Onurun Onuru Kurtulur Mu?
Sözün, kelimelerin yalama olduğu bir devirde yaşıyoruz. Kullandığımız kelime sayısı gitgide azalıyor, bunlara yüklediğimiz anlamlar ise habire çoğalıyor. Kelimelerin anlam alanları belirsizleşiyor, mâna kaybı yaygınlaşıyor. Zengin dilimizin verimli toprağı günden güne kayboluyor...
Bu konudaki örnek kelimelerden biri “onur”dur.
Ne hikmetse bu kelime, Fransızca’daki “honneur”a benziyor! Aslında benziyor filan değil, düpedüz oradan aparılmış bir kelime...
Haysiyet, şeref, vakar gibi kelimeler varken, “honneur”dan aparma “onur” yenilir yutulur gibi değil.
Haysiyetimizi yitirdik... Şerefimiz yok hükmünde... İzzetinefsimiz ayaklar altında. Vakarımızı çoktan kaybettik...
Bu kelimeler kullanımdan düştü, anlamlar kayboldu...
Fransızcadan geçen kelimeler sözkonusu olduğunda ilk başvuracağımız kaynak, Şemseddin Sami’nin Kamus-ı Fransevî’si.
Honneur’un oradaki açıklaması şöyle: Namus, ırz. İffet, pakdamenlik (eteği temizlik). Şeref, şan, şöhret, itibar, haysiyet, onur... Riayet, ikram, tazim, hürmet... Fahr (övünme) ve mübahat (iftihar etme). (Parantez içindeki açıklamalar bize ait).
Dikkat edilirse, meşhur sözlükçümüz “honneuar”a karşılık birçok kelime sıralamış. Öyle sanıyoruz ki, Fransızcada bizdeki kelime zenginliği olmadığı için böyle yapmak zorunda kalmış.
En başta “namus, ırz” kelimelerinin verilmesi ilgi çekici... Bizde bu anlamları ile kullanılmadığını biliyoruz. Ardından yine yakın anlamlı kelimeleri sıralamış. Daha sonra şimdiki kullanıma yakın olan şeref, şan, şöhret, itibar, haysiyet kelimelerine yer veriyor ve bu grubun sonunda “onur”u da zikrediyor. Bu, kelimenin Şemseddin Sami’nin lügatinin yayınlanmasından önce dilimizde kullanıldığı anlamna gelir. (Buna rağmen, daha sonra hazırladığı Kamus-ı Türkî’de bu kelimeye rastlamıyoruz.) Daha sonraki açıklamalar da sonraki anlamlandırmalara tekabül ediyor.
Onur kelimesinin Türkçe lügatlerde bulmak mümkün değil, ta ki, 1935’te yayınlanan Türkçeden Osmanlıcaya Cep Kılavuzu’na kadar.
Devletin dile sistematik müdahalesinin belgesi olan bu Kılavuz’da onur “şeref, izzet-i nefs, haysiyet” kelimeleri ile karşılanıyor. Dil Kurumu’nun ilk “Türkçe Sözlük”ü 1945’te yayınlanıyor, burada “Özsaygı, haysiyet, izzetinefis. İç değer, şeref” açıklamasını görüyoruz. 1983’e kadar bu açıklama gidiyor.
1983 baskısında tarif genişletilmiş: “1.insanın kendine karşı duyduğu saygı, özsaygı, haysiyet, izzzetinefis. 2. Başkalarının gösterdiği saygının dayandığı kişisel değer, gurur, şeref.” Son baskıda da aynı tarif korunmuş...
Gelelim kelimenin mahiyetine... TDK’nın sözlüklerinde onur halis Türkçe bir kelime muamelesine tabi tutuluyor. Uydurma ve Yeni Kelimeler Sözlüğü’nde Faruk Kadri Timurtaş ise “onur”un fransızcadan alındığını, “şeref” karşılığı olarak kullanılmak istendiğini, buna karşılık halkımızın onuru, “kibir, vakar, gurur” yerine kullandığını ve bunun daha doğru olduğunu belirtiyor. Ona göre, kelime “şeref”i karşılamıyor. Onur ile şeref, haysiyet, izzetinefis ve gurur kelimelerinin karşılanmak istendiğini, bunun da cinayet olduğunu belirtiyor. Diğer bir önemli dilcimiz Muharrem Ergin de kelimeyi yapı ve anlam bakımından yanlış buluyor. Doğan Aksan ise kelimenin dil devriminden önce kullanıldığını yabancı bile olsa yerleştiğini, türkçenin sistemini aykırı olmadığını söylüyor...
Geldik sözün sonuna... Onur kelimesini halk nezdinde sınamayı teklif ediyorum. Birine “onursuz” deyin, suratınıza bel bel bakacak ve “git işine” diyecek... Bir de “şerefsiz” veya “haysiyetsiz” deyin bakalım...
Şimdi kelimeleri yerli yerinde kullanma ve anlamları netleştirme zamanı... Medeniyet dili nedir? Sorusunun cevabını ya şimdi vereceğiz ya da hiç bir zaman!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.