Hem Esastan Hem de Usulden Yanlış
Dünya Myanmar, Orta Afrika ve Suriye’deki katliamlara seyirci lakin tarihi eşeleyerek altından küllenmiş soykırım ve katliam iddiaları çıkarmaya kalkışıyor. Obama Suriye halkının katliamlarını durdurmak için asgari şart olarak güvenli bölge tekliflerini kulak ardı ediyor. İki hatayı birden yapıyor. Birincisi, haklı tarafı ve zorbayı devirmek için hareket eden Suriyeli muhalifleri desteksiz bırakıyor. Bosna’da seleflerinin izlemiş olduğu politikayı izliyor. İkinci kademede ise sivilleri korumak için tasarlanan güvenli bölge tekliflerini kös dinliyor. Bu kadar içten pazarlıklı bir dünyada adalet tecelli edebilir mi? Dünya, Türklere karşı Ermenilerin kinlerini kullanıyor. Bu da Türk milletinin şanını gösterdiği gibi zor zamanda kenetlenmemiz gerektiğini de ortaya koyuyor. Ermenilerdeki kin birikimini Türklerin başını kaldırmalarını engellemek için bir araç olarak kullanıyorlar, tavzif ediyorlar. 24 Nisan’ın yüzüncü yıldönümünde mesele ‘vurun abalıya’ meselesine dönmüş bulunuyor. Halbuki, mesele esastan tespit edilemediği gibi usulen de yanlıştır. ‘Mantık delilden evvel gelir’ kuralı gereği bu yöndeki kin ve intikam kampanyası hem esastan hem de usulden yanlıştır. Tarih üzerinden Türk milletine yargısız infaz yapılmak istenmektedir. Mesele hem esastan hem de usulden yanlıştır. Esastan yanlıştır zira henüz taraflar arasında işin mahiyetiyle ilgili bir mutabakata varılabilmiş değildir. Meselenin tarihe mal olmasının ötesinde ortak bir tanım da yoktur. Tarafların verileri birbirleriyle uyuşmamaktadır. Ermeniler ve yandaşları tek taraflı olarak 1.5 milyon rakamını telaffuz ediyorlar. Bu dayanaksız, ezber bir ifade ve yuvarlak bir rakamdır. Neye göre tespit edilmiştir? Buna mukabil Türklerin kayıpları nedir?
Türkiye baştan beri serinkanlı bir biçimde meselenin tarihçiler nezdinde ele alınmasını ardından siyasi alana taşınmasını tercih ediyor. Bu tercihler oldukça doğru. Lakin meselenin tarihi değil siyasi bir mesele olduğu bal gibi ortadadır. İnsani değil siyasi bir mesele olduğu, yüzüncü yıldönümü vesile edilerek meselenin küresel düzeye taşınması ve küresel çapta kaşınmasından da bellidir. Bu kampanyada iyi niyetin zerresi yok. Sadece Türkleri köşeye sıkıştırmaya matuf. Türklerden kıpırdamamaları istenmektedir. Tarih üzerinden yargısız infazı bizden kabul etmemizi bekliyorlar. Avuçlarını yalarlar. Tarih üzerinden yürütülen şirretlik ve azgınlık prim yapmayacaktır. Bu karalama kampanyaları Türklerin fail millet değil mağdur millet olduğunu gösterir. Öncelikli olarak tartışılan meselenin esasını tayin etmeliyiz. Mahiyeti nedir? Kim kimi öldürdü ve kayıpların gerçek sayısı ve oranı nedir? Bu ise tek taraflı olacak bir mesele değildir. Ermeniler Sisi gibi Hasina Vacid gibi gerçekleri altüst ederek tarihi keyiflerine göre yargılamak istiyorlar. Mürsi ve Kameruzzaman’a sahip çıkmayanlar koro halinde Ermeni tezlerini tekrarlıyorlar.
Mesele esastan yanlış olduğu gibi usulden de yanlıştır. Diğer katliam ve soykırımlarda ihkak-ı hak edildi mi? Yoksa dünya tarihi meselelerle ve soykırım iddialarıyla meşgul olurken birileri hala soykırım ve katliam yapmakta mıdır? Yaşanan katliamlara veya eskilere yenilerinin eklenmesine seyirci kalanlar tarihte mercekle katliam izi arıyorlar! Ara belki bulursun! ABD’de Kızılderili katliamlarını ve siyahlara yapılanları bir kenara bırakalım. Keza İkinci Dünya Savaşı sonrasında Alman esirlerinin katliamlarını bir kenara bırakalım. Avustralya’da aborjinler meselesini tarihe havale edelim ve nisyana yazalım. İngilizlerin Babür İmparatorluğuna karşı giriştiği 1857 savaşında 10 milyon kadar Hintliyi öldürdüğünü de pas geçelim. Belçika’nın Kongo’da 30 milyon olarak ifade edilen katliamlarını görmezlikten gelelim. 24 Nisan’ı tanıyan Rusya’nın ve Çeka’nın Ukrayna’da İkinci Dünya Savaşı sırasında 10 milyon kişiyi öldürdüğünü unutalım. Yine Katiyn ormanları katliamını da yele verelim ve nadasa çekelim. Cezayir ve Ruanda Burundi ve Bosna katliamlarını da saymayalım. İsrail’i yaptıklarına mukabil Güvenlik Konseyinde dokunulmazlık zırhıyla koruyalım. Yine de Esat hem de kitle imha silahlarıyla ve yasak silahlarla katliamlarına devam ediyor. Ban Ki Moon Kararlılık Fırtınası Operasyonunun sonlandırılmasını istiyor ama Esat’a kanıksamış görünüyor. Sahiplerinin sesi de ondan. Myanmar’da iç kanama devam ediyor. Myanmarlı rahipler ve Budistler Kızıl Khemerlere özenerek dünyanın gözleri önünde bir ulusu yok ediyorlar Dünya canlı bir biçimde olaya tanıklık ediyor! Ama asıl zorluk ruhları pörsümüş ve kalemleri satılmış aydınlarımızda. Müjde! Yüzüncü yıl hesaplaşmasında Orhan Pamuk’larımızın sayısı artıyor. Bilderberg’den sonra Nobel düşlemiyor ve gözlemiyordur umarım ama Fehmi Koru da kervana katılanlardan. Sonunda bu gayretleri onu bir yerlere ulaştıracaktır. Vaftiz olmuş kalem erbabı ile karşı karşıyayız. Kendileri olmasa bile yazıları vaftiz olmuş görünüyor. Ermeni meselesi gizli bir Haçlı seferidir. Yeni katliamlar yapılırken tarihte suçlanacak millet aramak insanlığın son ayıbı olsa gerek.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.