Din, Nakil, Akıl, Heva
Namaz günde beş vakittir? Oruç Ramazan ayında tutulur? Zekat sekiz grup insana verilir? Bir Müslüman, imkanı varsa ömründe bir kere hacca gitmelidir? Zina büyük bir günah ve suçtur? Riba haramdır?..
Bütün bunlar Kur’an’a, Sünnete, icmâ-i ümmete başvurularak bilinir.
Aklı olmayanın dini de yoktur ama akıl dinin kaynağı değil, vasıta ve aletidir.
Bir kısım zamane Müslümanları, asıl ve esas olan din kaynaklarını bırakmışlar, sırf akıllarıyla, hevalarıyla, şahsî re’yleriyle din hakkında, din adına konuşup duruyorlar ve bir yığın yanlış sergiliyorlar.
Akıl İslâm’ı anlamak içindir, İslâm’ın yerine geçmek için değil... İslâm dini naklî bir dindir.
Cenab-ı Hak bazı konuları mücmel (kısa, özet) olarak Kur’an’da beyan etmiştir. Peygamber, hadîsleri ve amelleriyle bunu açıklamıştır. Müctehidler, fakihler de fıkıh ilmiyle bu bilgileri Ümmet’e bildirmişlerdir.
Bir Müslüman için en ayıp şey ilmi, ehliyeti, liyakati, izin ve icazeti olmadığı halde dinî konularda “Benim görüşüm şöyledir böyledir” demesidir.
Namaz günde beş kere kılınacaktır.
Peygamber nasıl kıldıysa öyle kılınacaktır. (Hadîs meali: “Beni nasıl namaz kılıyor görürseniz siz de öyle kılınız.”)
Peygamber kendi hevasından konuşmaz ve yanılmaz.
Peygamberin iki türlü vekili vardır: Meşru halifeler.
Bir de, onun vekili, vârisi, ilim, ahlâk ve nasihat bakımından halifesi olan gerçek ulema, gerçek meşâyih.
Din işlerinde, ibadetlerde, muamelatta, ahlâkta, dünyanın nizama konulmasında öncelikle bu ikinci vekillere uymamız lazımdır.
Onları dinlemek farzdır. Kur’an-ı Azimüşşan’da “Allah’a, Resulüne ve sizden olan ülü’l-emre itaat ediniz” buyurulmaktadır.
Gerçek ulema ülü’l-emrdir, yani emir sahipleridir.
Mukallit bir Müslüman namazı kendi kafasına göre kılamaz.
Kendi re’y ve hevasıyla Kitab ve Sünnetten hüküm çıkartarak da kılamaz. Müctehidlere, ulemaya, fıkha tabi olarak kılacaktır.
Zekatın ödenmesi de böyledir.
Hiçbir Müslüman kendi kafasına göre zekat toplayamaz. Yine hiçbir Müslüman kendi kafasına göre zekat veremez.
Şeriat, fıkıh ne diyorsa ona göre zekat verilecek ve alınacaktır.
Şeriat ve fıkha uygun şekilde zekat veren, Kur’an’a ve Sünnete uygun olarak vermiş olur.
Aradan fıkhı, şeriatı çıkartıp kendi hevasına, reyine göre zekat verenler yanılırlar.
Bu memlekette zekat konusunda yüz milyarlar oynamaktadır.
İslâmî kesim para konusunda kirlenmiştir. Dedikodunun, rivayetin bini bir parayadır. Her taraftan pis kokular gelmektedir.
İslâmî kesimde öyle sapıklıklar türemiştir ki, şeytanı bile hayretten ağzı açık bırakmaktadır.
Yahudilik ve Nasranîlik de haktır diyenler vardır.
Hazret-i Muhammed’i yalanlayanlar, İslâm’ı kabul etmeyenler de Cennet’e girecektir diyenler vardır. İtiraz ederseniz “Cennet senin tekelinde mi?” diyorlar. Bre nâbekârlar, cennet sizin tekelinizde midir? Cennet Allah’ın mülküdür. Dilediğini oraya koyar. Kitabı olan Kur’an’da Tevhid inancını, Hz, Muhammed’in risalet ve davetini, din-i mübin-i İslâm’ı inkâr edenlerin giremiyeceğini, onların yerinin Ateş=Cehennem olduğunu açıkça beyan buyurmuştur.
Bu ülkede hak ve gerçek tarikatlar vardır. Çok hayırlı işler yapan cemaatler vardır. Ehl-i sünnet ve cemaate hizmet eden gruplar vardır. Onlara minnet ve şükranlarımızı sunuyor, tebrik ediyoruz.
Bir de, cemaatlerini İslâm ile özdeşleştiren, adeta bir cemaat dini çıkartanlar vardır.
Bunların içinde zalim Siyonistlerle ve Evangelistlerle sıkı işbirliği yapanlar, onların maşalığına soyunanlar vardır.
Harbî kafirleri dost ve velî edinen, Müslüman kardeşlerine düşmanlık edenler vardır.
Onların bu dini ve ümmeti temsil etmeye hakları yoktur.
Onların, Şeriata ve fıkha (yani Kur’an, Sünnet ve icmaya aykırı) fetva ve ruhsatları bâtıldır.
Müslümanlar!.. Böylelerinin tuzaklarına düşmeyiniz. Zekatlarınızı Kur’an’a, Sünnete, icmâ-i ümmete, fıkha, şeriata göre veriniz. Vermezseniz borçtan kurtulmuş olmazsınız.
Müslümanlar!.. Ribacıların tuzaklarına düşmeyiniz. Riba kesin olarak haramdır, yasaktır. Helaldir diyen kafir olur
Allahü Teala ve Tekaddes hazretleri zekatların hangi gerçek şahıslara temlik (mülkünü, sahipliğini ona vermek) suretiyle verileceğini Kur’an-ı Kerim’in Tevbe suresinin 60’ıncı ayetinde çok açık ve kesin olarak bildirmiştir.
Sevgili Müslümanlar!.. Sakın bu kesin ve açık hükümlere karşı gelmeyiniz.
Memleketimizin para, mal, dünya konusundaki kirli durumuna bakınız.
Bir kısım Müslümanların ne boyalara girdiklerine bakınız. Tesettür konusundaki acınacak halimize bakınız.
Resûl-i zi-şan aleyhissalatü vesselam Efendimizin “Onların dinleri paraları, kıbleleri karılarıdır” diyerek tavsif etmiş olduğu uğursuzları düşününüz.
Para konusunda dıştan Müslüman görünen, içleri ise nifak dolu olan birilerinin ne haltlar yediklerini duyuyorsunuz.
Zekatlarınızı, Allah ve Peygamber nasıl emr etmişlerse öyle veriniz.
Zekatların dışında bol bol hayır hasenat yapınız, sadaka veriniz. Lakin mutlaka yerli yerinde veriniz. Ta ki, ilahî rızayı kazanasınız, hayırlı ücretler alasınız, ahirette mutlu olasınız.
Unutmayalım: Dinî hükümlerin ve bilgilerin dört kaynağı
Kur’ân-ı Kerim,
Sünnet,
İcmâ-i Ümmet,
Kıyas-ı fukahadır.
Akıl kaynak değil, âlettir.