Ramazanın Havasını Gölgeleme Kampanyaları
Yine ramazan yine İslam (şeair) düşmanlığı tavan yapıyor. Mehmet Akif Ersoy ‘pek hazin bir mevlit gecesi’ adlı şiirinde ‘aylar bize muharrem oldu ve akşam ne güneşli bir geceydi... Eyvah, o da leyl-i mâtem oldu’ gibi mısralar söyler! Bu mısralarıyla birlikte sadece ayların muharrem olmadığını ayrıca gecelerin de ley-i matem haline geldiğine değinmektedir. Meşayıhtan merhum Muzaffer Ocak muharrem ayına ‘mah- matem’ demektedir. Gerçekten de muharremler hep veya genelde mateme bürünmüştür. İslam’ın gurbet günlerinde bütün aylar ve hatta mübarek aylar da matem ikliminden fazlasıyla nasibini almıştır. Amerikalı muhtedi Meryem Cemile ile Mevdudi’nin mektuplaşmalarından, bilhassa ramazan ayının ateistler tarafından İslam karşıtı kara propaganda ayına çevrildiğini öğreniyoruz. Ateistler bu ayı gölgelemek için seferber oluyorlar. Meryem Cemile ramazanların Müslümanların burnundan getirildiğini ve bu ayda köklerini bulma ihtimaline binaen kara propagandanın misliyle artırıldığını yazar, nazara verir. Bu ayın da matem ayı haline getirildiğini ve nuraniyetinin söndürülmek istendiğini anlatır. SSCB dimdik ayakta iken Müslümanları ramazan ikliminden mahrum bırakmak için ateizm propagandasına misli görülmedik bir ağırlık verilirdi Bu manevi iklim Müslümanların burnundan getirilirdi. SSCB tarihe karıştı ama aynısı fazlasıyla birlikte Çin zulmü veya mezalimi altında işleniyor, yaşatılıyor. Çin yine ramazan ayını ve manevi iklimini kurutmak, gölgelemek için geçen yılda olduğu gibi Uygurlar ve müminler nezdinde ramazan ikliminin havasını ve imsakı kırmak için harekete geçti. Kazakistan sınırlarına yakın bölgelerde ve sair iklimlerde helal gıda lokantalarının ramazanda da açık kalmasını kararlaştırdı. Kısaca helal gıdayı harama köprü olarak kullanıyor. Oruç tutmak farz olduğu halde bu farzı kırmak için helal gıda lokantalarını kullanıyor. Bu acarlık ateist aklının bir ürünü olsa gerek.
Gerekçe hazır. İşgücü kaybını önlemek. Bu gerekçe ile Müslümanları yılda bir defa karşılaştıkları ramazan ikliminden ve manevi havasından mahrum etmek istiyor. Çin’in bazı havzalarında ve bölgelerinde Komünist Parti üyeleri Müslümanlardan şifahi veya yazılı olarak dini şeairi yerine getirmeyeceklerine ve dini etkinliklere katılmayacaklarına dair taahhüt ve belge alıyor. Küresel Uygur Kongresi Sözcüsü Dilşat Raşit Çin komünist rejiminin ramazanı kolladığını ve ramazanın gelmesiyle birlikte yasaklarını kat be kat artırdığını ve Uygurların dini şeair ve sembollerini yaşamalarına engel olduğunu ifade etmektedir. Geçmişte Komünist Parti’nin bu yöndeki uygulamalarını Tunus gibi ülkelerde Burgiba uygulamış ve iş kaybı bahanesiyle işçilerin oruç tutmalarının önünü kesmiş veya buna gayret etmiştir. Ramazan gelince bağlanan ve kayıt altına alınan cinni şeytanların yerini insi şeytanlar alıyor ve onların kayıp mesaisini ikmal ve deruhte ediyorlar.
Türkiye’de de inkilap tarihi boyunca ve özellikle de 28 Şubat sürecinde ramazan ve kurbanlarda dindarların yüreği ağzına gelirdi. Zira dini sembollerle alay etmek veya onları hafife almak moda idi. Bu hususta kimi bozuk hocalar da bu manevi iklimi gölgelemeye seferber olurdu. Zımni olarak hac yerine Paris’e gitmeyi teşvik ederler veya aralarında koyun ve dana kesmek yerine tavuk kesmekten bahsedenler çıkardı. Türkçe ibadet veya ezan safsataları yine asude dünyamızı gölgelerdi. Dindarlıkla alakası olmayanlar dindarların dünyasına bu şekilde müdahale ederlerdi. Şimdi Türkiye’de yaşananların bir benzeri Mısır’da yaşanıyor. Tam da Akif’in sözünü ettiği mevlit gecesinde Sisi dini bir devrim başlattı. Bu devrim İslam’ın içini boşaltma ve cihattan arındırma devrimi. Buna küresel Kadiyanileşme veya Bahaileşme de diyebiliriz. Mısır’da darbe rejimi veya cunta ramazana 200 dizi ile giriyor. Bu diziler insanları eğlendirmeyi ve onun ötesinde manevi havayı gölgelemeyi hedef alıyor. Buna mukabil ramazanın dini sembolü olan itikaf ve teravih namazı bazı camilerde yasaklanıyor. Türkiye’de 28 Şubat aktörü bazı hocaların yerinde Mısır’da da İslam Bahri veya Sadettin Hilali gibi isimler öne çıkıyor. ‘Gurreti ramazan’ yani mübarek ramazanın başında Yargıç Şaban Şami (mahkumlar ona Şabola diye hitap ediyorlar) ve iş bitirici şipşak yargıçlar Mursi ve arkadaşlarını idam cezasına çarptırdılar. Böylece ramazan iklimini başlamadan kararttılar. Daha önce damdan düşmüş tecrübeli bir isim olarak Cezayir FIS hareketinin ikinci ismi Ali Belhac bunun ramazan havasını bozmaya , küllendirmeye matuf olduğunu ve ‘ramazanda idam kurbanda infaz’ şeklinde bir manzarayla karşılaşabileceklerini söylüyor. Buna dair Saddam Hüseyin’in kurbanlık koyun gibi Şii-Kürt ve Amerikan koalisyonu tarafından tam da kurban bayramına denk gelecek şekilde infazını hatırlatıyor. Çin Komünist Partisi’nin orucu kırmak için helal et lokantalarını devreye soktuğu gibi Mısırlı laikler de İslamcıları idam etmek için müftüyü kendilerine alet ediyorlar. Nifak her yerde aynı nifak. Nitekim 28 Şubat sürecinde her kesimden kendi ilkelerine ters düşürecek icraatlar istenmiş ve buna mecbur edilmişti. İmam hatiplerin orta kısmının ve Kur’an kurslarının kapatılmasının Erbakan hocaya havale edilmesi gibi.
Ramazana ve İslam’ın şeairine sahip çıkalım, harimi ismetini kimseye çiğnetmeyelim. Dinsizler kara propagandayı artırdıkları oranda ve daha fazlasıyla bu manevi iklimi yeşertelim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.