Günümüzde Bir İslâm Kongresi Toplanabilir mi?
BUNDAN yüz sene önce Kırım Müslüman aydınlarından İsmail Gasprinski bey Mısır’da bir İslâm Konferansı toplamak istemişti. Onun bu teşebbüsü gerçekleşmedi. çünkü Müslümanlar son derece bölünmüştü. Her kafadan bir ses çıkıyordu. Geleneksel çizgide yürüyenler, reformcular, çeşit çeşit meşrebler, görüşler, fırkalar, hizipler... Bitmez tükenmez çekişmeler, entrikalar... Sen ben kavgaları, hasetler, kıskançlıklar...
Bugün de durumumuz aynıdır, hatta daha kötüdür. Türkiye’de olmaz ama başka bir ülkede bir İslâm Dünyası Kongresi toplanması için iyi niyetle teşebbüse geçilse bin türlü entrika, fitne fesat, nifak şikak çıkacaktır. İsrail, ABD, İngiltere, Vatican bu kongreye “Müslüman” delegeler/ajanlar sokmaya uğraşacaktır. Düzinelerce cemiyet, hizip, teşkilât... Hepsi de, bu kongreyi kendi emelleri ve menfaatleri için kullanmak isteyeceklerdir. Sonunda bir yığın lâf edilecek, birtakım tebliğler okunacak, teklifler getirilecek ama sonunda işe yarar bir karar alınmayacaktır.
İslâm dünyası, tarihinin en karanlık, en karışık, en fitneli, en kaotik bir çağını yaşamaktadır.
Böyle zamanlarda ne yapılabilir?
Bence yapılması gerekli ilk iş, bütün propaganda ve eğitim vasıtalarına baş vurarak Müslümanlara olumlu ve tesirli nasihatlar etmektir.
Başını Afganî’nin çektiği İslâm’da reform hareketi iflâs etmiştir. Bütün Müslümanlar, geleneksel İslâm çizgisine çağırılmalıdır.
Din konusundaki tartışmalara son verilmelidir.
Ehliyeti, icazeti, ilmi, irfanı, gücü olmayanların ictihad yapmaları mutlaka önlenmelidir.
Her türlü din sömürüsü mutlaka önlenmelidir.
Kâfirlere yaranmak için dinde reform, dinden tâviz vermek, ılımlı ve light bir İslâm türetmek, fıkhı ve Şeriatı kaldırarak ilâhî dini beşerî bir hümanizma ve ideolojiye döndürmek gibi batıl ve sapık fikirler red ve cerh edilmelidir.
Mezhep, meşreb, tarikat, hizip, fırka, cemaat asabiyetleri törpülenmelidir.
İslâm’ı kendimize uydurmak yerine, kendimizi dine uydurmak için çalışmalıyız.
İmamet-i Kübra-yı İslâmiyye mutlaka ihya edilmelidir.
İslâm dünyasında bir ahlâk seferberliği ilân edilmelidir.
Şeriata aykırı olmamak şartıyla tasavvuf/tarikat boyutu güçlendirilmelidir.
Bütün İslâm dünyasını temsil edecek bir Meclis kurulabilir mi? Bugün olmasa bile ileride böyle bir şey olması mümkündür. Şimdiden bu konuda hazırlık yapılmalıdır.
İslâmî hizmet ve faaliyetleri dejenere eden arivist ve aktivistler mutlaka tasfiye edilmelidir.
Şu anda İslâm dünyasında kendilerini Mehdi sanan birtakım yarı deliler veya hinoğlu hinler bulunmaktadır. Bunların İslâm dâvâsını, İslâmî hizmet ve faaliyetleri mıncıklamasına son verilmelidir.
İslâm dinine ve Müslüman ümmetine hakkıyla hizmet edecek bilgili, ahlâklı, faziletli, ihlâslı, güçlü, vasıflı, üstün âlimler, aydınlar, hizmetkârlar yetiştirmek için bütün tedbir ve çarelere baş vurulmalıdır.
ümmet içinde, yeterli sayıda Müslümanın hem çağı/moderniteyi, hem de Yüce İslâm dinini yakalaması için ne lazımsa yapılmalıdır.
Geri zekâlılığa, münafıklığa, fanatizme, hizipçiliğe savaş ilân edilmelidir.
En güzel ve uygun metod ve usullerle emr bi’l-maruf ve nehy ‘ani’l-münker yapılmalıdır.
Mısır ve Arap dünyasında İhvan hareketinin, Pakistan’da Cemaat-i İslâmî’nin yaptıklarından ve yapamadıklarından ders ve ibret alınmalıdır.
11 Eylül’de New York’ta İkiz Kuleler’in çökmesinden sonra İslâm dinine ve Müslüman dünyasına karşı bir Haçlı seferi açılmıştır. Müslümanlar bugünkü parçalanmışlık, bugünkü gaflet, bugünkü ahlâk yetersizliği ile kendilerine hazırlanmış olan tuzaklara düşecekler ve perişan olacaklardır. İslâm âlemini uyarmak için gerçek, yüksek, faziletli ulemâ tarafından beyannameler hazırlanmalı, bunlar en az otuz dile tercüme edilip yüz milyonlarca nüsha basılarak dağıtılmalıdır.
Bütün islâmî hareketlere casuslar, provokatörler, ajanlar sokulmuştur. Bunların yasal yollardan temizlenmesi, tasfiye edilmesi gerekir.
Müslümanların muhtelefûn fih (üzerinde tartışılan) konuları bırakıp, müttefakûn aleyh (üzerinde birleşilmiş, ittifak edilmiş) ana konularda sımsıkı bir ittihad ve işbirliği içinde olması gerekir.
Tek hak din İslâm’dır. Kur’ân böyle söylüyor. Peygamber böyle söylüyor, icma böyle söylüyor. Hak din olma konusunda İslâm’a ortaklar getiren; Hz. Muhammed’i, Kur’ân’ı, İslâm’ı inkâr edenler de Cennete gireceklerdir diyenler uyarılmalıdır. Bir takım saf ve cahil Müslümanların, onların tuzaklarına düşmesine imkân verilmemelidir.
Yüzde yüz hürriyet, insan hakları, demokrasi olan bir ülkede, bütün İslâm dünyasına hitap edecek ve hizmet verecek bir “Tebliğ, Dâvet ve İrşad Merkezi” kurulmalı, bunun başına ehliyetli ve ihlâslı bir reis geçirilmeli, emrine ve maiyetine güçlü hizmetkârlar bulunmalı ve bütün İslâm dünyasına hitap eden tesirli yayınlar yapılmalıdır.
Benim bu yazdıklarım Haçlıların, Siyonistlerin, onlara hizmet edenlerin hoşuna gitmez.
Bu yazdıklarımın Allahü Teâlâ’nın rızasına, Peygamber aleyhisselâmın Sünnetine uygun olduğuna inanıyorum.
Allah’ın rızasını, Peygamberin hoşnutluğunu bırakıp da İslâm düşmanlarının rızası için çalışanlar elbette çok bâtıl ve sapık bir yoldadır.
İslâm dini Allah’ın ve Resûlünün vaz’ ettiği ilâhî bir dindir. Bu dini değiştirmeye, hükümlerinin bir kısmını yok saymaya hiçbir Müslümanın hakkı yoktur. Mehdi de gelse böyle bir şey yapamaz ve zaten yapmaz.
Dinin asıl ve temel hükümleri Kıyamet’e kadar hiçbir değişikliğe uğramadan böyle devam edecektir.
Namaz, Peygamber Efendimiz nasıl kıldıysa o şekilde kılınmaya devam edecektir.
Tesettür, Kur’ân’la, Sünnetle, icma-i ümmetle sabit bir farzdır, o da Kıyamet’e kadar kalacaktır.
İslâm, ribayı haram ve yasak kılmıştır. Bunu kimse değiştiremez, kaldıramaz.
Siyonizm ırkçı bir ideolojidir ve Musevî şeriatına bile uygun değildir. Hal böyle iken, Siyonistlere yaranmak için dinde reform veya dinlerarası diyalog yapanlara şaşılır.
İslâm dininin ana ve temel inancı olan Tevhid akidesi ile Teslisi bir tutanlar ne korkunç bir cür’et ve cinnet sergiliyor.
Şu reformculara bakınız: Sanki Cennet’in kapıcıları onlar ve açmışlar sonuna kadar, Hz. Muhammed’i, Kur’ân’ı, İslâm’ı inkâr edenleri ebedî mutluluk evine sokmak istiyorlar. Ne büyük çılgınlık!
Siyonistler ve Haçlılar dindar Müslümanları terörist olarak görüyor ve göstermek istiyor. Onlara fırsat vermemek için, yukarıda saydığım işler, hizmetler, faaliyetler yumuşak, barışçı bir zihniyetle ve yasal sınırlar içinde yapılmalıdır.