Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Hilafet mi dediniz

Hilafet mi dediniz

Hilafetin ihyasını istiyoruz değil mi. Bizim de bir halifemiz olsun. Yeryüzünde örgütü ve temsilcisi olmayan tek din İslam.. Mustafa Kemal bu makamı ilga edeliden beri İslam coğrafyası şirazesi kopmuş kitap gibi, darmadağın.

Bakın, birlik gerçekleşmeden biri gelir halifelik iddia etmeye kalkarsa; o hilafet başınıza bela olur.. Birlik olunca, güçlü ve doğru bir hilafet inşası mümkün olur..

Sahi, daha biz, bırakın şii-sünni-selefiyi, bırakın sufileri bir araya getirmeyi, daha  nurcuları bir araya getiremez iken, bunca dini, mezhebi, etnik, siyasi, kültürel, kelami, felsefi ihtilaf varken bu işi nasıl başaracağız. Daha dün, iman, ihlas, uhuvvet diye ortaya çıkan nurcularımızı bir araya getiremiyoruz.

Halifeyi seçerken nasıl bir yol izleyeceksiniz. Seçilen kişiye itaat edecek misiniz gerçekten. Sakın o makamı ele geçirmek için bir birbirinize düşmeyesiniz.. Sizin lideriniz, örgütünüz, şeyhinizle halife dediğiniz zat ihtilafa düşerse kimden yana olacaksınız, ne yapacaksınız. Bunları iyi düşündünüz mü?

Halife zekatları toplamak isterse, malınızın hesabını verecek misiniz, borcunuzu ödeyecek misiniz..

Şimdi ne güzel, müslüman bir anne babadan doğmuşsanız, ya da müslümanım diyince müslüman kimliği alıyorsunuz.. Ölünce geliyorsunuz camiye.. Peki yarın doğunca, isminiz konulurken, 18 yaşına gelince cemaat kütüğüne kaydedilirken, farzı kifaye sorumlulukları pay edilirken, evlenirken camiye gelip, kütüğe adınızı yazdırmayı kabul ediyor musunuz. Mirasınızı pay ederken ya da ihtilaf ettiğinizde hakeme gidecek misiniz..

Sahi halifeyi niçin istiyorsunuz.. İstediklerinizin gerçekleşmesi için bedel ödemeyi, sorumluluk üstlenmeyi kabul ediyor musunuz?.

Ben de halifeye evet diyorum.. Halife Allah’ı ya da İslam’ı değil, bizi temsil edecek, yetkisini bizden alacak ve bize hesap verecek.. Müslümanların maslahatını gözetecek, hak ve sorumluluklarını koordine edecek.. Mali kaynaklarımızı, öğretim faaliyetleri, din hizmetlerini, tebliğ faaliyetlerini, farzı ayn ve farzı kifaye sorumluluklarımızı yerine getirmemiz için sorumluluk üstlenecek.. Dini vakıf, dernek ve kuruluşlar üzerinde denetim sağlayacak.. Kutsal mekanlarla ilgilenecek.. Bunların hepsi tamam da, bunları hangi usûl ve esasa göre yapacak. Bu konuda bir hazırlığımız var mı! Tarikatlar, dergahlar, mezhepler, tekke ve zaviyeler bu işin neresinde ve nasıl yer alacaklar.. Bu işlere kim nasıl karar verecek.

Mesela bana göre her cami çevresi, kendi cemaat temsilcisini ve diğer komite ve komisyonları, farzı kifaye sorumluluk grublarını seçmeli.. Cami cemaatine göre belli sayıda delege ilçe müftüsünü ve diğer kurulları seçmeli. İlçe delegeleri il müftü ve heyetini seçmeli.. İlde ilim, sanat, hukuk, basın, ticaret, meslek komiteleri filan da olmalı mesela. İl delegeleri ülke baş müftüsünü seçmeli. Ülkelerin müslüman sayısına göre uluslararası temsilci seçilebilir.. Bu zat Müslümanlar arası ilişkilerin koordinesini sağlayabilir. O ülkelerin yöneticileri ve diğer topluluklarla ilişkilerini koordine edebilir.

Bu arada Mehdi ve Mesih hemen geliyorsa böyle bir yapıya gerek var mı?

Böyle bir halife nerede oturmalı mesela. İstanbul mu, yoksa Mekke, Medine, Kudüs’te mi oturmalı. Mevcut Osmanlı’dan gelen hilafet makamının durumu ne olmalı.

Şiileri ne yapağız. Biliyorsunuz onlar hilafet değil, imamet yanlısı. Yani bu yapı sadece sünnilerle mi ilgili olmalı.

Görüldüğü gibi daha teorik olarak çözülmesi gereken bir sürü konu var.

Ama sanırım anayasal statüde özerk bir Diyanet bu yönde, doğru istikamette ileri doğru atılacak bir adım olacak.. Ama daha çok çalışmamız, düşünmemiz, ilmen ve ahlaken olgunlaşmamız gerekiyor.

Selâm ve dua ile..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
31 Yorum
Abdurrahman Dilipak Arşivi