Hittin’in Çağdaş Yansıması
İyilik de kötülük de geçişli ve bulaşıcıdır. Moralli ortamların insanların moralini üzerine müspet katkısı, etkisi vardır ve düzelmesine vesile olduğu gibi, aksi de varittir. Medeniyet şairimiz olan Yahya Kemal Beyatlı bazı Fransız tarihçilerden ilhamla, ‘tarihe dayanarak ayağa kalkmak’ diye bir deyim ve tabir geliştirmiş, kullanmıştır. Bu aynen yaşanmıştır ve geçerlidir. Tarih bazen soya çekimle birlikte güncelleşiyor. Tarihin diriliş sahnelerinden birisi de Hittin muharebesinin Müslümanlara olumlu gayri Müslimlere ve özelde Yahudilere olumsuz yansıması ve etkisidir. Macid Arsan Geylani, ‘Salahaddin Nesli Böyle Zuhur Etti ve Kudüs Böyle Geri Alındı’ başlıklı kitabında Yahudilerin Salahaddin efsanesini daha doğrusu gerçeğini küllemeye çalıştıklarını ve Müslümanlara rol atalarını ve modellerini unutturmaya yeltendiklerini nazara vermiştir. Yahudiler yeni bir Salahaddin’in zuhurunu önlemek için Salahaddin’i unutturmaya çalışırken; Şiiler de Fatimi devletini yıkması nedeniyle geride kalan hınç ve tortulardan dolayı Salahaddin’i tezyif etmeye, karalamaya ve kötülemeye çalışırlar. Bu hususta Yahudilerle Şiiler arasında tarihin labirentlerinden günümüze akseden görünmez bağlantılar ve hatlar vardır. Sözgelimi Londra’da yaşayan ve Hazreti Aişe ile Hazreti Ömer hakkında gayri Müslimlerin bile tenezzül etmeyecekleri hakaret dili ve ifadeleri kullanan Yasir Habib isimli Şii molla Salahaddin Eyyübi için de savaş suçlusu, hain kavramlarını kullanmıştır. Savaş suçlusu ise bu suçu kime karşı işlemiştir? Haçlılarla anlaştı ise Kudüs’ün geri alınmasını sağlayan Hittin Savaşını nasıl yapmıştır? Yoksa bilemediğimiz bir şekilde Kudüs’ü Salahaddin Eyyübi yerine Şiiler veya Fatimiler mi fethetmiştir? Direniş palavralarından sonra bugün süngülerinin Yahudiler yerine Müslümanlara döndüğünü görebiliyoruz. Tarihin netliği ışığında günümüz de netleşmiştir. Hazreti Ömer’e, Salahaddin Eyyübi’ye hakaret eden Kudüs’te de olsa fatih değil ancak işgalci olur.
Konumuza dönecek olursak; Salahaddih Eyyübi mezarından hem Şiileri hem de Yahudileri rahatsız etmektedir. Keza Osmanlılar da mezarlarından her iki tarafı da rahatsız etmeye devam ediyor. İsimlerini duydukça kendilerinden geçiyor ve hasta oluyorlar. Hatta içlerinde gamdan ölenler bile var. Sözgelimi, İbrani ve Yahudi basını iyi takip eden Salih Naami bu yönde Yahudi yazar Haim Hanegbi’den ilginç bir bilgi veya anekdot aktarıyor. Salahaddin modeli ve Hittin Savaşını analiz eden H.Ş. Blao adlı İsrailli general yese düşerek gam ve kederinden ölüyor (Maariv gazetesi 29/2/2015). Anlayacağınız sekte-i kalpten gidiyor. Meselenin sırrı şurada: Yahudi general çok kısa bir zaman diliminde güç dengelerinin Müslümanların lehine döndüğünü fark etmesi ve görmesi üzerine İsrail’in geleceğine dair umutlarını kaybediyor ve tarihin moraline kötü yansıması ve akisleri üzerine terk-i hayat ediyor. Yese düşüyor ve panikliyor. Tarih onda tabir caizse panik atağa dönüşüyor. Rüyalarını kabusa çeviriyor. Tarih general öldürür mü? İsrailli general H.Ş. Blao örneğinde olduğu gibi işte öldürüyor. Tarihin metafizik dili bize bunu doğruluyor. Yunusça söyleyecek olursak; Bir sinek bir kartalı kaldırdı urdu yere. Yalan değil gerçektir ben de gördüm tozunu! Nasıl olur demeyin İsrail’in ceberrutuna karşı Filistinlilerin destansı direnişi de bunun çağdaş örneklerinden birisidir.
Demek ki tarih içinde metafiziki mayalanmalar, irhasatlar ve doğum sancıları oluyor. Tarihi sadece fizik diliyle okumamak lazım. Tarihin metafiziki parametrelerini iyi okuyan geleceğe aşina olur. Küfür payidar olsa bile zulüm payidar olmaz. Bu sünnetullah kuralıdır. Küfrün sürekliliğine müsaade olsa da zulmün sürekliliğine müsaade yoktur.
Hittin tarihte önemli bir çıtadır. Peygamberimiz Medine-i Münevvere’ye hicretinden sonra 8 yıllık cihad süreciyle birlikte Arap Yarımadasını cahiliyet kalıntılarından ve putçuluktan temizlemiştir. Arap Yarımadasında iki din bir arada yaşayamaz diyerekten İslamiyetin hükümranlığını ortaya koymuştur. Müslümanlar da 1095 tarihinde başlayan ilk Haçlı seferlerinden sonra 1099 tarihinde Kudüs’ü kaybetmişlerdir. 1160 tarihine kadar da oyun kuramamış ve Haçlılar karşısında çil yavrusu gibi dağılmışlardır. Sonrasında inisiyatifi ele geçirmişler ve Haçlılara karşı üstünlük kurmuşlardır. Talih ve tarih rüzgarı 1160 tarihinden itibaren yön değiştirmiş ve 27 yıllık süre içinde Müslümanlar tam toparlanarak Kudüs’ü geri almışlardır. İslam dünyasının ana gövdesi olan Sünni dünya Salahaddin Eyyübi ve Baybars döneminde büyük bir savaş makinası ve aygıtı haline gelmiştir. Yeniden destanlar burcuna girmiştir. İsrail’in zevaline gerçekten de az kaldı. Allah bölgeyi çalkalıyor. İnsanlar bu çalkalanmayı beşer çalkalaması zannediyorlar. Kaderin üzerinde kader ve beşerin eli üzerinde el vardır. Yedullahi favke eydihim. Salahaddin’in izinden gidersek fetih yakındır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.