Meclis sözlük yazar mı?
Daha önceki sorumuz, “Devlet sözlük yazar mı?” idi... Bu başlıklı kitabımız 2007 yılında yayınlandı. Devletin 1930’larda zirve yapan dile müdahalesi, 1945’te Türkçe Sözlük’le bir ürününü daha verdi. Bu sözlüğün muhtevası, kelime kadrosu ve tarifleri devletin dil siyasetinin bir sonucu idi. 15 bin kelimelik bir sözlük, 8 bin kelimelik “Kılavuz sözlük”lerden sonra yeterli görülmüştü.
Bu sözlükte kelimelerin anlamlandırılışı ve tarifleri üzerine Bir Lügat Bulamadım adlı kitabımızda bir hayli aydınlatıcı malûmat vardır. Mesela “hafız”ın argo anlamı “aptal” olarak verilmiştir! Hatmetmek’in tek anlamı var: “(Şaka) Baştan sona okuyup bitirmek!” Hicab’ın karşısında, “utanma anlamına olup pek az kullanılır” yazar. Hicab’ın az kullanıldığı belirtilirken, “hoca”nın da eskide kaldığı şöyle açıklanıyor: “Eskiden, medresede yetişip sarık saran, cüppe giyen din adamı...”
Daha neler neler!
Devlet sözlük yazmaktan vazgeçeli epey oldu. Son defa 28 Şubat’ta bu denendi, fakirin hazırladığı Büyük Türkçe Sözlük de epeyce saldırıya maruz kaldı, Millî Eğitim’e yasaklama talimatı verildi...
Sözlükler, konunun uzmanları tarafından hazırlanan eserlerdir. Bu eserlerde yer alan kelime açıklamalarına takılıp bir bardak suda fırtına koparmak, abesle iştigaldir. Milletvekilleri nasıl diğer ilimlerle ilgili kitaplar konusunda dikkatli davranmak zorundaysa, sözlükler için de yapılması gereken budur.
TDK’nın sözlüğünde “müsait” kelimesi açıklanırken verilen tanımlamalardan biri bir sayın milletvekilini rahatsız etmiş, bunu da “iç güvenlik paketi” üzerinde yapılan görüşmeler sırasında öne sürmüş. Paketi engelleme çabalarının yeni bir örneği ile karşı karşıya bulunduğumuzu tahmin edebiliriz. Eğer sözlük üzerinden giderlerse yüz binlerce kelime tanımlaması bulunan bu kitaplar epeyce işlerine yarar. Zaten seçim kapıda, Meclis ne kadar çalışabilir ki? Sözlük muhabbeti ile o zaman da geçiriliverir!
Peki muhalefet milletvekilinin bu tanımlamayı iktidarın anlayışına bağlaması nasıl yorumlanmalı? Bu açıklama ilk defa bu iktidar zamanında yapılmışsa bile bu iyi niyetten yoksun, peşin hüküm mahiyetinde bir tavır alıştan başka bir şey değildir. O öyle iken, İktidarın grup başkanvekili de bir bilim adamı olmasına rağmen, ona hak verir tonda konuşmuştur.
Bizim hazırladığımız sözlükte böyle bir tanımlama bulunmamakla beraber, Dil Kurumu uzmanlarının bu tanımlamasını, eğer dayanakları varsa, olağan karşılıyorum. Sözlüklerdeki anlamlandırmalar, tarifler keyfe göre yapılmaz. Toplumda yerleşmiş görüşler ve bilgiler ışığında, kullanıma göre yapılır. Sözlü veya yazılı kullanım sonucu kelimelerin böyle anlamları olabilir. Bu anlamlandırmada bazan kadınları rahatsız eden bir muhteva da bulunabilir. İlmî tutum, şunun veya bunun lehinde yahut aleyhinde olmasına bakmaksızın doğru tarifi yapmayı gerektirir. Muhtemelen TDK’nın sözlükçüleri bu ölçüleri dikkate alarak tanımlama yapmışlardır. Gerekirse, bunun dilimizde kullanımı ile alakalı şahitleri, örnekleri de bulur çıkarırlar; böylece itiraz edenlere gereken cevabı verirler.
Sözlüklerdeki anlamlandırmaların objektif olması esastır, eğer objektif olarak bir tarif ortaya konulmuşsa, bu tarifin kimsenin kârına ve zararına olduğu, lehine veya aleyhine yorumlanacağı tartışılmamalıdır. Eğer böyle bir takıntıya düşülürse, sözlüklerden aftos, alüfte, aşüfte, çaça, fahişe, hayat kadını, kahpe, kaltak, kapatma, mama, mantinato, metres, orospu, şırfıntı, yelloz, yollu, yosma... vs. birçok kelimeyi ihraç etmemiz gerekir.
Daha önce birileri bizim laiklikle ilgili üç tarifimizden birine takmıştı. “Laiklik dinsizlik olarak tarif edilemez!” diyorlardı. Fakat dilimizde laikliğin dinsizlik olarak anlaşıldığı bir hayli malzeme var elimizde.
Bu tavrın ciddiye alınması, sözlük yazmayı sözlükçülerden alıp, milletvekillerine vermeyi gerektirir. Son nokta ise TBMM tarafından tasdik edilmiş, kanun hükmünde bir sözlük demektir!
Bilgi hattı:
Biz sözlüğümüzde “müsait” kelimesini şöyle açıkladık: 1. Elverişli, uygun, muvafık. Âsabım onlarla ülfete müsait değildir-Ahmet Hâşim 2. Münâsip. 3. Meyilli. Son açıklamadan Dil Kurumu’nun tanımlamasına uygun bir sonuç çıkarılabilir, tabiî yazılı ve sözlü kullanımda karşılığı bulunarak.
TDK sözlüğünde “müsait”in 1945’ten itibaren uzun süre şu kısa açıklaması yer almıştır: “Uygun, elverişli.”
Kurumun CHP zihniyetliler elinde bulunduğu dönemde hazırlanan 9. baskıda (1983) ilk defa bu ikinci tarife rastlanmaktadır: “Flört etmeye hazır olan, kolayca flört edebilen (kadın)”. Bu ifade, son baskıya (11. baskı, 2011) kadar gelmiştir.
Çağdaş Türkçe sözlüklerde TDK sözlüğü dışında Yaşar Çağbayır’ın sözlüğünde de benzer bir açıklama ile karşılaşılmaktadır. “(Kadın için) flört etmeye yatkın olan; arkadaşlık için kolaylık gösteren.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.