İradenin Zaferi
Yemen’de Husi darbesine ve örtülü İran işgaline karşı başlatılan Kararlılık Fırtınası operasyonu tamamen iradenin bir zaferidir. İran ağızlılar, Pers nifakının kurbanları veya yerel sözcüleri işin arkasında İngiltere ve ABD’yi arasalar da ilk kez Suudi Arabistan, Kral Faysal’dan beri dünya düzenine rağmen bir iş ve eylem gerçekleştiriyor. Bu iradenin esnememesi ve yılmaması lazım. Bölgenin geleceği buna hatta bütün bölgeye yayılmasına bağlıdır. Suudi Arabistan bunu ABD’ye rağmen yapıyor. İran ağzıyla ve gönlünce konuşanların söyledikleri Suriye’deki olayların patlak vermesi sırasında Beşşar gibi siyasi psikopatların söylediklerine benziyor. Onlar Suriye rejimine karşı küresel bir komplo olduğunu söylemişlerdi. Çok geçmeden farkına varıldı ve anlaşıldı ki, küresel komplo, rejimine değil Suriye halkına karşıdır. Özellikle de Verimli Hilal veya Arap Doğusu adı verilen bölgede yani dünyanın merkezinde Sünni dünyaya karşı İran’ın araç olduğu küresel bir komplo var. Suudi Arabistan, Kararlılık Fırtınasıyla birlikte bu küresel komploya çomak sokmuştur. Obama denilen ahlaksız ve şarlatan herif bu irade karşısında 'kerhen' Kararlılık Fırtınasına destek verdiğini ilan etmiştir. Muhammed Bin Nayif tarafından ikna edildiği dillerdedir. Bana sorarsanız, manevra alanı kalmadığından böyle görünmek zorunda kalmıştır. Bush ve Obama döneminde ABD’nin siyasi teşeyyü ı veya taraffuz yani rafizilik politikası uyguladığı bir gerçektir. Hatta bu süreci 1924 yılında İngiltere’nin Muhammere yani Ahvaz’ı dönemin Şah’ına peşkeş çekmesiyle paralel olarak başlatabiliriz. Ortada ritmik ve sistematik bir durum var. Batılı sömürgeciler bölgeyi İran’la paylaşmayı yeğlemişlerdir. İran ve İsrail makaslarıyla bölgeyi kıskaca almışlardır. Zira İran eksenli olarak ortada onları ve çıkarlarını tehdit eden sahih bir İslam yok.
Yemen operasyonunda kazanan iradenin zaferidir. Kral Faysal’dan itibaren ilk kez Suudi Arabistan küresel düzeyde Amerikan politikalarına ve dünya düzenine karşı bir operasyon başlatmıştır. Yoksa Yemen’i bu hale getirenler İran ile birlikte sabık Kral Abdullah ve küresel düzeni temsil eden Cemal Bin Ömer gibi zevattır. Kararlılık Fırtınası onlara rağmen ve miraslarına karşı yapılmıştır.
Bu kuşkusuz iradenin bir zaferidir. Asr-ı Saadetten de buna dair misaller bulmak ve getirmek mümkündür. Hudeybiye müsalahası sırasında sahabeler umre görevlerini ifa etmek istemektedirler. Hazreti Ömer gibi zevat fetih müjdesini ve haklı olduklarını ileri sürerek sürecinin sonuna kadar işletilmesini istemektedir. Ne papasına olursa olsun Mekke’ye girilmeli ve umre görevi ifade edilmelidir. Peygamberimiz ise bunu yeni yara açmadan ve hatta mümkünse eski yaraları sararak yapmayı murat etmektedir. Hazreti Ali gibi büyük sahabeler Mekke elçisi Süheyl Bin Amr ile varılan mutabakatı içlerine sindiremiyorlardı. Peygamberimiz böyle nazik bir durumla karşılaşmıştı. Bunun üzerine Peygamberimiz beraberinde bulunan müminlerin annelerinden Ümmü Seleme’ye danışmıştır. O da Peygamberimizden fiili bir uygulama yapmasını ve saçlarını ve sakallarını kısaltarak umre kisvesinden çıkmasını tavsiye etmiştir. Bugünkü tabirle Peygamberimiz fiili duruma yani ‘emri vakiye’ başvurmuş ve Peygamberimizi gören sahabeler de çar naçar ona uymuşlardır. Başka bir çareleri de yoktur. Benzetme değil hatırlatma babından; Kral Selman’ın fiili uygulaması kararsızları kararsızlıklarından uyandırmış ve Umman hariç Körfez ülkelerini Suudi Arabistan’ın mihverinde veya ekseninde veya feleğinde dönmeye zorlamıştır. Bu iradenin bir zaferidir. Sözgelimi adaları İran tarafından işgal edilen BAE, Ürdün, Sudan ve hatta Sisi İran ile flört halindedir. Kararlılık Fırtınasıyla birlikte hepsi hizaya gelmiş ve Suudi Arabistan’ın etrafında kenetlenmişlerdir. Kimileri kara harekatı konusunda ikircikli tutumunu devam ettirse de genelde durum budur.
Bu da gösteriyor ki sosyolojik bir kuralda ifade edildiği gibi, mücadele iç çeper, çekirdekler ya da derin iradeler arasında cereyan eder. Ötekiler edilgen olarak sürece katılır ve iltihak ederler. Şer cephesi karşısında hayır iradesi harekete geçmezse bu defa şer cephesinin kefesi ağır basacaktır. Suudi Arabistan 2011 yılında Bahreyn konusunda da benzeri bir irade ortaya koymuş ve İran ve yandaşları esip gürleseler de sonunda müdahaleye boyun bükmüşler ve eğmişlerdir. Pes etmişlerdir. Onlar sadece halkı, savunmasızları ve zavallıları öldürmeyi bilirler. Nasıl ki Humeyni 1988 yılında Saddam karşısında zehir kupayı içmişse halefi Hamaney veya diğerleri de Selman’ın elinden zehir kupayı içeceklerdir. Alaeddin Burucerdi Salman’ı Saddam’a benzetse de bu emin olduğunu değil korktuğunu gösterir. Ayrıca Saddam’ın kurban edilmesinin harksızlığını gösterdiğini ve perçinlediğini kim söyleyebilir? Humeyni zehir kupa içerken Saddam onlara rağmen dimdik gitti. Kancıklık ötekisi ise mertlik budur. Bu iş burada da kalmayacak Sünni dünyanın ayağa kalkmasıyla birlikte er geç zehir kupayı Netanyahu, Obama veya siyasi ömrü yetmezse halefleri de içecektir. Yeter ki irademiz olsun ve onu ortaya koyalım. Hamaney ve Obama ortaklığı veya kalleşliği vız gelir tırıs gider.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.