Ortadoğu’nun Türkçesi ve Batı’nın Mısır’daki Tetikçisi
Ortadoğu kelimesi zaten Türkçe’dir, daha Türkçesi ne olabilir ki?” denilebilir. Ortadoğu kelimesini biz icat etmedik, İngilizce “middle east”ın karşılığı olarak dilimize girdi, yani patent hakkı İngilizlerin...
Bunu tartışmadan önce, mesela 19. yüzyılda dünyanın böyle bir kavramdan haberdar olmadığını söyleyebiliriz. Çünkü Ortadoğu, 20. yüzyılda ortaya çıkan, daha açığı, siyaseten icat edilen, bir kavramıdır. Güya coğrafî bir bölge, fakat tarifler coğrafî değil. “Ortadoğu” denildiğinde bir yere, merkeze nisbetle bu kavram kullanılıyor demektir. Doğunun uzağı var, orta uzağı var ve yakını var...
Tabiî Avupa’ya ve bilhassa İngiltere’ye göre... Bugün Ortadoğu denilen bölgenin objektif tanımlaması “Batı Asya” olabilir. Ya Yakındoğu? İki coğrafî kavramın esasen siyasî adlandırmalar olduğu, yol açtıkları karışıklıktan çıkarılabilir.
Elimizdeki sözlükler, ansiklopediler Ortadoğu’yu ve Yakındoğu’yu nasıl tarif edeceklerini bilemiyorlar. Tarifler zamanla eskiyor, fırklılaşıyor, değişmeyen coğrafyanın değişen tarifleri neye alâmet olabilir?
Ortadoğu, 1945’te ilk baskısı yapılan TDK’nın Türkçe Sözlük’ünde yer almaz. Ama Yakındoğu vardır. Tarifi de gayet sarihtir: “Eski Osmanlı İmparatorluğu’nun kapladığı yer.”
“Lozan Antlaşması”ndan 22 yıl sonra kayda geçirilen bu tarifin, ad koyanın meramını, maksadını bilerek yapıldığından şüphe edilmemelidir. Bizim “Lozan Konferansı” olarak bildiğimiz toplantının gerçek ismi Conference on Near Eastern Affairs “Yakın Şark İşleri Konferansı”dır. Türk Heyeti’nin bu ismi değiştirme teşebbüsleri akim kalmıştır.
İngilizler bu konferansla, asırlık emellerine ulaştılar: Osmanlı Devleti’ni ortadan kaldırdılar; Yakındoğu’ya sahip oldular! Osmanlının coğrafî alanı içindeki bütün hukukunu iptal ettiler ve kendi hukuklarını tesis ettiler, “Yakın Şark” dedikleri bölge işte Osmanlı sınırlarının kapsadığı bölge idi. Nitekim 3 Ekim 1923'de İngiliz İmparatorluk Kongresi’nde İngiliz Başvekili Stanley Baldwin şunları söylemektedir: "Bu antlaşma, İngilizlerin esaslı menfaatlerini korumakla kalmayıp aynı zamanda Yakınşark’da ekseriyetle bozulan çok sayıda ırk ve din menfaatlerinin uzlaşmasına kaynak olacak, devamlı bir sükûnet teminine ve ikdisadî vaziyetin ıslahına yardım edecektir. İngiliz itibarını korumak için takip edilecek tek yol budur."
Türkçe Sözlüğün 2. baskısı 1955’te yapılır. Bu baskıda Yakındoğu kelimesine rastlanmaz! 1957’deki 3. baskıda da...
1983’te yapılan 7. baskıda Ortadoğu şöyle tarif edilir: “Türkiye, Suriye, Mısır, İsrail, Lübnan, Arabistan, Irak ve İran’ı içine alan ülkelere verilen ad.” Bu baskıda Sözlük’e Yakındoğu kavramı da avdet etmiştir: “Akdenizin doğu kıyısındaki ülkelerle (Suriye, Mısır, Lübnan, İsrail), Ürdün’ün oluşturduğu bütüne verilen ad.” Bu tanımlama, Sözlüğün yeni hazırlayıcılarının yakın geçmiş bilgisinden bîbehre olduğunu, daha doğrusu tarih şuurundan yoksun bulunduğunu gösterir!
1998’de yapılan 9. baskıda Ortadoğu’nun yazılışı ile birlikte tarifinde de değişiklik yapılmıştır: “Türkiye, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Suriye, Mısır, İsrail, Lübnan, Filistin, S.Arabistan, Irak ve İran’ı içine alan ülkelere verilen ad.”
Bu tarifde, Kıbrıs’ın değil de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin zikredilmesi, kavramın coğrafî olarak değil, siyasî olarak algılandığını ortaya koymaktadır. TDK sözlüğünde Ortadoğu’nun son tarifi bu değildir.
İşte 2011’de yapılan 11. baskıdaki tarif: “Güneybatı Asya’da tarihsel ve kültürel yakınlığı olan ülkelerin oluşturduğu coğrafî bölge, Orta Şark.” Şimdi söyleyin bakalım: Bu tarife “İsrail” girer mi?
Bir şeyin adını koyan, onun üzerinde tasarruf ediyor/etmek istiyor demektir. İngiliz çıkarlarının tayin edici rolü hakkında çok açık bir örnek Ortadoğu kavramının İngilizlerin 2. Dünya Savaşı sırasında Mısır’daki askerî birliklerinin “Ortadoğu Komutanlığı” olarak adlandırılması üzerine yaygınlaştırılmasıdır.
7-9 Mayıs’ta Bursa’da yapılan Edebiyat Günleri’nde yaptığım konuşmanın başlangıcının bir kısmını Mısır’da şu sıralar olup bitenler, seçilmiş cumhurbaşkanının idama mahkûm edilmesi, bunun Batı dünyasında ciddi hiçbir tepkiye yol açmaması sadedinde size sunmak istedim. Faailden fiilini kınamasını istemek, ne boş çaba!
Ad koyan yönetiyor, gerektiğinde mahallen tetikçisini de buluyor. General Sisi Mısır’da bir tetikçiden başka nedir ki?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.