Kerime Yıldız

Kerime Yıldız

Anzaklar, Ancak Sömürge Destânı Yazarlar

Anzaklar, Ancak Sömürge Destânı Yazarlar

Okuyanlar hatırlar; gazetemizin târih sayfasındaki ilk yazım, Anzaklar hakkındaydı. “Anzaklar, Bizim Neyimiz Olur?” başlıklı yazım. Hem 2015’in yaklaşması hem de Son Umut filminin gösterime girmesi sebebiyle böyle bir konu seçmiştim.

O yazımda, Atatürk’ün 1934’deki Anzak tâziyesine olan mesâfemi de belirtmiştim.

Şimdi aynı mesâfeyi, kalemimin nâmusu gereği, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun Barış Zirvesi’nde, Anzaklar hakkında söylediği sözlere de koymak istiyorum. 

Belki diplomasi dili bunu gerektiriyor olabilir ama, benim Çanakkale şehitlerine karşı sevgi ve saygım da bunu gerektiriyor. Gönlümde, Anzak kahramanlarına(!) yer yok. 

Kimse kusura bakmasın, benim ülkemi işgâl etmeye gelen askerleri saygıyla selâmlayamam. Ben, bizim şehitlerimizi saygıyla selâmlarım. Mertçe, kahramanca savaşan bizim askerlerimizdi. Çünkü vatanlarını, dinlerini müdâfaa ediyorlardı.

Tutturmuşuz bir centilmenlik hikâyesi. Hangi centilmenlik? Avustralyalı savaş muhabiri Charles Bean’in günlüğünde anlattığı, 9 Ağustos 1915’de 100 Türk ve iki Alman esirin cayır cayır yakılmasını gülerek seyreden Anzaklar mı centilmen?

Başbakan, Ahmet ve Mehmetler’le, Toni ve Coniler’in, asırlarca sürecek bir destânı birlikte yazdıklarını söyledi. Destânı, benim Mehmedim yazdı; Toniler, Coniler değil.  

Anzaklar, binlerce kilometre öteden, düpedüz haçlı ruhuyla işgâle geldiler. Zamanla İngiltere onları zorla getirmiş gibi bir algı oluştu. Oysa onlar, hilâle karşı savaşmaya gelen haçlı gönüllüleriydi. Mehmet Akif’in Çanakkale şehitleri şiirinde “kimi bilmem ne belâ “ dediği işgâlcilerdi. Bu Anzaklar’ın dedeleri, Çanakkale’den asırlar evvel, Avustralya ve Yeni Zelanda’yı işgâl edip sömürgeleştirdi. Yerli halka soykırım yaptı. 

Onların bildiği tek destân sömürge destânıdır. Ülkelerinden binlerce kilometre  ötedeki ülkeleri sömürmeye nasıl gittilerse aynı ruhla Çanakkale’ye de geldiler. 

Davutoğlu, Atatürk’ün Anzak tâziyesinden ve bir Avustralyalı annenin cevâbından da bahsetti. Yıl 1934. Toniler Coniler için âbideler dikilip mezarları şenlendirilirken bizim şehitliklerimiz, ıssız ve bakımsızdı. Bu gidişâta bir avuç milliyetçi münevver dur dedi de şehitliklerimiz ziyâret edilmeye, ihyâ edilmeye başlandı.

“Anzaklar’ın ülkeleri için savaştığı” cümlesini hiç anlayamadım. 1. Dünya Savaşı’nda, Avustralya ve Yeni Zelanda ile ne alâkamız vardı ki ülkeleri için savaşmaya gelmiş olsunlar.

Anzaklar’la ve Anzak torunlarıyla bu kadar empati kurmayı kabûl edemiyorum. Bu gidişle ölen Anzaklar’a da şehit denirse şaşırmamak lâzım. Gerçi bu, beyaz ekranda ve perdede yapıldı. Can Dündar Gelibolu’nun İki Yakası belgeselinde aynen şu cümleyi sarf etti:

“8,5 ay süren savaşta Türkler ve müttefiler 250’şer bin şehit vermişlerdi.” Sakın bunu bir ihmâl, bir dil sürçmesi sanmayın. Alıştıra alıştıra yapıyorlar. Bugün bir kelime, yarın bir cümle… Tolga Örnek’in Gelibolu belgeseli ise işgâlciler ile bizim askerler arasında bir fark görmüyordu. 

Her iki belgeselde, yaşları küçük Anzaklar üzerinden duygu sömürüsü var ama, bizim cephedeki liselilerden bahis yok.

Başbakanımızın, “İstanbul, buraya savaşmak için gelip Çanakkale’de toprağa düşmüş olan milletlerin de şehridir” cümlesine incindim doğrusu. Toprağa düşmek deyimi, Akif’in; “Ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker” mısrasında, vatan için ölmek mânâsını kazandı. Yâni, şehitliği. Bu ifâde, Çanakkale’yi işgâle gelenler için kullanılırsa, toprak altında kefensiz yatanlar incinmez mi?

Başbakanımızın barış dili kurma gayretini elbette önemsiyorum. Ancak, Mehmetler ile Coniler’in eşitlenmesini reddediyorum. 

Bu kadar tâviz verirsek yarın bir gün Anzaklar’ın torunları, “Dedeleriniz dedelerimizi niye öldürdü?” diye bizden hesap sormaya bile kalkabilirler. Emin olun, yaparlar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Kerime Yıldız Arşivi