Ağlamak Nasılmış Kemal Bey?
Devleti ve siyasetçileri hep asık suratlı görmekten, millete gına gelmiştir. “Asık surat hükumet dedikleri zat” diyordu ya Necip Fazıl, tam da işte öyle görür millet devleti ve devlet adamlarını. Onlarda, yumuşakllık, mülayemet, duygusallaık görmeye pek alışık değildir.
Geçen yıllarda Tayyip bey ve Bülent Arınç beyler, bir kaç olayda göz yaşlarına hakim olamamışlar, gözlerinden yaşlar gelmişti. Hepimiz çok duygulanmış ve “Devlet adamı da, siyasetçi de ağlarmış.” demiştik. Çünkü milletin anasını ağlatmalarına alıştığımız siyasetçilerin de bir insan olup duygulandıklarını görünce, devleti ve siyasetçileri daha çok sevmiştik.
Gerçi o zamanlarda başta Kemal beyin ekibi olmak üzere muhalifler, gözyaşlarına bile saldırmışlar, Hz. Muhammed’’i anınca göz yaşlarını tutamayan Bülent Arınç’ı “Elin Arab’ına ağlıyor diye güya kınayarak çok seviyesiz laflar etmişlerdi. Gözyaşına saldırmanın ilk siyasi örneğini böylece dünyaya biz vermiştik.
İktidara karşı herhangi bir etkin muhalefet örneği sergileyemeyen muhaliflerimiz, insanın en insan olduğu anların dışavurumu olan gözyaşlarına saldırmışlardı. Anlayama çalışmak, empati kurmak yerine, acımasızca ve hatta küstahça saldırılar, iktidarı ve ağlayan siyasetçileri değil, milli vicdanı yaralamıştı.
Geçen hafta Kemal Kılıçdaroğlu’nun gözyaşlarına şahit olduk. Muhtemelen benzer bir ortamdan geliyoruz. Anlattıkları bana hiç de yabancı değil.
Yamalı önlükler, bir pardesü bile olmaması; fakr u zaruretler, mahrumiyetler ve mahcubiyetler!... Hele o çocukluk çağında yaşanan mahcubiyetler!...
Tayyip beyi “Simit sattım” dediği için eleştirenler, Kemal beyi de eleştirmeyin lütfen böyle dedi diye. Sizler yokluk görmediyseniz, evde olması gereken bir şeyin olmadığını görünce yüreği parçalanan bir ananız veya babanız olmadıysa; bir şeyin olmamasının sebebini anlayacak yaşta değilseniz ve öyle anlarda sadece gözyaşlarını görüyor ve siz de ister istemez gözyaşlarınızı döküyorsanız, Kemal beyi eleştirmezsiniz.
Yamalı önlük...
Olmadığı halde “var” denilen yamasız önlük...
Ankara’da bir pardesüsü olsa iyi olmak...
Biz bu duygu dolu anları, Hasolardan, Hüsolardan, Memolardan dinlemiştik... Biz bu hikayeleri iktidarın başından ve bakanlarından dinlemiştik yakın zamanlarda ama Kemal bey ve ekibinden hiç dinlememiştik. Şimdi onlardan da dinlemiş olduk..
Bir göz yaşına sığan çocukluk ve gençlik günleri... Çoğumuzun günleriydi, göz yaşına sığan o günler.
Demek ki, göz yaşlarını eleştirmemek lazımmış ve gün gelir sen de gözyaşlarına hakim olamazmışsın.
Demek ki, göz yaşları, insanın kendisiyle yüzleşmesindeki en zayıf anlardan birisiymiş ve üstüne pek gidilmese daha insani olunurmuş.
Demek ki göz yaşının yalanı hilafı olmazmış; o yüzden de dile dolamak insanca değilmiş.
Ağlayabiliyorsanız ağlayın Kemal bey. İster gizli gizli, yani Yunus Emre’nin dediği gibi “yaşın yaşın” ağlayın; ister mikrofon ve kamera önünde... Ağlamak ve gülmek ayıp değildir; asıl sorun ağlayamamak ve gülememektir. Bu iki haslet, sadece insaniyetin zanginliğidir ve bunları sık sık kullanırsak, insan olduğumuzu ve karşımızdakilerin de insan olduklarını asla unutmayız Kemal bey.
***
31 Mart akşamı teröristlerce şehit edilen savcı Mehmet Selim Kiraz’a Allah rahmet eylesin; mekanı cennet olsun. Bu acıyı yaşatanları lanetliyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.