Seçimden Sonraki Gün Asla Okunmayacak Bir Yazı
Dün seçim vardı, gün boyu sandıklar doldu. Akşam boşaltılan sandıkların sayımı sabaha kadar sürer... Merakın yöneldiği yer belli. İlk haberlerden son haberlere kadar merak eksilmez. Bir kaç puan fazlası, birkaç vekil artığı... Beklenir durur... Biri kazanmayı beklerken, diğeri kaybetmemeyi umar...
Seçimi yazmak, zaman itibarıyla imkânsız. İlk sonuçları yazsanız bile, daha belirsizlikler yüksek nispettedir, sabaha kadar kimbilir neler değişir. Bu yüzden okunmayacak bir yazı yazmaya karar verdik. “Çok iyimsersin, daha önceki yazılarının okunduğunu veya çok okunduğunu mu sanıyorsun?” demek hakkınız...
İlk defa yazı hayatına atılan bir mübtedi yazdıklarının herkesce okunduğu ve belki de mucibince amel edildiği hissine kapılır. Elbette bu heveskârlık küçümsenmemeli. Bir yazının okunurluğunu tespit etmek bugün dahi güç. Okunsa bile asıl muhatabını bulduğunu, hedefine böylece ulaştığını tespit etmek de mümkün değil.
Sözü “Hacıbayram hâlâ mahzun” yazımıza getireceğim. 26 Mayıs’ta Vahdet’te yayınlandı bu yazı. Ankara’da bir “açılış” vardı o gün. Yazı “Hacıbayram Camii Çevre Düzenlemesi, Kitapçılar Çarşısı ve 36 eserin açılışı” ile ilgili olarak, açılışı yapacak Cumhurbaşkanı’na yönelik bazı ifadeler ihtiva ediyordu.
Tayyip Bey o açılışı yapmış, memnuniyetini izhar etmiş. Bunu nereden biliyoruz? Belediye’nin bülteninden! Buradan iki sonuç çıkarabiliriz: Birincisi, yazımız Saray duvarlarını aşıp sayın Cumhurbaşkanı’na ulaşmamış olabilir. İkincisi, Sayın Cumhurbaşkanı bizim eleştirilerimizi yersiz bulmuş olabilir...
Birinci ihtimalin kuvvetli olduğunu düşünüyorum. Seçim kampanyasının sonlarına yaklaşırken muhtemelen sadece olumlu mesajlar ihtiva edilen yazılar Cumhurbaşkanına iletiliyordu. Programlanmış bir açılışta rahatsızlık uyandıracak bir muhteva Tayyip Erdoğan’a sunulmamış olabilir...
Cumhurbaşkanı’nın Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı tarafından yanıltıldığı, bu yanıltmaya çevresinin de âlet olduğu kanaatini muhafaza ediyoruz.
O gün açılan nedir? En başta Hacıbayram Camii çevre düzenlemesi ve kitapçılar çarşısı... Vaktiniz olursa gidin bakın: Resmen açılan “Hacı Bayram-ı Veli Çarşısı”dır!
Bu muhafazakârlık iddiasında olan bir siyasî akımın yüz karasıdır! İlk defa Türkiye’de bir “velî”, yani “Allah dostu” adına çarşı açılmıştır. Bunu batı dillerine çevirelim: “Hacı Bayram-ı Velî Marketi” açılmıştır!
“Market”in bütün batı dillerindeki karşılığı “çarşı”dır! “Efendim bu kitapçılar çarşısıdır”. Belediye’nin ilânında böyle yazılı. Bu açıkça yalandır. Gidin tabelaya bakın. Bu çarşıda ilaç için birkaç kitapçı vardır, bunların da asıl ticareti kitap değildir!
Hacı Bayram-ı Veli’ye açıkça saygısızlık yapılmıştır. Çarşı yapıları mütevazı cami ve türbeye göre ön plana çıkarılmıştır. Eskiden bu sokakta bir hayli kitapçı vardı. Karayalçın döneminde ilk defa sokaktaki binalar yıkıldı ve Roma meydanı intibaı bırakan bir düzenleme yapıldı. Kitapçılar da bir çarşıda toplandı.
Şunu maalesef söylemek zorundayız: CHP dahi Hacı Bayram-ı Veli’ye Gökçek’ten daha saygılı davranmıştı.
Cumhurbaşkanı “buranın virane halini iyi biliyorum” demiş. Peki buranın virane olmasının mes’ulü kimdir? Bölgeyi çökerten, insansızlaştıran mevcut belediye başkanıdır. Bölge üzerinde kendi tasarrufunu dayatmak için bu çöküşü teşvik etmiş, Hacıbayram Camii ve çevresi mezbeleliğe dönüşmüş, ayyaşların esrarkeşlerin yuvası olmuştur. Bu konuyu ilk defa biz dile getirdik: “Mahzun Hacıbayam!” 2009 yılında yayınlanan ve Ömrüm Ankara kitabına da aldığımız yazı şöyle başlıyor:
“Soruyoruz: Ankara’nın merkezinde, ismi Ankara ile bütünleşmiş büyük bir şahsiyetin, Hacı Bayram-ı Veli’nin Camii ve türbesi etrafındaki bu çirkinliklere kim dur diyecek? Bu mezbelelik, harabiyet ne zamana kadar sürecek? Bu rezillik ne zaman sona erecek”?
Şimdi Hacıbayram’ın etrafı mezbelelik değil. Fakat Hacı Bayram külliyesi artık semtin merkezi değil. Camii yakınına gelmeden göremiyorsunuz. Çünkü önü “market”leştirilmiştir! Çarşı yanında iki büyük lokanta mekânı peyda edilerek ranta dönük bir düzenleme yapılmıştır!
Diyelim ki “olur böyle şeyler!” Olmaz böyle şeyler, ama bir şey daha var: Çarşı düzenlemesinin başlangıç noktasındaki Tülüce Mescidi’ne ne oldu? Hani sürekli CHP’nin vakıf yapılarını bilhassa da cami ve mescidleri sattığından dem vuruyorduk ya...
Cumhurbaşkanı’nın açılış yaparken üzerinde bulunduğu yer muhtemelen bu mescidin arsası idi. CHP düzenlemesinde bu dikkate alınmadı. Hani ya muhafazakâr belediyecilik hassasiyeti? Bu hususta içtihadı geçerli sayılan İmam Ebû Yusuf'a göre bir mescid/cami arazisi, sonsuza kadar mescid arazisi olarak kalır. Başka bir maksada tahsisi mümkün değildir!
Yazıyı fazla uzatmadan bir hususa daha temas edeceğiz: Hacı Bayram-ı Veli’ye saygısızlığın onun türbesinin kapısının tokmaklarına Belediye başkanının eşinin adının ve soyadının ilk harflerinin yazılmasına kadar vardırılmasına ne buyrulur?
Bu açılış tam bir yanıltmacadır. Biz sadece Hacıbayram’la ilgili kısmı üzerinde durduk. 36 eser açılışı ilanında duyurulan diğer yerlerle ilgili de vaktimiz olursa yazacağız. O yazıyı okuduktan sonra, buna “Açılış rezaleti demekten başka çare yok!” diyeceğinizden eminim!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.