Hepsi Faziletli Adaylar
Büyük Millet Meclisi seçimlerinden önce partilerin genel merkezlerinde ve mahallî teşkilatlarında hummalı, hararetli, ateşli bir faaliyet ve araştırma başlar. Ülke çapında, bölge çapında aşağıdaki şartlara uygun adaylar aranır:
1. En düzgün inançlılar.
2. En bilgili ve en kültürlü olanlar.
3. En ahlaklı, en faziletli, karakter-leri en yüksek olanlar.
4. En temiz, en doğru, en dürüst olanlar.
5. En vatansever olanlar.
6. En haram-yemez olanlar.
7. En düzgün olanlar.
8. En şaibesiz ve lekesiz kimseler.
9. En hikmetliler
10. En cesurlar.
11. En doğru sözlüler…
12. En ehliyetli ve liyakatli olanlar.
13. En başarılılar.
14. Ülkeye hizmette en fedakâr ve feragatli olanlar.
İşte bu sayılan ve sayılmayan diğer meziyet ve hasletlere sahip kimselerin ön listeleri yapılır. Bu listeler üzerinde tartışılır, içlerindeki en iyiler, en faziletliler seçilir ve son listeler ortaya çıkar.
Partiler seçimleri bir fazilet ve vatanseverlik yarışı olarak kabul eder ve ona göre davranır.
Mesele şudur: Kim vatana, millete, devlete daha fazla ve daha iyi hizmet edecektir?
Listelerde hiç faziletsiz kimse yoktur. Seçim, en faziletlileri, en vatanseverleri, en bilgeleri, en âqilleri seçmek için yapılmaktadır.
Halk listeleri görünce şaşırır kalır. Ya Rabbi bunca faziletli, dürüst, ehliyetli, dirayetli, âdil, kiyasetli, mümtaz kimse içinden hangilerini seçeceğiz derler.
Adayların her biri, birer mücessem fazilet ve hamiyet heykelidir.
Onlar ölürler ama doğru yoldan asla dönmezler.
Evet, elbette bir parti disiplini vardır ama bu disiplinin üzerinde Türkiye vardır, vekâletini yüklendikleri millet vardır, birtakım yüce ve mukaddes değerler vardır.
Hepsinin, seçim vaatleri içinde, Meclise girdikleri takdirde vekil maaşlarının ve kıyak emekliliklerin aşağıya çekilmesi maddesi bulunmaktadır.
Partiler çoğulcu rejimin, demokrasinin vaz geçilmez unsurlarıdır ama onlar kesinlikle lider diktatörlüğüne, dediğim dedik zihniyetine, emanetlerin ehliyetsizlere tevdi edilmesine, nepotizme karşıdırlar.
Meclise girmeden önce ve sonra faziletli adaylar VIP kapılarından geçmezler, VIP salonlarında oturmazlar. Onların gözünde asıl VIP olan millettir, kendileri vekildir, dereceleri elbette asil olan milletin altındadır.
Onlar seçim kampanyalarında ucuz popülist edebiyat ve demagoji yapmaz. Onlar rakiplerine hakaret etmez. Onlar ne olur Allah aşkına oyunuzu bana verin diye dilencilik ve goygoyculuk yapmaz.
İki ayrı partinin iki adayı bir yerde karşılaşınca büyük bir samimiyetle sarılır kucaklaşırlar. Biri ötekine “Hangimiz daha fazla hizmet edecekse, hangimiz daha hayırlı ise Rabbim onu kazandırsın” deyince diğeri can u gönülden âmin der.
Seçimler yapılır, hepsi faziletli olan adaylar seçilir, aralarında bir tek kara koyun yoktur. Meclis toplanır ve işler o günden itibaren hızla düzelmeye başlar.
Ben de âmin âmin diyorum…