirlikçilerle birlikte halklara dayatmaktır. Wall Street Journal Esat’ın Şam’daki Sam Amcanın adamı olduğunu yazmıştır (http://www.wsj.com/ articles/our-man-in-damascus-1422232552 ). De Mistura halka değil, Sam Amcanın Şam’daki adamına çalışmaktadır. Bu yüzden olmalı, Salman Masalha adlı Dürzi yazar da Haaretz gazetesinde Esat’ın İsrail’in kralı olduğunu yazmıştır (http://www.haaretz. com/print-edition/opinion/israel-s-favorite-arab-dictator-of-all-is-assad-1.352468 ). Peki İran için ne ifade eder? Himayegerde (protégé) hadi gözdesi diyelim. Şeytan tüyü var adamda; herkesin işine gelmektedir. Tersinden bakıldığında IŞİD de böyledir. IŞİD de herkes için işlevseldir. Bu yüzden büyümesinde herkesin hormonal katkısı vardır.
BM Libya Özel Temsilcisi Bernardino Leon da öyledir. Peki uluslar arası sistemin bürokratlarından olan Ekmeleddin İhsanoğlu CHP adayı iken acaba kimin namına hareket etmiştir?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.