Zenginlik Artıyor Dindarlık Geriliyorsa
AHLAKI bozuk ve düşük, Kur’an’ın emirlerine, yasaklarına, öğütlerine uymayan, Resulullah’ın (Salat ve selam olsun ona) Sünnetinden ayrılıp bid’atlara batan, halkın büyük kısmının namazı yitirip şehvetlerine uyduğu, paranın ana değer ve put haline geldiği, insanların birbirinin kurdu olduğu bir İslam ülkesinin; iktisadî zenginliği, yüksek binaları, hızlı trenleri, uçakları, barajları, limanları, stadyumları, gökdelenleri, rezidansları, Nemrudî alışveriş merkezleri, lüks ve pahalı otoları, asma köprüleri, denizin altından geçen tünelleri, yedi yıldızlı içkili ve fuhuşlu otelleri, israfları, cakaları, lüksleri, maddî ihtişamları, milyonlarca bilgisayarlı pahalı cep telefonları, onun iyi olduğuna, orada işlerin iyi gittiğine delalet eder mi?
Kesinlikle etmez. İşin başı dindir, imandır, ibadettir, Kur’andır, Sünnettir, Şeriattır, ahlaktır, fazilettir, insanlıktır, iffettir, hikmettir, adalettir, iç barıştır, güvenliktir, iyi ve doğru bir eğitimdir, hayır hasenattır, sâlih amellerdir, insanların büyük kısmının hayırda müsabaka etmesi, yarışmasıdır, işlerin Allah’ın indirdiği hükümlere göre görülmesidir.
Bir ülkede bu sayılan değerler geriliyorsa orada yollara oniks mermeri döşense, kubbeler altınla yaldızlansa, zenginler Firavunlar gibi yaşasa, birtakım ehl-i dünya umre seyahatinde Zam Zam Towerin üst katlarındaki kral süitlerinde kalıp Kabe-i muazzamaya tepeden baksa bile işler iyi olmaz, iyi gitmez, sonunda mutlaka büyük bir çöküntü ve korkunç bir yıkım olur.
Müslüman bir toplumun bazı konularda cehalet-bilmiyordum mazereti yoktur. Halk bir sorumluysa bilenler, âlimler, fakihler, rehberler, ziyalılar, idareciler bin kat sorumludur. Halkın vebali bilip de halkı aydınlatmayan, uyarmayan, bilgilendirmeyen bilenlerin üzerinedir.
Bir İslam ülkesinde, bir İslam toplumunda işin başı, asılların aslı, temelin temeli sahih itikat yani doğru, Hak katında makbul inançtır. İnanç bozuk olursa her şey heder olur.
İnançlardaki bozukluklar ikiye ayrılır: İmanı götüren, küfre yol açan, sahibini mürted eden vahim bozukluklar; imanı götürmeyen, kişiyi İslam dairesi içinden çıkartmayan, küfre yol açmayan tâli bozukluklar.
Diyanet’in birinci vazifesi imamların ve müezzinlerin maaş bordrolarını tanzim etmek değil, halkın imanını kurtarmak, tashih-i iman için çalışmaktadır.
Zamanımızda içteki ve dıştaki derin güçler Türkiye’de Ehl-i Sünneti yıkmak; onun yerine beşerî, ılımlı, light, cihadsız, tesettürsüz, fıkıhsız, Şeriatsiz, içi boşaltılmış bir İslam getirmek istiyor. Bu maksatla halk yığınlarını sekülerleştirmek, din ile dünyayı ayırmak, dini vicdanlara hapsetmek, Ümmet birliğini kaldırıp, birbirinden kopuk bir çeşit İslamcılıklar mozaiği oluşturmak gayesini güdüyor.
Tarihe bakarsak, israfa lükse, tantanaya, aşırı tüketime, aşırı konfora, keyfe, zevke, düşen Müslüman devletlerin, ülkelerin, toplumların çöktüklerini görürüz.
İsraf sadece yemede içmede değil, her şeyde haramdır. Müslümanların evleri, mobilyaları, binitleri, elbiseleri, hayat tarzları güzel olmalıdır ama asla israflı olmamalıdır. Günümüzde para kazanan, eline imkan geçen Müslümanların (nâdir istisnalar dışında) hemen hepsi israf yapıyor, günaha giriyor. İsraf hem günah, hem de beyinsizliktir. Günde beş milyon ekmeğin çöpe atıldığı bu ülke bir İsrafistan haline gelmiştir. Müslüman değil bir ekmeği, bir dilim ekmeği, bir lokma ekmeği bile çöpe atmaz, atamaz. Ekmek hainlerinin sonu bir dilim ekmeğe muhtaç kalıp sürünmektir.
İslam toplumunun ana göstergesi beş vakit namazdır. Müslümanlar hayatı günde beş kez durdurmakla yükümlüdür. Namaz dinin direğidir. Müslüman toplum namazı yitirir ve şehvetlerine uyarsa her şeyi yitirir. Namazı ikame ederse, yani dosdoğru kılarsa dinini ayakta tutmuş olur, böylece biiznillah kendisi de ayakta kalır.
En kötü sarhoşluk rakı şarap votka sarhoşluğu değil, dünya sarhoşluklarıdır. Lüks ev sarhoşluğu, lüks otomobil sarhoşluğu, lüks telefon şarhoşluğu, pahalı lüks elbise sarhoşluğu, lüks yemeklerin verdiği ser-hoşluk… (Ucuz mütevazı yemekler sarhoş etmez ama lüks pahalı yemekler eder…)
Bilmem ki, bu yazımla bir şeyler anlatabildim mi?