D.Mehmet Doğan

D.Mehmet Doğan

Meclis sözlük yazar mı?

Meclis sözlük yazar mı?

Da­ha ön­ce­ki so­ru­muz, “Dev­let söz­lük ya­zar mı?” idi... Bu baş­lık­lı ki­ta­bı­mız 2007 yı­lın­da ya­yın­lan­dı. Dev­le­tin 1930’lar­da zir­ve ya­pan di­le mü­da­ha­le­si, 1945’te Türk­çe Söz­lü­k’­le bir ürü­nü­nü da­ha ver­di. Bu söz­lü­ğün muh­te­va­sı, ke­li­me kad­ro­su ve ta­rif­le­ri dev­le­tin dil si­ya­se­ti­nin bir so­nu­cu idi. 15 bin ke­li­me­lik bir söz­lük, 8 bin ke­li­me­lik “Kı­la­vuz söz­lü­k”­ler­den son­ra ye­ter­li gö­rül­müş­tü.

Bu söz­lük­te ke­li­me­le­rin an­lam­lan­dı­rı­lı­şı ve ta­rif­le­ri üze­ri­ne Bir Lü­gat Bu­la­ma­dım ad­lı ki­ta­bı­mız­da bir hay­li ay­dın­la­tı­cı ma­lû­mat var­dır. Me­se­la “ha­fı­z”­ın ar­go an­la­mı “ap­ta­l” ola­rak ve­ril­miş­tir! Hat­met­me­k’­in tek an­la­mı var: “(Şa­ka) Baş­tan so­na oku­yup bi­tir­mek!” Hi­ca­b’­ın kar­şı­sın­da, “u­tan­ma an­la­mı­na olup pek az kul­la­nı­lı­r” ya­zar. Hi­ca­b’­ın az kul­la­nıl­dı­ğı be­lir­ti­lir­ken, “ho­ca­”nın da es­ki­de kal­dı­ğı şöy­le açık­la­nı­yor: “Es­ki­den, med­re­se­de ye­ti­şip sa­rık sa­ran, cüp­pe giyen din ada­mı...”

Da­ha ne­ler ne­ler!

Dev­let söz­lük yaz­mak­tan vaz­ge­çe­li epey ol­du. Son de­fa 28 Şu­bat’­ta bu de­nen­di, fa­ki­rin ha­zır­la­dı­ğı Bü­yük Türk­çe Söz­lük de epey­ce sal­dı­rı­ya ma­ruz kal­dı, Mil­lî Eği­ti­m’­e ya­sak­la­ma ta­li­ma­tı ve­ril­di...

Söz­lük­ler, ko­nu­nun uz­man­la­rı ta­ra­fın­dan ha­zır­la­nan eser­ler­dir. Bu eser­ler­de yer alan ke­li­me açık­la­ma­la­rı­na ta­kı­lıp bir bar­dak su­da fır­tı­na ko­par­mak, abes­le iş­ti­gal­dir. Mil­let­ve­kil­le­ri na­sıl di­ğer ilim­ler­le il­gi­li ki­tap­lar ko­nu­sun­da dik­kat­li dav­ran­mak zo­run­day­sa, söz­lük­ler için de ya­pıl­ma­sı ge­re­ken bu­dur. 

TDK’­nın söz­lü­ğün­de “mü­sa­it” ke­li­me­si açık­la­nır­ken ve­ri­len ta­nım­la­ma­lar­dan bi­ri bir sa­yın mil­let­ve­ki­li­ni ra­hat­sız et­miş, bu­nu da “iç gü­ven­lik pa­ke­ti­” üze­rin­de ya­pı­lan gö­rüş­me­ler sı­ra­sın­da öne sür­müş. Pa­ke­ti en­gel­le­me ça­ba­la­rı­nın ye­ni bir ör­ne­ği ile kar­şı kar­şı­ya bu­lun­du­ğu­mu­zu tah­min ede­bi­li­riz. Eğer söz­lük üze­rin­den gi­der­ler­se yüz bin­ler­ce ke­li­me ta­nım­la­ma­sı bu­lu­nan bu ki­tap­lar epey­ce iş­le­ri­ne ya­rar. Za­ten se­çim ka­pı­da, Mec­lis ne ka­dar ça­lı­şa­bi­lir ki? Söz­lük mu­hab­be­ti ile o za­man da ge­çi­ri­li­ve­rir!

Pe­ki mu­ha­le­fet mil­let­ve­ki­li­nin bu ta­nım­la­ma­yı ik­ti­da­rın an­la­yı­şı­na bağ­la­ma­sı na­sıl yo­rum­lan­ma­lı? Bu açık­la­ma ilk de­fa bu ik­ti­dar za­ma­nın­da ya­pıl­mış­sa bi­le bu iyi ni­yet­ten yok­sun, pe­şin hü­küm ma­hi­ye­tin­de bir ta­vır alış­tan baş­ka bir şey de­ğil­dir. O öy­le iken, İk­ti­da­rın grup baş­kan­ve­ki­li de bir bi­lim ada­mı ol­ma­sı­na rağ­men, ona hak ve­rir ton­da ko­nuş­muş­tur. 

Bi­zim ha­zır­la­dı­ğı­mız söz­lük­te böy­le bir ta­nım­la­ma bu­lun­ma­mak­la be­ra­ber, Dil Ku­ru­mu uz­man­la­rı­nın bu ta­nım­la­ma­sı­nı, eğer da­ya­nak­la­rı var­sa, ola­ğan kar­şı­lı­yo­rum. Söz­lük­ler­de­ki an­lam­lan­dır­ma­lar, ta­rif­ler key­fe gö­re ya­pıl­maz. Top­lum­da yer­leş­miş gö­rüş­ler ve bil­gi­ler ışı­ğın­da, kul­la­nı­ma gö­re ya­pı­lır. Söz­lü ve­ya ya­zı­lı kul­la­nım so­nu­cu ke­li­me­le­rin böy­le an­lam­la­rı ola­bi­lir. Bu an­lam­lan­dır­ma­da ba­zan ka­dın­la­rı ra­hat­sız eden bir muh­te­va da bu­lu­na­bi­lir. İl­mî tu­tum, şu­nun ve­ya bu­nun le­hin­de ya­hut aley­hin­de ol­ma­sı­na bak­mak­sı­zın doğ­ru ta­ri­fi yap­ma­yı ge­rek­ti­rir. Muh­te­me­len TDK’­nın söz­lük­çü­le­ri bu öl­çü­le­ri dik­ka­te ala­rak ta­nım­la­ma yap­mış­lar­dır. Ge­re­kir­se, bu­nun di­li­miz­de kul­la­nı­mı ile ala­ka­lı şa­hit­le­ri, ör­nek­le­ri de bu­lur çı­ka­rır­lar; böy­le­ce iti­raz eden­le­re ge­re­ken ce­va­bı ve­rir­ler. 

Söz­lük­ler­de­ki an­lam­lan­dır­ma­la­rın ob­jek­tif ol­ma­sı esas­tır, eğer ob­jek­tif ola­rak bir ta­rif or­ta­ya ko­nul­muş­sa, bu ta­ri­fin kim­se­nin kâ­rı­na ve za­ra­rı­na ol­du­ğu, le­hi­ne ve­ya aley­hi­ne yo­rum­la­na­ca­ğı tar­tı­şıl­ma­ma­lı­dır. Eğer böy­le bir ta­kın­tı­ya dü­şü­lür­se, söz­lük­ler­den af­tos, alüf­te, aşüf­te, ça­ça, fa­hi­şe, ha­yat ka­dı­nı, kah­pe, kal­tak, ka­pat­ma, ma­ma, man­ti­na­to, met­res, oros­pu, şır­fın­tı, yel­loz, yol­lu, yos­ma... vs. bir­çok ke­li­me­yi ih­raç et­me­miz ge­re­kir. 

Da­ha ön­ce bi­ri­le­ri bi­zim la­ik­lik­le il­gi­li üç ta­ri­fi­miz­den bi­ri­ne tak­mış­tı. “La­ik­lik din­siz­lik ola­rak ta­rif edi­le­mez!” di­yor­lar­dı. Fa­kat di­li­miz­de la­ik­li­ğin din­siz­lik ola­rak an­la­şıl­dı­ğı bir hay­li mal­ze­me var eli­miz­de. 

Bu tav­rın cid­di­ye alın­ma­sı, söz­lük yaz­ma­yı söz­lük­çü­ler­den alıp, mil­let­ve­kil­le­ri­ne ver­me­yi ge­rek­ti­rir.  Son nok­ta ise TBMM ta­ra­fın­dan tas­dik edil­miş, ka­nun hük­mün­de bir söz­lük de­mek­tir! 

Bil­gi hat­tı:

Biz söz­lü­ğü­müz­de “mü­sa­it” ke­li­me­si­ni şöy­le açık­la­dık: 1. El­ve­riş­li, uy­gun, mu­va­fık. Âsa­bım on­lar­la ül­fe­te mü­sa­it de­ğil­dir-Ah­met Hâ­şim 2. Mü­nâ­sip. 3. Me­yil­li. Son açık­la­ma­dan Dil Ku­ru­mu­’nun ta­nım­la­ma­sı­na uy­gun bir so­nuç çı­ka­rı­la­bi­lir, ta­bi­î ya­zı­lı ve söz­lü kul­la­nım­da kar­şı­lı­ğı bu­lu­na­rak.  

TDK söz­lü­ğün­de “mü­sa­it”­in 1945’ten iti­ba­ren uzun sü­re şu kı­sa açık­la­ma­sı yer al­mış­tır: “Uy­gun, el­ve­riş­li.”

Ku­ru­mun CHP zih­ni­yet­li­ler elin­de bu­lun­du­ğu dö­nem­de ha­zır­la­nan 9. bas­kı­da (1983) ilk de­fa bu ikin­ci ta­ri­fe rast­lan­mak­ta­dır: “F­lört et­me­ye ha­zır olan, ko­lay­ca flört ede­bi­len (ka­dın)”. Bu ifa­de, son bas­kı­ya (11. bas­kı, 2011) ka­dar gel­miş­tir. 

Çağ­daş Türk­çe söz­lük­ler­de TDK söz­lü­ğü dı­şın­da Ya­şar Çağ­ba­yı­r’­ın söz­lü­ğün­de de ben­zer bir açık­la­ma ile kar­şı­la­şıl­mak­ta­dır. “(Ka­dın için) flört et­me­ye yat­kın olan; ar­ka­daş­lık için ko­lay­lık gös­te­ren.”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
D.Mehmet Doğan Arşivi