Zamanında Ölmek!
Kenan Evren’in “dalya” demesine, yani 100. yaşına pek az kalmıştı. Bu vesile ile dikkat ettim: Cumhurbaşkanlarımız hayli uzun yaşıyor. 3. Cumhurbaşkanı Celâl Bayar 100 yıldan fazla yaşamıştı. İsmet İnönü’nün 90 demesine bir yıl kalmıştı... Yaşayan cumhurbaşkanlarından Süleyman Demirel 90’ı geçti. Unutulan Cumhurbaşkanlarından Cevdet Sunay 93, Fahri Korutürk 84 yıl ömür sürdü. İlk darbeci Cumhurbaşkanı Cemâl Gürsel, 71 yaşında ölmüştü.
Kemal Atatürk ve Turgut Özal onlara göre genç ölüm sayılabilir: 57 ve 66.
Dünyaya gelişimizi seçemediğimiz gibi, gideceğimiz yaşı da tayin edemiyoruz. Mesela, Kenan Evren 1987’da ölse idi, yani 70 yaşında. Bütün muhalif ve muvafık parti liderleri taziye mesajları yayınlarlardı. Cenazesi devlet töreniyle, ama bütün liderlerin katılım ile yapılırdı.
Ya şimdi? Taziye mesajı yayınlayan yok. Buna karşılık ölenin kötülüklerini sayıp, döken bir hayli konuşma ve yazı var...
Cemâl Gürsel ABD’de 1966 Eylül’ünde öldüğünde, Ankara’da bir sinemadan film yarıda kesilerek çıkarıldığımı hatırlıyorum. Demek ki, alelacele matem ilan edilmiş ve sinemalar da eğlence yeri olduğu için kapatılmıştı...
Şimdi bizi Kenan Evren’e yas tutturacak bir otorite de yok!
Gelmiş geçmiş devlet başkanlarımızın en kötüsü Kenan Evren mi?
Tabiî bu sorunun cevabı objektif olamaz. Kimileri İsmet Paşa’nın kimileri Celâl Bayar’ın tarafında durur. Kenan Paşa’nın kendi başına darbe mimarı olduğunu düşünmek abes... Türkiye’nin derin devleti -varsa- ve ABD’nin ilgili birimleri darbe konusunda görüş birliği etmiş olmalıdır. Kenan Evren bu darbenin şeklî lideridir. Çünkü darbe askerî hiyerarşi içinde yapılmıştır ve Genelkurmay Başkanı odur.
Bu tesadüfün Kenan Paşa tarafından iyi değerlendirildiğini söyleyebiliriz. Muhtemelen Atatürk’ten sonra oyun kurucu bir karakter olarak etkili olan nadir kişilerdendir. Atatürk’ün rejimini revize etti. Demokratik yapıları baskılayarak sürdürdü, kendine mahsus yeni yapılar oluşturdu ve Cumhuriyet’in başlangıcında yapılandırılan resmî ideolojinin din karşıtlığını yumuşatmaya çalıştı.
12 Eylül rejimi her şeye rağmen varlığını sürdürüyor. O dönemde kabul ettirilen Anayasa bir sürü değişikliğe rağmen hâlâ yürürlükte. Bugünün siyaset zeminin meşruiyeti hâlâ onun düzenlemelerinde aranmalı.
Şunu da unutmamalı: 12 Eylül Darbesi’ni yapanlar, aynı zamanda ülkenin iktisadî yapısını istikrara kavuşturmayı da önemsediler. Süleyman Demirel’in bu maksatla başbakanlık müsteşarı yaptığı Turgut Özal’ı başbakan yardımcısı olarak tayin ettiler. Böylece istikrarı sadece otorite tesisi olarak görmediklerini ortaya koydular.
Kenan Paşa’nın hem CHP geleneği hem de DP geleneği için kurdurduğu partiler, iktidarı ele geçirecek desteği alamadı; buna karşılık Milli Selamet Partisi’nden aday olmuş, Adalet Partisi tarafından başbakanlık müsteşarı yapılmış Turgut Özal’ın partisi seçimi kazandı. Kenan Evren’in bu sonucu kabul etmesi bugünkü dönüşümlerin yolunu açmıştır, diyebiliriz. Kenan Evren’in elbette çok mağduru ve tabii olarak düşmanı vardır. Bundan olağan bir şey olamaz. Fakat 28 Şubat post modern darbesini yapanlar da ona dinle barışık kemalizminden ötürü karşı çıktılar. Böylece neredeyse son destekçilerini de kaybetti...
Türkiye demokrasideki başarısını bir zamanlar darbe yapmış Kenan Evren’i yargılama yolunu açarak gösterdi. Mahkeme onu müebbede mahkûm etti... Bütün bunlardan sonra, Kenan Paşa’nın bu kadar düşmanlık ve husumete maruz kalması çok da izah edilebilir değil.
En çok da HDP eş başkanının husumeti mantık dışı... Hemen denecek ki, “Kürtlere çok baskı yaptı...” Evet doğru. Kenan Paşa’yı diktatörlükle, insanların ölümüne yol açmakla suçlayanlar, bir başka şekilde insanların ölümüne yol açan, hatta masum çocukların katli ile sonuçlanan eylemlerle ismini duyuran bir şahsı kamuoyu nezdinde sevimli göstermeye çalışıyorlar.
Aynı suçu işleyen biri masum, öbürü kaatil, halk düşmanı!
Kenan Evren hatalarıyla sevaplarıyla gitti. Allah taksiratını affetsin.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.