Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

ABD İsrail’e Hayır Diyebilir mi?

ABD İsrail’e Hayır Diyebilir mi?

Netanyahu’nun Amerikan Kongresinde ikinci defa ( birincisi 1996) konuşmasıyla birlikte akıllara şu soru düştü: ABD İsrail’e hayır diyebilir mi?  Taçsız İsrail Kralı olan Netanyahu bu ikinci konuşmasında Cumhuriyetçi üyelerin gönlünü fethetti.  Gam değil, zaten aynı frekansta düşünüyorlar. Nasıl olsa şahinlerin babası Dick Cheney ile kopya ya da ikiz gibiler.   Cumhuriyetçiler şeamet tellallarına  nasıl olsa alışıklar. 60 Demokrat üyenin gıyabında tam bir alkış tufanı koptu.  Netanyahu’dan önce ilk kez tarihte bu kürsüde bir yabancı olarak Churchill konuşmuştu. Churchill ise hem Bush hem de Netanyahu’nun selefi sayılır.   Zaten Netanyahu da bıkmadan usanmadan kendisini Churchill’in halefi sayıyor. Elbette Demokratlar gocundular, kendi ülkelerinde Netahyahu’ya madara oldular. Adam onlara strateji dersi verdi, gitti.  Nancy Plosi gibiler onu yalancılık ve düzenbazlıkla suçlasalar, Obama konuşmasını kös dinlese hatta metinden takip etse de sonuç değişmiyor.  Netanyahu Kongre’yi BM minberine ya da daha özel bir ifadeyle Knesset’e (İsrail parlamentosu) çevirdi.  İsrail basınına veya rakip siyasetçilerine göre bu konuşmanın iki ülke üzerinde yıkıcı zararları olacak. Kimin umurunda?  İngiliz basını iki ülke arasında özel ilişkilerin bu tür akortsuz çıkışlarla özelliğini kaybedeceğini ve sıradanlaşacağını yazıyor.

 İkinci Dünya Savaşının akabinde Harry S. Truman İsrail yükünü omzuna aldı ve küresel kefili oldu. Truman’ın iki temel günahı ve sapması var. Japonya’ya karşı nükleer silah kullanmak ve ABD’yi İsrail’in hamisi yapmaktır.  

Obama yönetimine rağmen Netanyahu’nun kongre’de konuşması seçim yatırımı idi.  İranlı General Allahdade ve Cihad Muğniye’yi öldürmesinden sonra biraz toparlanan ve Siyonist Kamp karşısında bir iki puan öne çıkan Netanyahu, Kongre’den Beyaz Saray’a meydan okumasıyla birlikte yine bir iki puan öne geçmiştir. Adam Obama idaresini kum torbasına çevirdi. Doğrusu, kimilerine göre burada yaramaz çocuk veya nazlı bebek gibi davranmıştır.  Netanyahu ‘İsrail, tanrıya  emanet ben kendi oylarıma bakarım’ havasında. Yahudilerin Hazreti Musa’ya söyledikleri gibi: Sen ve tanrın gidin, savaşın! Biz burada bekliyoruz!    Netanyahu’nun Cumhuriyetçi ağırlıklı Kongre’de ve üyeleri arasında Obama’dan daha fazla alkış aldığı söylenebilir. İltifata boğuldu. Ne de olsa İsrail’in nazlı çocuğu olur. Nasıl olsa ABD'de  örgütlü ve beynelmilel Yahudi, başkanları, senatörleri ve vekilleri atamakta ve tayin etmektedir. Onlara rağmen kariyer olunmaz. Netanyahu, Knesset’e çevirdiği kongre’de Amerikalıların zekasıyla alay ettiği gibi aynı zamanda başkanlarını da aşağılamıştır. Tam bir tiyatro tuluatı çıkarmıştır.

Peki bunun rövanşı olacak mıdır?  Bazıları temenni babından tarihe gönderme yapıyorlar. 1956 yılında Üçlü Saldırı sırasında ABD-SSCB İsrail’e ve eski ortaklarına haddini bildirmiştir.  İkinci defa Amerikalıların Yahudilerin burnunu sürtmeleri baba Bush dönemine rastlamıştır.  2015'te ise Obama İran'la mutabakatta  İsrail vetosunu aşmaya çalışıyor.Her yerde mızıkçılık yapan Yahudiler Madrid’de topyekün Araplarla barışmayı reddetmişlerdi. 2002 yılında Veliaht Abdullah ( ölen kral Abdullah) barış planını da kabul etmemiş hatta cevap vermeye bile tenezzül etmemişlerdi.  1991 yılında İzak Şamir’in burnundan kıl aldırmayan tavrına dönemin Dışişleri Bakanı Baker sert çıkmış ve bir buçuk milyar İslam alemi karşısında sonsuza dek İsrail’in yanında yer alamayacaklarını söylemiştir.  Yahudi ve mason Kerry de ‘İsrail yalnızlaşıyor’ dediğinde kıyamet kopmuştur.  Bize yalızlık edebiyatı yapanlara Şamir ve Netahyahu’nun tavrı hatırlatmalı. Şamir, İsmet İnönü gibi konuşmuş ve şöyle söylemişti: Gerekirse yeni bir dünya kurulur biz de içinde yer alırız.  İsrailli liderler sıkıştıklarında her zaman aynı nakaratı tekrarlıyor ve  ‘gerekirse yalnız başımıza hareket ederiz’ diyorlar. Netanyahu da ABD’de bu mesajı vermiştir: Tek başına da kalsak da yolumuzdan sapmayacağız (Netanyahu: 'Israel Will Stand, Even If Alone/ http://www.cbn. com/ cbnnews/ insideisrael/2015/March/ Todays-the-Day-Netanyahu-Addresses-Congress/)!  Besbelli ki Demirel gibi dünya ile birlikte hareket ederiz demiyor.  Amerika’nın peşine takılayım demiyor o benim peşime takılsın diyor. Evet! İsrail’de ABD’ye hayır diyebilen birçok lider var. 1991 yılında James Baker, 1956 yılında Eisenhower kontra bir bicimde İsrail’e hayır demiştir.  

 İsrail ABD’ye hayır diyebiliyor. Lakin o olmadan İran’a saldırabilir mi? Saldıracak köpek dişini göstermez. Bununla birlikte bölgenin hem ABD, Hem İsrail hem de İran’a hayır deme görevi var. Tekli nükleer tekeli istemediğimiz gibi ikili ( dual monopoly ) tekel de istemiyoruz.  Tablodaki hiçbir seçenek çıkarlarımızı karşılamıyor. Bir zamanlar Kamran İnan, ‘ Hayır Diyebilen Türkiye’ başlıklı bir kitap yazmıştı. Hayır Diyebilen Asya kitabını da Shintaro Ishihara ile Mahathir Muhammed birlikte kaleme aldılar.  Hayır demek erdemdir.    Bizi yalnızlıkla suçlayanlar hayır dediğimize tanıklık ediyorlar. Hayırda hayır vardır. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Mustafa Özcan Arşivi