Sınırımızda Üçlü Kirli Oyun
Sınırımızda üçlü ve kirli bir oyun oynanıyor. Buna muhteşem bir askeri mühendislik de denebilir. Cepheler tek kurşun atmadan düşüyor, el değiştiriyor. Ramadi ve Tedmur’un peş peşe düşmesindeki sır başka ne olabilir ki? Afganistan işgali sırasında Bagram Hava Üssü böyle bir pazarlık üssü ve merkeziydi. İranlılar brokerlik yapıyor bazı Taliban üyeleri de Amerikalılara onlar aracılığıyla cepheleri satıyorlardı. Şimdi savaşı satma üzerine Irak ve Suriye cephelerinde pazarlık masaları kuruldu. Suriye cephesinde pazarlık masalarında Esad rejimi IŞİD lehine Palmira veya öteki adıyla Tedmur gibi şehirleri terk ederken IŞİD de benzeri bir pazarlıkla birlikte Tel Abyad gibi mevkileri PYD’ye yani ayrılıkçı Kürtlere peşkeş çekiyor. Bazılarına göre kaptırıyor ama gerçekte terk ediyor! Amaç ne? Son zamanlarda güney ve kuzey cephelerinde peş peşe zaferler kazanan Özgür Suriye Ordusu ve müttefiklerinin ilerleyişini durdurmak, zaferlerini gölgelemek. Türkiye sınırına IŞİD olmazsa, PYD’yi yerleştirmek. Son seçimlerle birlikte PYD’nin siyasi ortağı HDP’nin içerideki rolü neyse PYD de sınırlarımızda paralelini yapıyor. Türkiye bu suretle içeriden ve dışarıdan kıstırılıyor. Siyasi anlamda ipotek altına alınırken sınırlarımızda da Türk bayrağının karşısına ayrılıkçı PYD bayrağı dikiliyor. Sınırlarımızda Karagöz-Hacivat tuluatı çıkarılıyor ve göz açıp kapayıncaya kadar sınırlar veya mevziler el değiştiriyor. Irak işgalinden sonra Kürtlerin Kerkük gibi şehirlerde yaptıkları gibi bölgenin demografik yapısıyla oynuyorlar ve bunun için de etnik temizlik veya tehcir yöntemi uyguluyorlar. Barzani nasıl ki Kerkük’ü IŞİD sayesinde ele geçirmişse PYD de tek yanlı ilan ettikleri kantonlarını Esad-IŞİD ortaklığı sayesinde birleştiriyor.
Esad hakiki pehlivan karşısına sahte, düzmece pehlivanları dikiyor. Gücü tükendiğinde siyasi manevralara veya askeri taktiklere ve mühendisliklere başvuruyor. Amerikalılar da, IŞİD’in Özgür Suriye Ordusu mevzilerine yerden saldırırken rejimin de havadan saldırdığını doğruluyorlar. Demek ki, Suriye halkını kırma konusunda ortaklar. Aralarında bir muvazaa hattı kurulu. Baştan beri de durum bu minvalde seyrediyor. Suriye rejimi gibi IŞİD de işlevsel maksatlarla üretilmiş bir hareket. Başbakan Davudoğlu da bu pazarlıklara değinmiş ve şunları söylemiştir: “Halep’te de Özgür Suriye Ordusu ilerledi, 27-28 Mayıs’ta önemli mevzileri ele geçirdi. Rejim, IŞİD’le bizim bildiğimiz bir mekanda, Haseke’de, PYD kontrolüne yakın bir yerde görüştü. Rejim iki bölgeden çekildi, IŞİD bu bölgelerde ilerledi (buna al gülüm ver gülüm derler). Buna karşılık da IŞİD, Özgür Suriye Ordusu’na saldırmaya başladı. Azaz’ın doğusunda, PYD kontrolüne yakın bir yerde, IŞİD rejimle koordineli bir şekilde Özgür Suriye Ordusu’na saldırdı. Hedefleri Azaz’ı alıp, Türkiye sınırında Kilis’e kadar kontrol edip, bütün sınırı PYD ile IŞİD’in paylaşacağı bir hat oluşturmak. Rejim de buna hava desteği verdi, hem de PYD unsurlarına desteğini devam ettirdi.” Özgür Suriye Ordusu’nun ilerleyişini, Türkiye sınırlarını ele geçirerek Esad, Siyonizm ve Safevilik namına durdurmak istiyorlar. Demek ki IŞİD Özgür Suriye Ordusu’nun ilerleyişini durdurmak için dizayn edilmiştir.
Amaç belli. Güneyde ve kuzeyde ilerleyen Özgür Suriye Ordusu’nun önünü kesmek ve hızını yavaşlatmak ve durdurmak. Obama idaresi, İsrail’in lehine bir biçimde İran ile ve Rusya ile pazarlıklarını tamamlanmadan Esad rejiminin devrilmesini istemiyor. Bundan dolayı da IŞİD ile PYD manivela aracı olarak kullanılıyor. Böylece Suriyeli hakiki muhaliflerin önü kesilirken Esad rejiminin ömrü de uzatılmış oluyor. Bu durumda IŞİD ve PYD, Esad’ın ve ABD’nin piyonları olarak Türkiye’nin önünü kesmiş oluyorlar. İçeride de AK Parti’nin önünü HDP’ye kestirdiler. Ulusalcılar, Esad yandaşları içeride ve seçimlerde Selahaddin Demirtaş destekçisi haline geldi. İç ve dış cephede Esad ve ortakları Türkiye’yi kuşatıyor ve etrafını sarıyorlar. Bunun nedeni Esad veya ortaklarının gücü değil ABD’nin gücü ve oyunlarıdır. Sykes-Picot’nun 99’uncu yılında ABD bölgede azınlıklara dayalı bir politika kurguluyor, güdüyor. Kürt siyasetçiler veya silahlı şakileri gece gündüz emperyalizme ve ABD’ye küfretseler de bir an bile olsun hizmetinden ayrılmıyorlar. Molla Mustafa Barzani’nin izinden gidiyorlar. Suriye halkının önünü keserek hem İsrail hem Safeviler hem de ABD’ye en büyük hizmeti ifa ediyorlar. Bugün Kürtleri temsil eden yapıların tamamı emperyalizmin ve ABD’nin güdümlü maşası durumundadır. Siyasal ve silahlı Kürtler dahilde ve hariçte emperyalizmin en büyük aracı haline geldiler. Onların derdi emperyalizm ile değil tercihleriyle alakalı. Kendilerini tercih ettiğinde bütün mesele bitmiş oluyor. Gönüllü olarak Guam Kürtleri olmaya namzetler, nitekim onu yapıyorlar. Sözde Amerikan karşıtı Türk ulusalcılar da ellerine kına yaksınlar!
Türkiye, sınırında IŞİD ve PYD’ye yer olmadığını deklare etmeli ve aksi taktirde Suudi Arabistan’ın Yemen’de yaptığı gibi harekete geçmelidir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.