Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Şah Mat mı Oldu?

Şah Mat mı Oldu?

Türkiye ikinci kez yağdan kıl çekercesine bir operasyon yaptı ve Süleyman Şah Türbesini ve oradaki muhafızları tahliye etti.

Biraz daha geç kalsaydı Mısır veya Ürdün’ün durumuna düşebilirdi.

Musul’daki konsolosluk heyetinin (49 kişi) kurtarılması, Türkiye’nin başarı hikayelerinden birisi olmuştur.  

Süleyman Şah Türbesinin tahliyesi de ikincisidir.  Türkiye dışından rehinelerini IŞİD’in elinden canlı kurtarana pek rastlanmadı.   Türkiye esasında IŞİD aleyhtarı koalisyona katılmayarak doğru olanı yapmış ve kendisine ait olmayan bir savaşta temkinli davranmıştır.

Gerçi Amerikalı Dr. Webster Griffin Tarpley gibiler zaman zaman İran kanallarında İran ağzıyla konuşarak Türkiye ve Katar gibi ülkelerin IŞİD’ı dolaylı olarak desteklediklerini ve onu kurtarmak istediklerini söylüyorsa da aslında Türkiye ince ayarlı, mesafeli bir politikayla birlikte IŞİD’in siyasi ve beşeri zayiatından uzak kalıyor.

Aksi taktirde, Ürdün veya Mısır gibi IŞİD tuzağına düşebilir veya bataklığına saplanabilir.

Zaten kendi makro planı olmadan mikro düzeyde diğer ülkelerin planlarına katılması baştan zayiat yoluna girmesi demektir.  Türkiye,  müstakil tutumuyla başkalarının taşeronu  ya da vekilharcı olmadığını göstermiştir. Bu açıdan IŞİD’e mesafeli durduğu kadar anti IŞİD koalisyonuna da mesafeli durması doğru bir yaklaşımdı. Türkiye ek icraatlarla birlikte bu doğru yaklaşımını taçlandırıyor.  IŞİD, Kobani’yi tahliye ettikten ve mücavir köylerden de ricat ettikten sonra strese girmiştir.  Ucuz bir zafer uğruna ne vermez ki?  Türkiye’nin ABD ile birlikte ‘eğit donat’ programına işlerlik kazandırması da IŞİD’i  kışkırtacak bir adımdır. Şimdiye kadar Türkiye kuyruğunu örgüte hiç kaptırmadı. Bundan böyle de inşallah kaptırmaz.  

Lakin IŞİD’in bir manivela olduğu gerçek.   Dr. Webster Griffin Tarpley, IŞİD’in ABD’nin gizli ordusu olduğunu ileri sürmektedir.  Press TV gibi organlara konuşan kimi yorumcular ABD’nin IŞİD’i kullanarak Nuri Maliki’nin ipini çektiğini ileri sürüyorlar. Ama aynı ABD IŞİD üzerinden Beşşar Esat’ın siyasi ömrünü uzatmıştır.

Elbette İran daima doğruların yarımını söylüyor.  Esasında Nuri Maliki üçüncü dönem başbakanlığı için IŞİD’i kullanmak istiyordu. Amerikalılar daha erken davranarak IŞİD aracıyla Nuri Maliki’yi siyasi sahneden sildiler. Burada sorgulanması gereken pozisyon  ABD’den ziyade İran’ın Irak’ta Maliki ve mezhepçi politikalarına arka çıkmasıdır.   ABD ve İran hesap vermeden hesap soran ülkeler.

Şimdi Türkiye’de muhalefet de  IŞİD’i iktidara karşı malzeme olarak kullanmanın çarelerini arıyor. IŞİD’e dolandılar.

Bu yaklaşımlarıyla  aslında iktidarı daha da güçlendiriyorlar. Zira iyi niyet yoksunu olduklarından zayıf taraflarına değil güçlü taraflarına vuruyorlar. Böylece iktidarı değil kendi kendilerini yoruyorlar.

Türkiye’nin yaptığı bir tedbir hareketidir.  Bu tedbiri icra etmekte gecikse idi yeniden IŞİD’in elinde siyasi rehine olabilirdi. O zaman da Türkiye’de muhalefet bayram ederdi.  İş işten geçtikten sonra  intikam saldırıları yapacak olsa da bu takdirde IŞİD’in peşinde tehlikeli sulara doğru sürüklenir ve  kendisini bataklıkta bulabilirdi.

Türkiye Suriye’ye müdahale edebilir ama bu sürüklenme şeklinde veya başkalarının gündeminin bir parçası olarak olmamalıdır. İlla olacaksa, Suriye ve Türk halkının yararına, onun ötesinde İslam aleminin yararına olmalıdır.  Yoksa akim ve sonuçsuz politikalar Türkiye’yi yıpratır ve kan kaybına neden olur. Bugün Ürdün yönetiminin veya Sisi’nin başına geldiği gibi. Şeytan azapta gerek.

Türkiye hem teknik hem de uluslar arası pozisyon açısından gayet haklıdır. Daha önce Caber (Cabir değil)  Kalesini tahliye ederek Süleyman Şah Türbesini Karakozak köyüne çekmiştir. Şimdi Türbeyi geçici bir tedbir olarak sınırdaki Eşme köyüne taşıyor.  Burada Türbeyi koruması kollaması daha mümkündür. Suriye’de işler yoluna girince yeni rejimin ışığında Türbeyi eski yerine taşımak mümkündür.

Bu itibarla, meseleye toprak kaybı olarak bakmak yersiz bir yaklaşımdır.  Dana altında buzağı aramaktır.  ‘Şah mat oldu’ diyebilecek bir durum yok.

Hükümet IŞİD’e koz kaptırmamıştır belki muhalefetin karın ağrı da bundandır. Bu durumda şah’ı mat olan iktidar değil, muhalefettir.   Dış basın operasyonun meşruiyeti üzerinde duruyor. Türkiye’nin dışarıda böyle bir toprak parçasının olmamasını bilmiyorlar.  Türkiye ikili anlaşmalarla doğan hakkını kullanıyor.  İkincisi, asıl uluslalar arası meşruiyet sorunu rejimle birlikte İran müdahaleleri için bahis konusudur.  İsrail’in saldırıları için bahis konusudur. BAE uçaklarıyla birlikte Sisi, Libya’da Derne bölgesini vuruyor. Kim hesap soruyor? IŞİD bahane olunca ülkelerin hükümranlık hakkı falan rafa kalkıyor.

Kısaca Türkiye önleyici bir operasyon ya da bizim ifademizle geliyorum diyen bir tehlikeye karşı gerekli tedbire başvurmuştur.  Olan biten budur.   

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
7 Yorum
Mustafa Özcan Arşivi