Hacıbayram Hâlâ Mahzun...
Bugün Ankara’da bir açılış var. “Hacıbayram Camii Çevre Düzenlemesi, Kitapçılar Çarşısı ve 36 eserin açılışı” Sayın Cumhurbaşkanının da katılacağı dağıtılan ilânlarda belirtiliyor... Böyle bir açılışın bütün Ankaralıları memnun, hatta “mesrur” etmesi gerekmez mi?
Bu soruya müsbet cevap vermeyi çok isterdim!
Bu açılışın memnuniyet değil hüzün hâsıl edeceğinin izahı “Hacıbayram Budist tapınağı mı?” başlıklı yazımızda bulunabilir (Vahdet, 7.5.2015). İşte o yazıdan bazı bölümler:
“Ankara’nın merkezi neresi? denilse, tereddütsüz “Hacıbayram” derim! Ankara bu merkezin etrafında sembolik olarak geçmişi ile hesaplaşarak mâna kazanan bir şehirdir. Bu hesaplaşma, şimdi şehri yönetmek iddiasındaki zatın asla kavrayamayacağı bir tarzda ortaya konulmuştur. Şehrin ulusu/velisi, mütevazı camiini Roma’nın mermer kibir âbidesi Ogüst mabedinin yanına tuğladan ve kerpiçten yapıvermiştir. Onu yıkmamıştır, ondan daha muhteşem olmayı seçmemiştir; Hacıbayram Camii, Ogüst mabedine karşı tevazuun zaferini ilân eder.
Ankara bu merkezi kaybettiği an, anlamını da kaybeder. Nitekim bir zamanlar öyle olmuştur. Cumhuriyet’in mabedsiz Ankara’sı bu merkezi ve mânayı ret üzerine kurulmuştur. Bu açık ve doğrudan bir reddir! Halkın asla benimsemediği bu ret, şükür ki tam hedefine ulaşamadı. Gerçek Ankara merkezi halkın ilgi odağı olmaya devam etti.
Şimdilerde kabul eder gibi yapılan daha tehlikeli bir red ve inkârla karşı karşıyayız. Bu konuya bu günlerde dönmek niyetinde değildik. Geçenlerde siyasetle ilgisi oy vermeden öteye gitmeyen, tahsilli, ama doğru dürüst gazete bile okumayan bir tanıdık “artık Hacıbayram’a doğrudan ulaşamıyoruz” demesin mi...
Bunu daha önce yazmıştım (Ömrüm Ankara kitabımızdaki “Buyurun Hacıbayram çarşısına”). Tanıdığımın bu yazıyı okuma ihtimali yok, kitaptan haberdar da değil. Düşüncemin bana has değil, halkın hissiyatı olduğunu görmek beni memnun etti.
Kısacası: Halk her şeyin farkında! Hacıbayram civarı tarihinde görülmemiş şekilde ticarileştiriliyor. Dinî bir alan yeniden düzenleniyor, fakat bu düzenlemede esas unsur olması gereken Hacıbayram Camii merkezî yerini kaybediyor. Cami alanına varıncaya kadar yapılanlar, âdeta bu mütevazı binayı etkisizleştirmek maksatlı! Bunu yapanlar her fırsatta Ankara’nın yıkılan, satılan camilerinden mescidlerinden söz ediyorlar, ama Hacıbayram sokağının girişinde yıkılan mescidi hatırlamıyorlar bile. Tülüce Mescidi’nden söz ediyorum. Bu küçük mescid ihya edilmeli veya düzenleme sırasında uygun bir yere maketi konularak şehrin hafızası tazelenmeliydi...
Ankara’nın son SHP/CHP’li belediye başkanı Murat Karayalçın dönemindeki Hacıbayram düzenlemesine vaktiyle çok itiraz ettik. O “Roma meydanı” özentisine rağmen Ankara’nın bu bölgesinde daha saygılı bir ticarî mekân düzenlemesi yapıldığını bugüne bakarak rahatlıkla söyleyebiliyoruz.
“Muhafazakâr”, hatta dindarlık iddiası taşıyan belediyenin düzenlemesinin her yerinden ticaret, kâr, rant akıyor! Eskiden çevrede kitapçılar ve “dinî levazımat” satılan dükkânlar vardı. Bir iki küçük kebapçı, çayhane... Şimdi iki büyük lokanta/restoran mekânı şehirle Hacıbayram arasına duvar gibi gerilmiş.
Dolayısıyla, bu mekânları oraya oturtmak için kot yükseltilmiş ve Hacıbayram’a asıl geliş yönü olan Zincirli-Ulus tarafından şehrin ulu mabedinin görünmesi engellenmiş. Nereye kadar? İyice yaklaşıncaya kadar!
Karayalçın düzenlemesine kadar, Zincirli Camii tarafından geldiğinizde, Camii merkezde görür, kitapçılar, tesbih, takke vs. satılan dükkânlar ve evler arasından geçerek kolayca küçük, fakat “ulu” mabede vâsıl olurdunuz. Keşke bu hali ile bölge korunsa idi. Şimdi bu tabiilik ve güzellik yok edildi. Artık ticarileştirilen alanların içinden geçerek Cami’ye ulaşabiliyorsunuz. Bir de kapı var düzenlemeye ilave edilmiş. Çin-Japon usulü bir kapı. “Kapı” dediğimize bakmayın, açılıp kapanmıyor, mimarî bir çerçeve. Üzerinde “Hacı Bayram-ı Velî Çarşısı” yazıyor. “Allah dostunun çarşısı!” Ne garabet!
Demek ki Hacıbayram Camii’ne gelmiyorsunuz, çarşısına geliyorsunuz! Kapının Uzakdoğu’nun Budist ve Şintoist mabedlerinde görülen tarzda bir yapı olmasına ne demeli? İlk gördüğümde, gayri ihtiyari “Hacıbayram Budist mabedi mi?” dediğimi hatırlıyorum...
Dininize, tarihinize, geleneğinize, kültürünüze saygınız varsa, yapacağınız işler ona göre olmalıdır.
Ankara’nın merkezine müdahale ediyorsanız bu düzenleme bu merkezin mimarî anlayışına, ruhuna uygun olmalıdır!”
Bugün esas açılacak olan “Hacı Bayram-ı Velî Çarşısı”! İlana “Kitapçılar çarşısı” yazmışlar. Tabela orda duruyor, düpedüz “Hacı Bayram-ı Velî Çarşısı”. Zaten çarşıda ilaç için belki bir kaç kitapçı bulunur. Diğerleri dinî levazımat, aksesuar vb. satılan dükkânlar.
Ankara’da herkes Keçiören metrosunun açılışını bekliyor. Mevcut başkan yönetimi boyunca bir metre bile metro yapmadı. Ne yaptı? Futbol kulüpleri, stadyumlar, eğlence yerleri, sirkler, lunaparklar... Metro yapmadı, kütüphane de yapmadı. Muhafazakâr, ama kitap okumadığını iftiharla ilan eden bir başkan. Bu yüzden dünya kurgusu bütünüyle çizgi film seviyesinde kalmış.
Gerçek liderlik, yanlış olanı muhatabına doğrudan söylemektir. Tayyip Bey bunu defalarca yaptı. Bu açılışta Ankara’nın başkanına “bu oyun ve eğlence merakı neyin nesi, robot ve dinozor heykelleri nasıl iş, eğer doğru dürüst şeyler yapmayacaksın bırak!” der mi, demez mi?
Onları demese de şunu sorabilir: “Hacıbayram türbesinin demir şebeke kapısının topuzlarındaki N ve G harflerinin mânası nedir?”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.