AAAAH AH!
Irak'tan gelen haberler can sıkıcı..
Bir fotoğraf, hepsi de asker elbisesi giymiş. Fotoğrafı gönderenin iddiasına göre, bu fotoğraftaki kişilerin tümü de Yahudi.
Tek farkla, kimi İsrail Yahudisi, kimi Amerikan, kimi Türk Yahudisi, kimi Arap ve kimi de Kürt Yahudisi.. Farklı uluslara mensuplar, ama hepsi de Yahudi ve ortak idealleri için bir aradalar..
Peki ya bizimkiler? Müslüman bir Türk, Müslüman bir Kürt, Müslüman bir Arap, Müslüman bir İngiliz bir araya gelip ortak amaçları için mücadele edebilirler mi?
Yani, onları diğerlerinden ayırt eden, ana belirleyici unsur ne, din mi, ideoloji mi, politik tercihi mi yoksa ırkı mı? Öncelik hangisinde? “Biz” dediğinde kimi kasdediyor.. “İbrahim milletinden olmak” onun için ne ifade ediyor mesela?.
Daha birkaç gün önce AA'dan geçen bir habere göre, “Türkiye'nin AB üyeliğine karşı olduklarını bir kez daha ifade eden Almanya Başbakanı Angela Merkel, Almanya'da yapılan cami kubbelerinin kilise kulelerinden daha yüksek yapılmasına hoşgörü ile bakamayacaklarını söyledi. Merkel, başkanlığını yaptığı Hıristiyan Demokrat Birlik Partisi'nin (CDU) Türkiye'nin AB üyeliğine kesin olarak karşı olduğunu bir kez daha tekrarladı. Merkel, Hannover kentinde başlayan CDU kurultayında yaptığı konuşmada, AB'nin genişlemesi ve derinleştirilmesinden yana olduklarını, ancak Türkiye'nin AB üyeliğine karşı çıktıklarına vurgu yaparak, "Türkiye ile Avrupa arasında 'imtiyazlı ortaklık'tan yanaydık, hâlâ bundan yanayız, gelecekte de bundan yana ve Türkiye'nin AB üyeliğine karşı olacağız" dedi.
Merkel, Almanya, Avrupa ve ABD'nin ortak çıkarları olduğunu, İsrail'in mevcudiyetine yönelik tehditler ve İran ile yaşanan nükleer kriz hakkında ortak hareket ettiklerini, İsrail'in mevcudiyet hakkının Almanya ile tartışılamayacağını kaydetti.”
Bir haber de İngiltere'den. Sunday Times gazetesinin haberine göre, “İngiltere İslâm Forumu isimli forum tarafından düzenlenen konferanslar sırasında, ‘Silahlı kuvvetlerde görev yaparken öldüğünüz ülke Irak ve Afganistan gibi bir İslâm ülkesi olsa bile, İngiltere için savaşırken ölmeniz sizi şehitlik mertebesine ulaştıracaktır’ görüşü savunuluyor.
Çocuklarının ölmesini istemeyen İngilizlerin yeni yöntemi İngiltere İslâm Forumu adlı kuruluş, ülke çapında düzenlenen konferanslarda, Müslüman gençlere İngiliz ordusuna katılmaları çağrısında bulunarak, orduda görevliyken ‘ölmeleri halinde, şehit olacakları’ temasını işliyor.”
Amerika için, İngiltere için, İsrail için ölün, şehid olun! Laik devletin kutsalına bak! Allah rızası için zulme direnmeye kalkarsan yerin Ebu Gureyb! İyi mi!
Öyle ya laik devletin dini mi olur? Şehidlik ise dini bir kavram, esas olarak dini için, İlahi rıza için Allah yolunda hayatını kaybedenlere verilir bu unvan.. Şehidlik bu kadar ucuzlayıp laik devletin resmi makamlarının tahsisine indirgenirse, o zaman İngiliz de bu “fetva”yı verir..
Sonunda Türk askeri dediğin de NATO'nun ortak amacı için İngiliz, Amerikan askerleri ile birlikte savaşıp ölmeyecekler mi! Irak'da ABD'nin yanında savaşa girseydik, işgale katılsaydık ne olacaktı? Geldiğimiz noktada Anzakları bile şehid ilan etmediğimiz kaldı bir. Öyle ya “onlar da bu toprağın çocuğu oldular”(!). “Şafak ayinleri” neyin nesi yoksa! Anzaklar için gösterilen “hoşgörü”nedense Kürtlere gösterilmiyor.. Mehmet Gül son açıklaması ile ironi yüklü bir benzetme yapmıştı aslında ama, “yanlış anlaşılma korkusu” çabuk vazgeçirtti.
Son haberi biliyorsunuz! Malatya'da Zirve Yayınevi'ne düzenlenen kanlı baskına ilişkin dava dosyasından ilginç telefon görüşmeleri çıktı. 18 Nisan'daki baskından önceki 6 aylık döneme ait telefon dökümleri, sanıkların İstanbul'dan bir savcı ile adres bilgileri Özel Harekât Daire Başkanlığı ve 2. Ordu Komutanlığı olan kişilerle görüştüklerini ortaya koydu. Savcılığın diğer sanıkların telefon trafiğine yönelik araştırmayı da üzerlerinden çıkan telefon numaralarıyla sınırlı tuttuğu öğrenildi. Buna karşılık, olaydan önceki son 6 ay içinde Günaydın'ın 35, Gürler'in 38, Çeker'in 17, Yıldırım'ın 16 ayrı telefon ve çok sayıda telefon numarası kullandıkları saptandı.
Hadi çık şimdi işin içinden çıkabilirsen.. Tekrar söylüyorum, birileri Güneydoğuyu arz-ı mevud olarak İsrail'e altın tepsi içinde sunmak için o bölgeyi insansızlaştırıyor.. Birileri bizi bize kırdırıyor.. Evren şimdi çıkmış yanlış yapıldı diyor.. Köyleri, mezraları yakarken, muhtara pisliğini yedirirken düşünecektiniz bunu. Yazımın başında söylediğim o Irak dağlarında kucaklaşan adamlar, kendi ülkelerine döndüklerinde en hızlı ulusalcı kesildiklerini unutmayın.. Türkler arasında Türkçü, Kürtler arasında Kürtçü, Araplar arasında Arapçı. Ama gerçekte her zaman siyonist..
Kürt arkadaşlar, “Sizin üzerinizden Amerika'ya bağlanmaktansa biz kendimiz bağlanırız Amerika'ya, niye ikinci elden yönetilelim” diyor. Türk polisten dayak yemektense Kürt polisinden dayak yemeyi tercih ediyor.
Aslında Apo'nun da, Talabani ve Barzani'nin de izlediği yol, Osmanlı'dan başlayan, İngiliz, Fransız, Alman ve Amerikan kırması Türk Modernleşmesi.. Bunun arkasında da yine aynı derin güçlerin olduğunu biliyoruz.. Aslında Barzani de bunun için çalışıyordu.. Bu hareketin Türkiye'yi getirdiği yer ortada.. Bu yolda ilerleyenler, işleri bitince tarihin çöplüğüne fırlatıp atıldılar.
Türkiye Osmanlı'nın maddi ve manevi mirası üzerine kurulmuştu. Türk kimliğinin altına koca bir imparatorluğun bütün Müslüman bakiyesi sıkıştırıldı.. Kürtler bu şemsiyenin altına Zazaları bile zor alır.. İran'a, Türkiye'ye, Irak'a, Suriye'ye karşı savaşarak zafer kazanacak ve kendi ulus devletlerini kuracaklar, öyle mi? PKK kazanırsa Türkiye kalmaz. Çünkü onların başlattığı mücadele diğer Anadolu halkları için model olur.. Türkiye yok olursa bu bölgede kimse bağımsız ve özgür kalamaz. İsrail'in oyuncağı olurlar.. Onun için Türkü-Kürdü bu ülkeyi adam etmek ve aramızdaki sun’i sınırları kaldırarak birlik olmamız gerek. Onun için de Türklük ve Kürtlük adına şoven politikaları dayatmak isteyenlerin oyunlarına gelmememiz gerekir.. Kazanırsak birlikte kazanır, kaybedersek birlikte kaybederiz.
Peki bu süreçte tabii müttefikleri kim olacak?. İslâm dünyasına karşı batının Truva atı olmayı kabul ettiler ve zafer kazandılar, peki o zaman kendilerini rahat bırakacaklar mı, o güne kadar destek verenler.
Müslümanlar ne yapacaklar?. Saddam'ın başına gelenler onların başına gelmeyecek mi? Katillerin, zalimlerin, mafianın, ajanların merhameti mi olur?
Ha peki Kürtlere “dipçiğe katlanın, susun, iteat edin” mi diyeceğiz.
Kürtleri (Teröristleri kasdetmiyorum. Her Kürd'ü potansiyel terörist gören bir anlayış bizi felakete götürür.) en iyi anlaması gereken Müslümanlardır. Özellikle de inançları yüzünden horlanan, dışlanan, aşağılanan, sahneden indirilmeye çalışılan Müslümanlar.. Biri dini, ötekisi kimliği ve kültürü sebebi ile suçlanıyor. Birinin adı mürteci, ötekisinin ki, anadilinde konuşmak istediği için terörist oluyor.. Özgürlük ve hak talepleri, terörle ilişkilendiriliyor. Terör de bu damardan güç alıyor, yandaş buluyor.. Biri de çıkıp, yangına körükle gider gibi, Kürt'ten alışveriş etme, PKK'ya yardımcı olma diye rozet bastırıp dağıtıyor.. İnadına dağa taşa, “Ne mutlu Türküm diyene” diye yazıp aynı şekilde bağırtıyorlar çocukları..
Türklük, Lozan'da İslâm'ı da ifade ediyordu. Bugün bir ırkı ifade ediyor. Bütün Müslümanlar Türk olarak kabul edildiği için Lozan'da sadece gayrimüslimler azınlık kabul edilmişti. Ve onun içindir ki, Hilafet makamının ilgasında, “Hilafetin mana ve mefhum olarak, Anadolu Müslüman Halklarının ortak iradelerinin tecelligahı olarak Büyük Millet Meclisi'nin şahsı manevisinde mündemiç olduğu” belirtilmişti.. Unutmayalım ki, Türk ulusçuluğunun üssül esası bidayette din-i Mübin-i İslâm'dı. Bu damar, dinden uzaklaşıp ırki bir niteliğe büründükçe, ırki damar kendini başka etnik topluluklara da klonlayarak bugünkü durumun ortaya çıkmasına sebeb oldu!
Gerçek anlamda eli kanlı terörist yok mu? Olmaz mı.. Binlerce.. On binlerce.. Teröristler de, varolan haksızlıkları kullanarak kendilerini meşrulaştırmaya çalışıyorlar. Apo ve PKK ise bu derin gerçeklerin çocuğudur. Tıpkı, bu, soğuk savaştan kalma, kontrgerilla yaklaşımlarının ürünü olan yanlış anti terör politikaları gibi.
Teröre indirilecek en ağır darbe, insan hakları ve hukuk devletinin, adaletin sağlanmasıdır..
Hepimizin aklımızı başımıza toplaması şart.. Ha bu yaşadıklarımız bize ders olsun! Selâm ve dua ile.