Darbenin Yıldönümü!
Mısır, 30 Haziran ile 3 Temmuz 2013 tarihinden itibaren cünun ve çılgınlık hali yaşıyor. Vasfi Aşur gibiler bu yaşanılan çılgınlık halini cünun yani delilik olarak isimlendiriyorlar. Darbeci general Sisi baskılarla insanları yıldıracağını ve Mısır’ı kendince düzlüğe çıkaracağını zannetti. Rabia ve Nahda meydanlarında katliam girişimlerinde bulunarak, muhaliflerini yıldırmak, diz çöktürmek ve devrimi sonlandırmak istedi. Lakin darbenin ikinci yıldönümüne doğru elinde tuttuğu iplerin gevşediğini ve kaydığını görerek çılgına döndü, varlık ve gelecek kaygısına düştü. Bazı tertiplerle birlikte halkını dizginlemek ve böylece yoluna devam etmeye çalışıyor. Darbe yıldönümüne doğru gidilirken başsavcı Hişam Berekat suikasta uğradı. Mısır 90’lı yıllardan beri böyle bir olayla karşılaşmış değil.
Eski meclis başkanlarından Rıfat Mahcup 1990 yılında benzeri bir suikast saldırısına maruz kalmıştı. O tarihlerden günümüze kadar bu tarz ikinci bir olaya rastlanmadı. Mısır sadece deliliklere değil aynı zamanda inanılmaz tuhaflıklara sahne oluyor. Sözgelimi delilik sınırlarında dolaşan bazı televizyon programcıları kehanetlerinde 12 üzerinden 11’i tutturuyorlar. Sözgelimi tartışılan programcılardan birisi olan Tevfik Ukaşe daha önce Kuveyt’te Sadık Camii’ne yönelik yapılacak saldırıyı kıl payı öngörmüştü. Mısır’ın suikastlar zincirine veya sarmalına yakalanacağını ve generallerin gazetecilerin bu sağanaktan nasiplerini alacaklarını ve bu suikast sarmalının 40 gün devam edeceğini de öngörmüş ardından başsavcı suikastı gelmiştir. Demek ki Mısır kehanetlere açık bir ülke haline geldi. Tutturmak için fazla zorlanmaya gerek yok! Sallasan da bir tarafına dokunuyor!
Suikasta uğrayacak kesimlerden sadece yargıçları istisna etmiştir. Suikast öngörüsü veya kehaneti doğrulanmakla birlikte kurban generaller veya basın mensupları arasından değil aksine yargıçlar arasından çıkmıştır. Tevfik Ukaşe’nin kehanetinde tek kusurlu yön bu olsa gerek. Darbe yıldönümüne doğru 29 Haziran pazartesi günü Başsavcı Hişam Berekat’ın suikastıyla birlikte Mısır hararetli bir ortama girmiştir. Adeta 1 Temmuz tarihinde Mısır kara çarşambasını yaşamış ve kıyamet kopmuştur. Şeyh Züveyd ve Refah bölgesinde IŞİD (Vilayet-i Sina) elemanları adeta gövde gösterisi yapmış, ellerine nereden geçirdilerse uçaksavarlarla birlikte Apaçi Helikopterlerine ve uçaklarına saldırmışlar ve eş zamanlı olarak 5 intihar saldırısını gerçekleştirmişler ve iki tarafın kayıpları 60-70 kişiye kadar yükselmiştir. İşin ilginç yanı, kehanet furyasında bu saldırılardan Tevfik Ukaşe gibi önceden Sisi’nin de bahsetmesi ve haber vermesidir. Velhasıl Mısır’da çok garip haller yaşanmaktadır. 1 Temmuz günü Mısır kolluk kuvvetleri Hişam Berekat için intikam saldırılarına başlamışlar ve İhvan mensuplarını bulundukları dairede infaz etmişlerdir. Kolluk kuvvetleri 13 İhvan mensubunu önce gözetim altına almış ardından da nedensiz bir biçimde soğukkanlılıkla infaz etmiştir. Bu darbeden sonra cezaevlerindeki infazları hatırlatmaktadır. 13 kişinin arasında tanınmış İhvan mensuplarından avukat ve eski milletvekili Nasır Hafi gibiler de bulunuyor. Bu cadı avı veya sürek avı çerçevesinde son hamlede içeri alınanlardan birisi de Hilmi Kaud isimli tanınmış İhvan yazarı olmuştur.
Peki bütün bunlar neden oluyor? Soruya cevap vermeden önce yöntem üzerinde birkaç kelam etmek gerekir. Hişam Berekat’ın öldürülmesi hem Karadavi hem de Cemal Haşmet gibi Müslüman Kardeşler ileri gelenlerine göre tam bir tertip. Zaten topu topu üç ihtimal var. Suikast ya askeri konseyin ve Sisi’nin tertibiyle gerçekleşiyor. İkinci olarak, idama çarptırılan veya infaz edilenlerin yakınlarının intikam eylemi olabilir. Lakin bu profesyonelliği nasıl becerecekler! Üçüncü ihtimal ise Sina Vilayeti yani IŞİD’in kalkışması ve marifeti olabilir. Suikast zincirindeki boşluklar aslında olayın yüzde yüz tertip olduğunu gösteriyor. Nitekim, Cemal Haşmet olayın yüzde yüz tertip olduğunu ve amacın idamları hızlandırmak olduğuna inananlardan. Gerçekten de görgü şahitlerine göre Hişam Berekat olaydan hafif sıyrıklarla kurtulmuş ve yürümeye başlamış, ardından hastaneyle naklinden sonra ameliyat sırasında kan kaybından ölmüştür. Askeri çevreler yatırıldığı hastane konusunda bile farklı isimler vermişlerdir. En son Nüzhe Hastanesi telaffuz edilmiştir. Hişam Berekat’ın dışında olay sırasında kimse hayatını kaybetmemiş ve şoförü sapasağlam bir şekilde ortayla çıkmıştır. Ölümüyle alakalı iki iddia vardır. Bunlardan birisi olaydan hafif sıyrıklarla kurtulmuş lakin yoldan geçerken çimento taşıyan bir aracın altında kalmış ve o suretle vefat etmiştir.
İkinci rivayet ise saldırıdan hafif sıyrıklarla kurtulan Hişam Berekat bilinmeyen nedenlerden dolayı askeri hastaneye kaldırılmış ve burada kendisine kan sulandırıcı ilaçlar verilerek kan kaybından ölmesi sağlanmıştır. Amaç yargısız infazı meşrulaştıracak yasaların çıkarılması ve idam cezalarının infazının sağlanması ve hızlandırılmasıdır. Sisi olay sonrasında bu niyetini açık etmiştir. Kimsenin itirazına mahal bırakılmaması, bu suikastlar ve Sina olaylarıyla birlikte Batı ve dünyadan gelecek itirazlarının önleyici darbe ile susturulmasıdır. Sisi’nin eline idamlarla alakalı beyaz bir çek verilmesidir. Yolsuzluklarla iştihar etmiş bulunan Ahmed Zind gibi skandal bir ismin son zamanlarda adalet bakanlığına getirilmesi de idamların hızlandırılması için mukaddime olmuştur. Bu suikast da intikamın bahanesi olacaktır. Sisi olaydan sonra idam vurgusunda bulunmuş ve canilerin talimatları hapishanelerden aldıklarını ileri sürmüştür. Kısaca suikastla haklarında idam cezası verilenler arasında maddi bir bağ kurmuştur. Refik Habib gibi Kıpti düşünürler bile aynı kanaati taşımaktadır. - Huffington Post yazarı David Hearst de aynı kanaati paylaşmaktadır. Sisi Hişam Berekat suikastını muhaliflerine karşı Osman’ın (R.A.) kanlı gömleği gibi kullanma niyetindedir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.