Mübarek bir ayın gölgesi üzerimize çöktü
AYET-İ KERİME
“Ey iman eden kullarım! Şüphesiz, benim arzım geniştir. O halde (nerede güven içinde olacaksanız orada) yalnız bana kulluk edin.” (Ankebût, 56)
HADİS-İ ŞERİF
“Kim, inanarak ve sevâbını Allâh’tan umarak Ramazan gecelerini ihyâ ederse, geçmiş günâhları affolunur.” (Buhârî, Terâvih, 1; Muvatta, es-Salât fi’r-Ramazân, 2)
ALİMLERDEN ÖĞÜTLER
“Müride, bütün işlerini mürşidine bırakmak düşer. Din işlerini, dünya işlerini, her çeşit işini mürşidinin tercihine, tedbirine vererek, mürşidi yanında kendisinin asla bir tercihi, seçmesi kalmaya.” (Alaaddin-i Attar Hazretleri)
Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) “O halde siz ramazan ayında Allâh-u Teâlâ’dan sakının. Zîra gerçekten diğerlerinde katlanmadığı kadar sevaplar onda katlanır. Günahlar da böylecedir” buyuruyor. Bundan dolayı bu ayda salih amellerimizi artırarak kat kat sevap kazanmalı, günahlardan uzaklaşarak arınmalıyız.
Şu bilinmelidir ki; ramazân-ı şerîf ayı gibi fazîletli mevsimler iki tarafı keskin ustura gibidirler, şöyle ki kendilerinde yapılan sâlih ameller diğer zamanlarda yapılanlara göre çok daha fazla sevap kazandırmaktadır.
Ama onlarda yapılacak günahlar da başka zamanlardakine benzemeyeceğinden, daha fazla azap ve
vebâli gerektirir.
İşte bu bapta okuyacağınız hadîs-i şerîfler bu gerçeği size daha iyi anlatacaktır.
YETMİŞ KAT SEVAP
Selmân-ı Fârisî (Radıyallâhu Anh)dan rivâyet edilen bir hadîs-i şerîfte Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
“Ey insanlar! Çok büyük ve pek mübârek bir ayın gölgesi sizin üzerinize çöktü. O, kendisinde (kadir gecesi gibi) bin aydan daha hayırlı gece bulunan bir aydır. Allâh-u Teâlâ onun orucunu farz, gecesinin kıyâmını (terâvih namazını) da nâfile kılmıştır.
Her kim onda bir hayırla Allâh’a yaklaşırsa, diğer aylarda bir farz edâ etmiş gibi olur, onda bir farz işleyen ise diğerlerinde yetmiş farz edâ eden gibidir.” (İbni Huzeyme, no:1887, 3/191; Beyhakî, Fedâilü’l-evkat, no:37, sh:146-148; Şuabu’l-îmân, 3/305; Emâli’ş-Şecerî, 1/267; Ebu’l-Leys es-Semerkandî, Tenbîhü’l-Ğâfilîn, sh:265-266; Abdülkadir el-Geylânî, el-Ğunye, 2/9; Süyûtî, ed-Dürru’l-mensûr, 1/184; Ali el-Müttakî, Kenzü’l-ummâl:8/477, no:23714)
ASLA RÜSVA OLMAYACAK
Ancak burada şunu ifade edelim ki; bu katlamalar fazîlet ve sevap hususundadır, dolayısıyla hatâ ve unutma gibi nedenlerle noksan olan farzların açığını doldurabilirler.
Yoksa “Bir nâfile hayır, farz yerine geçer, bir farz da yetmiş farz yerini doldurur. O zaman ramazân-ı şerifteki bir kazâ namazı, yetmiş farz borcu öder ya da ramazân-ı şerifte yapılanlar bir sene yeter” anlamında değildir.
Nitekim ulemânın beyânına göre; ramazân-ı şerifte kılınan namazları yetmiş aylık namaza kâfi görerek diğer aylarda kılmamak, ehli İslâm’ın alâmetlerinden değildir.
Hele bir de sade ramazân-ı şerifte namaz kılıp: “Her namaz yetmişle katlandığı için benim kıldıklarım bir seneye fazla bile geliyor” gibi laflar eden, Allâh-u Teâlâ’nın emrini hafife alıp inkâr etmiş sayılacağı için kâfir olur. (Şerhu’l-Bedri’r-raşîd, İsmâîl Hakkî, el-Mecâlis, sh:92)
Ebû Hureyre (Radıyallâhu Anh)dan rivâyet edilen bir hadîs-i şerîfte Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
“Gerçekten benim ümmetim ramazan ayını ihya ettikleri sürece asla rüsva olmayacaktır.” Bunun üzerine: “Yâ Rasûlellâh! Onların ramazan ayındaki rezillikleri ne olabilir?” denildiğinde Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) buyurdular ki:
BİR TESPİH BİN TESPİHTEN ÜSTÜN
“Onda haramlar işlemektir. Kim onda zinâ eder yâhut onda içki içerse, bir dahaki seneye kadar Allâh-u Teâlâ da, (meleklerden) gökte bulunanlar da kendisine lânet eder. Eğer (bir sonraki) ramazana ulaşmadan ölecek olursa Allâh-u Teâlâ katında onun için kendisi ile ateşten sakınacağı hiçbir hasene (ve sevap) bulunmayacaktır.
O halde siz ramazan ayında Allâh-u Teâlâ’dan sakının. Zîra gerçekten diğerlerinde katlanmadığı kadar sevaplar onda katlanır. Günahlar da böylecedir.” (Taberâni, el-Mu‛cemü’s-sağîr, 1/248; Abdülkādir el-Geylânî, el-Ğunye, 2/9; İsbahânî, Süyûtî, ed-Dürrü’l-mensûr:2/229; Heysemî, Mecma‛u’z-zeâid, 3/144; Ali el-Müttakî, Kenzü’l-ummâl, no:23724, 8/480)
İmâm-ı Zührî (Rahimehullâh) şöyle buyurmuştur: “Ramazân-ı şerifteki bir tespih, ramazân-ı şerîfin dışındaki bin tespihten daha üstündür.” (Süyûtî, ed-Dürrü’l-mensûr:2/228)
SEVAPLARA TAHSİS EDİLDİ
İbrahîm-i Nehaî (Rahimehullâh) da şöyle buyurmuştur: “Ramazân-ı şerifteki bir oruç bin oruçtan, bir tespih diğer aylardaki bin tespihten, bir rekat diğer aylardaki bin rekattan üstündür.” (Süyûtî, ed-Dürrü’l-mensûr:2/228)
Ulemâ şöyle buyurmuştur: “Receb-i şerîf Allâh-u Teâlâ’nın mağfiretine, şabân-ı şerîf Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in şefaatine, ramazân-ı şerîf ise sevapların kat kat edilmesine tahsis edilmiştir. Diğer aylarda yapılan bir hasene on misli, receb-i şerifte yetmiş katı, şabân-ı şerifte yedi yüz misli, ramazân-ı şerifte ise bin katıdır.” (Abdülkadir el-Geylânî, el-Ğunye, 1/326)
RAMAZAN ORUCUNUN SEBEBi
Ramazan orucunun sebebi, Ramazan’dan oruç tutmaya uygun bir cüze yetişmektir. “Ramazan’dan oruç tutmaya uygun bir cüz” ifadesiyle, Ramazan’ın gecesi ile kaba kuşluktan sonraki vakitten ihtiraz edilmiştir.
Yani, Ramazan’dan oruç tutmaya uygun cüz, fecr-i sadıktan itibaren şer’î gündüzün yarısından ibaret kaba kuşluğa kadar olan zamandır.
Ramazan’dan her bir gün o günün edasının sebebidir.
Çünkü Ramazan’ın oruç tutulan gündüzleri geceleriyle ayrılmaktadır.
Örneğin bir kimse Ramazan’ın sekizinde buluğa erse veya müslüman olsa Ramazan’dan kalan günler ona lâzımdır. Geçen günleri kaza etmesi gerekmez.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.