Batı’nın Çöküşü
İnsan türünün çöküşü dünyanın zevaline veya çöküşüne öncelik ve takaddüm edecektir. İnsan türünün çöküşü de sosyolojik çöküşü takip edecektir. Bu art arda gelen çöküşlere eşratu’s saaa yani kıyamet alametleri denmektedir. Ahir zaman yani kıyamet öncesi yaşanan dünyanın son ahvaline dair dini kitap ve metinlerimiz çok şeyler anlatır. Lakin sahabelerin ‘bu da mı olacak?’ ya Resulallah diye hayret izhar etmelerine mukabil peygamberimizin daha fenası da olacak şeklinde cevap vermesine nazaran kimi Mutezile ve benzeri cereyanlar aklın bunları almayacağını söyleyerek bazı rivayetleri veya rivayetlerin kahramanlarını reddetmişlerdir. Fakat çöküntü asrındayız. Geçmişte bu kadar da olmaz diyenler mezarlarından kalksalar daha beterinin veya kötüsünün olduğunu görecekler ve ummadıkları veya uzak gördükleri hususların vakıa olarak ete kemiğe büründüğüne tanıklık edeceklerdir. Meryem Suresinde (59)bu durum şöyle anlatılır: Onlardan sonra yerlerine öyle bir nesil geldi ki namazı zayi ettiler ve şehvetlerine uydular. İşte bunlar azgınlıklarının cezasını göreceklerdir. Bugün ailenin ve toplunun çözülmesinin temel nedenlerinden birisi namazın yani ibadetlerin zayi edilmesi ve kul ile yaratıcı arasındaki irtibatın gevşemesi ve zayıflamasıdır. Namaz insanı fahşa ve kötülüklerden alıkoyduğuna göre namazın ortadan kalması insan ile şehvet arasında köprü kurulması anlamına gelmektedir. Kötülükler ile insan arasındaki namaz engeli ortadan kalkınca nefsi bağlayan bağlar çözülmüş oluyor. Bunun sonucunda insan çöküşe ve cezaya namzet hal gelmektedir.
***
Karma hayatlar ve kadının kamusal alana çıkmasından sonra erkekle kadın arasındaki meşru bağlar kopmaya başlamış ve kadın yalnızlaştıkça erkekleşmiş ve vahşileşmiştir. Merhamet damarları kuruyunca da insanlık damarları körelmiştir. Kadının bozulması erkeğin de bozulmasıyla sonuçlanmakta bu da bizim varlığımızı ve bekamızı tehdit etmektedir. Bu kötü halef veya soy topyekün insanlık soyunu ve geleceğini tehdit etmektedir. Sosyolojik yıkım ontolojik yıkımın köprüsüdür. Tarihin nöbet devri ile birlikte milletlerin nöbet devri de vardır.
Milattan yüz yıl önce Roma’nın çöküşü İslam’ın zuhuruna, çıkışına zemin hazırlamıştır. İngiltere’nin çıkışı ise muvakkaten İslam’ın gölgelenmesine vesile olmuştur. Hem Babür İmparatorluğunu hem de Osmanlı’nın yıkılmasına neden olmuştur. İngiltere’nin yerini de ABD almıştır. İngiltere’nin çöküşünü ABD’nin yükselişi izlemiştir. Lakin ikisinin kaderi de tektir. Roma’nın çöküşü İslam’ın zuhuruna zemin hazırlamış ise aynı şekilde İngiltere’nin çökmesi de İslam üzerindeki baskının ve gölge eden faktörün ortadan kalkması anlamına geliyor. İngiltere’nin yerini ABD almışsa da İslam’la yüzleşmesi sonucu ABD de gerilemektedir. Edward Gibbon, ‘The Decline and Fall of the Roman Empire/ Roma İmparatorluğunun çöküşü adlı baş yapıtında veya şaheserinde Roma’nın ortadan kalkmasıyla İngiltere’nin ortadan kalkmasının aynı arazları ve neticeleri doğuracağını ifade etmiştir. Bu da yeniden İslam’ın yükselişi anlamına gelir.
***
İslam karşısında İngiltere ile ABD nöbet devrindedir. Roma ile İngiltere benzetmesi için Gibbon’ın yazdıklarını Roma-ABD ilişkisine Amerikalı tarihçi Paul Kenndy uyarlamıştır. Onların parantezlerinin kapanmasıyla İslam yeniden yeşerecektir. Özal’ın da dikkat çektiği gibi Paul Kenndy’nin The Rise and Fall of the Great Powers/Büyük Güçlerin Yükseliş ve Düşüşleri adlı eseri imparatorlukların nöbet devrini anlamak için mühimdir. Bu konuda ilmi tanıklıklardan birisini de Melbourne’da faaliyet gösteren RMIT Üniversitesi profesörlerinden Jim Ben Mann yapmakta; tarih önünde İngiltere’nin hamle gücünü kaybettiğine ve bundan böyle toparlanmasının imkan dışı olduğuna tanıklık etmektedir. İngiltere’nin atılım döneminden uful ve büzülme dönemine geçtiğini belirten Jim Ben Mann bir daha bu ülkenin Victoria dönemini yakalayamayacağını ve hatta kendisini savunmaktan aciz kalacağını ifade etmektedir. Günümüzde İngiltere milattan bir asır evvel yıkılan Roma ile aynı arazları göstermektedir. İngiltere’nin atılım genlerini ve ruhunu kaybettiğini bir daha toparlanmasının imkan kalmadığına dikkat çekmektedir. Barış dönemleri ve yüksek refah ortamı ruhlarını pörsütmüştür. Keşfetme ve geliştirme dürtülerini ve biyolojik dinamizmlerini yitirdiklerini kayda geçirmektedir. Bugünkü İngiltere Roma’nın son dönemindeki arazları göstermektedir. Fakir zengin arasındaki mesafe açılmış, aşırılık artmış ve toplumsal gerginlikler had safhaya ulaşmıştır. Bedel ödemekten kaçınma, harcamaları kısma nedeniyle askeri güçleri köhneleştirmiştir. Jim Ben Mann’a göre asrın sonunda İngiltere kendisini savunmaktan aciz hale gelecektir. Bu ülkede stibdat demokrasi ile maskelenmiş ve demokratik süreç kurumlardan veya partilerden ziyade şahıslara endekslenmiştir. İki partili yapı da yaşlılık ve tükenmişlik girdabında seyretmektedir.
The Guardian gazetesinde tarih köşesinde yazan Tom Holland , ‘The fall of the Roman empire and the rise of Islam/Roma’nın Çöküşü İslamın Yükselişi’ başlıklı makalesinde Roma’nın çöküşü ile İslam’ın yükselişi arasında ilişkiyi irdelemektedir. Yeni Roma’nın yani Batı imparatorluğunun çöküşüyle de (İngiltere, ABD ve İsrail üçgeni) altında bastırılmış olan İslam yeniden zuhur edecektir. Bediüzzaman bunu şöyle ifade eder “Şeriat-ı Ahmediyenin (a.s.m.) tazammun ettiği ve emrettiği medeniyet ise ki, medeniyet-i hazıranın inkişâından inkişaf edecektir.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.