Artan kadın cinayetleri ve namus suçlarıyla ilgili Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın geçtiğimiz hafta dikkat çektiği;  “Özgecan kızımızla ilgili yaşanan yenilir yutulur değil. Arka arkaya 3-5 kızımızla, bayanla ilgili olanlar bu toplumun genlerinde yoktur. Nasıl oldu da biz bu hale geldik?” şeklindeki muhasebeyi önemsiyoruz.

Gerçekten üzerinde ısrarla durmamız gereken can alıcı bir soru bu: “Nasıl oldu da bu hale geldik?”

Bize göre bu durumun bir numaralı müsebbibi hiç şüphesiz medyadır.

Maalesef Batı’nın istediği biçimde ahlaki yozlaşmayı sistematik şekilde ülkemize transfer eden medyamız tiraj ve reyting uğruna bir nesli kurban vermekten çekinmemiştir.

Bugün gençlerimizin nefsani arzularını istismar ederek müptezelliği teşhir eden büyük gazetelerin internet sitelerinin yayınlarına Batı’da bile müsaade edilmediğini biliyoruz. Daha önce Hürriyet ve benzeri gazetelerin internet sitelerinin erotik içeriğinden ötürü ABD’de dahi bir bankanın filtresine takıldığını dile getirmiştik.

Söz konusu gazetelerin internet sitelerini takip eden yavrularımız kuralsızca yayınlanan at yarışı, bahis oyunları ve iddia reklamları ile kumar riski; erotizm sınırlarını aşan yayınları ile de psikolojik ve sosyolojik temelli tehditler altındadır.

Her şeyimizi kaybedebiliriz, paramızı, malımızı, mülkümüzü, servetimizi… Hepsinin bir telafisi var. Ama kaybettiğimiz/kaybedeceğimiz neslimizin, değerlerimizin telafisi yok.

Ankara’da gazetecilik yaptığım yıllarda gücümün yettiği kadar bu meselenin mücadelesini verdim. Haber ve yazılarla yetinmeyip ilgili devlet idarecileriyle pek çok görüşmem oldu. RTÜK Başkanı, Basın Enformasyon Genel Müdürü, TBMM’de ilgili Komisyon Başkanı, o dönem bu kurumlardan sorumlu Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’a kadar birçok merciye problemin vahim boyutlara ulaştığını defalarca anlattım.

Ama maalesef bizim ülkemizde henüz esaslı bir internet yasamız dahi yok. Eksikleriyle birlikte TV’ler için RTÜK devreye girebiliyor. Yazılı medya için Basın Enformasyon yaptırım uygulayabiliyor. Ama yavrularımızın ceplerine kadar inen gazetelerin internet sitesi için henüz yaptırım uygulayacak bir merci bulunamıyor. İnternet yasasının en az İç Güvenlik Yasası kadar önemli olduğunu düşünüyoruz ve bu meselenin takipçisi olacağımızı belirtmek istiyoruz.

Gördüğümüz olumsuzlukları sorumlu yayıncılık ilkelerimiz çerçevesinde yansıtıyoruz/yansıtmaya da devam edeceğiz.

Yayınlarımızla bir nebze de olsa netice alabilirsek ne mutlu bize…

Şükürler olsun Vahdet önemli sonuçlar alıyor. Özel haberlerimiz ses getiriyor. Haberlerimiz üzerine içeriği uygun olmayan sakıncalı ilköğretim kitapları toplatılıyor, kimsesiz biçare garibanların imdadına okuyucularımız ve devlet görevlileri koşuyor, kamudaki gelenek-görenek ve yasalarımıza aykırı, gayri ahlaki bir davranışın hesabı sorulabiliyor.    

Örneğin önceki gün Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde sapkın eşcinsel grupların programlar düzenlediği, öğrencilere prezervatif dağıtıldığı ve ücretsiz içkili program daveti afişlerinin AB destekli sözde bir STK tarafından fakültenin her tarafına asıldığı yönündeki haberimiz rektörlüğü harekete geçirdi. Vahdet’e açıklama yapan Rektörlük, “Olayı duyar duymaz afişleri anında kaldırttık. Ayrıca inceleme başlattık.” açıklamasını yaptı.

Ne güzel…

Hatadan dönmek de bir erdem.

Dileriz 16-30 Mart tarihlerini, tam iki haftayı Kemal Atay Amfisi’ni sapkınlara tahsis eden Çapa Tıp Fakültesi yönetimi de bu yanlıştan bir an evvel döner.

Bizim maksadımız üzüm yemek, sorumluluklarımızı yerine getirmek.

Türkiye’de İslamiyet’in getirdiği değerler havanın rengi, suyun tadı, toprağın kokusu gibi alışılmış, olağan bir haldir.  Bu topraklar bin yıldır İslam’ın son kalesi, Müslümanların kutsal topraklarıdır…

Surda gedik açtırmamak için durmak yok çalışmaya devam…