Akçeli meselelerden anlamam ben
Bazı okurlarım soruyorlar:
“Sen neden soygun, vurgun, hırsızlık konularını yazmıyorsun?”
Ulan ben solcu muyum ki her atılan taşın arkasından koşayım?
Ya söylenenler yalansa..
Doğru olana dahi yaklaşmamak prensibimdir..
İnsanların ne zaman, nerede, nereye kadar şahsiyetlerini, inançlarını koruyacaklarından şüpheliyim..
Ben paradan puldan anlamam.. Anlamış olsaydım, şimdiye kadar peşimde elpençe duranların sayısı yüzbinleri bulurdu..
Günahtan korkarım, bir!..
Yalan olma ihtimalinden çekinirim, iki!..
Hiç yoktan bazı çirkeflere bulaşırım, üç!..
Yetmez mi?
Görüyorsunuz, başka konularda yazıyorum bildiğim kadar..
Şunu da öğrendim ki; Türkiye bazı ailelerin yüzüsuyu hürmetine ayakta duruyor..
Onları şöyle tasnif edebilirim:
Ebedi siyasetçiler,
Babadan oğula devrolunan bürokrasi,
Ülkemin tüfekli koruyucuları..
Mesela siz hiç sosyalistlerin, fosyalistlerin 28 Şubat soytarılığı sonrasında Demirel ailesi hakkında yazı yazdıklarını, beyanatta bulunduklarını görüp-duydunuz mu?
Silahlı bürokratların devirdiği çamları eleştiren kaç kişi çıktı?
Alemin delisi ben miyim?
Yazdım, çizdim, konuştum, mahkemelerden başımı kurtaramadım.. Kim için? Elbette mazlum vatandaşlarım için..
Ama şunu da gördüm ki, büyükbaş zorbalara gücüm yetmediği gibi, benden sonrakilerin de güçlerinin yetmeyeceğini öğrendim..
40 yıllık, 50 yıllık kirli çamaşırları, çoğunluk ya bohçalarında saklıyor, ya da giyip sırtına gerine gerine dolaşıyor..
Gelecek nesillerin daha şuurlu, daha inançlı olacağı zamanı bir bilebilsem, ne kadar sevinirim.. Maalesef onu da bilmiyorum..
Umutsuz muyum? Asla..
Ne kadar kendini beğenmiş soytarı varsa, hepsini elekten geçiriyorum..
Kimi diline, kalemine sağlık diyor, kimi de benim putuma taş atmış diyerek karşımda saf tutuyor..
Ben yanlış yerde miyim?
Eğer yanlış yerde olduğumu bilsem, anında yerimi değiştirir, kendime çekidüzen veririm..
Ben, yaşadığım hadiselerden dolayı siyasetten uzak duruyorum..
Siyasetçinin İslâmî ölçülerde olanına hayatım süresince çok az rastladım.. Gittikçe müsbetlerinin azaldığını, menfilerinin çoğaldığını gördüm ve “Hasbün Allahü ve Niğmel Vekil” demekte buldum selameti..
Parayla oynayanların iyisi kim, kötüsü kim, anlamak mümkün değil..
Lütfen beni kendi halime bırakın arkadaşlar..
Hasret büyür, çile büyür, kin büyür
Dakikalar yıla bağlı çözemem
Gaflet büyür, şeytan büyür, cin büyür
Karıncalar file bağlı çözemem
Tarifsiz hile var karada, akta
Hakkın sahipleri boğulur hakta
Ceylan akvaryumda, balık kavakta
Akbabalar güle bağlı çözemem
Kim çözebilmiş bugüne değin? Çözmek isteyenlerin başına neler gelmiş, hiç düşündünüz mü?
Şemdinli Savcısı Ferhat Sarıkaya geliyor gözlerimin önüne.. Görevden alınmasına izin veren, görevden alanlar geliyor. Sessizce seyreden putperestler geliyor..
Ergenekon müntesipleri, avukatları, müdahil olan büyük bürokratlar ufkumu karartıyorlar..
Şimdilik Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz’ü sevmekle yetiniyorum..
İnşallah başına Sarıkaya kazası gelmez, getirilmez..
Başka ne söylesem ki?
Her yer karanlık.. Her taraf çamur içinde.. İyi ki VAKİT var..
İyi ki VAKİT akredite değil.. Allah’a şükür..
Modern İstanbul’un lüks caddelerine
Gece gökyüzünden yıldızlar dökülür
Babalar anneler hep ayrı yerlerde
Karanlık pavyonlara kızlar dökülür
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.