Cübbeli Ahmet Hoca

Cübbeli Ahmet Hoca

Bu ayda tövbeden kaçanların dışında herkes bağışlanır

Bu ayda tövbeden kaçanların dışında herkes bağışlanır

Hadîs-i şerifte “Allâh-u Teâlâ o ayda, kaçınanların dışında herkesi bağışlar” buyruluyor. O halde en ufak bir rızası dahi cennetten ve tüm nimetlerinden değerli olan Allâh-u Teâlâ’nın rızasını kazanmak için, bu mübârek ayda kelime-i şehâdet zikriyle istiğfârı çok yapmalıyız. 

AYET-İ KERİME

Sana yakîn (ölüm) gelinceye kadar  Rabbine kulluk et! (Hicr, 99)

HADİS-İ ŞERİF

Allah’a inandım de, sonra da dosdoğru ol! (Müslim)

ALİMLERDEN ÖĞÜTLER

Bir kimse susup duruyorsa, onun bu hâli, şu üç şeyden boş olmamalıdır. 1. Gönüle kötü duyguların girmesini önlemek, 2. Allahü Teâlâ’yı sessiz sessiz zikretmeyi, anmayı sağlamak, 3. Kalb hallerini gözetmek.”  (Alaaddin-i Attar Hazretleri)

 

Rasûlüllâh (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) gibi geçmişi geleceği bağışlanmış bir zâtın bile günlük yüz istiğfar virdi bulunduğu düşünülürse, ya bizim gibilerin ne kadar istiğfar etmesi gerekir. 

 

İbni Abbâs (Radıyallâhu Anhuma)dan rivâyet edilen bir hadîs-i şerifte Rasûllüllah  (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:

“Muhakkak ki ramazânda, gecenin ilk üçte birinden ya da son üçte birinden sonra bir münâdî:

‘Dilekte bulunan bir isteyici yok mu ki (ona isteği) verilsin? Bağışlanmak isteyip de istiğfarda bulunan yok mu ki kendisi için (günahları) bağışlansın? 

Dönüş yapan bir tövbe edici yok mu ki Allâh-u Teâlâ onun tövbesini kabul etsin’ diye nida eder.”(Beyhakî, Şu‛abu’l-îmân, no:3356, 5/236, Bezzar, el-Müsned, no:968, 1/460; Süyûtî, ed-Dürru’l-mensûr, 2/217) 

Bu hadîs-i şerîf, ramazân-ı şerîf ayında tevbe-istiğfârda bulunanların mutlaka bağışlanacaklarını bildirmekle beraber, ilaveten kabul saatlerine işaret etmektedir.  Bundan sonra zikredeceğimiz hadîs-i şerîfler ise, bu mübârek ayda tevbe ve istiğfârda bulunmayanların mağfiretten mahrumiyetine temas etmektedir. 

DEMİR KAMÇILAR

Ebû Hureyre (Radıyallahu Anh)dan rivâyet edilen bir hadîs-i şerifte Rasûlüllâh (Sal-lallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:

 “Allâh-u Teâlâ o ayda, kaçınanların dışında herkesi bağışlar.”  

O zaman: “Ey Ebû Hureyre! Kaçınan kimdir?” denince, o:

“Allâh’a istiğfar etmekten kaçınandır.” diye cevap verdi. (Ali Nâsır Ebû Vâdî, Vezâifü’l-aşri’l-evâhir, sh:188; Ali el-Müttakî, Kenzü’l-ummâl, no:23701, 8/469) 

Nebî (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in şöyle buyurduğu rivâyet olunmuştur:

“Cibrîl (Aleyhisselam)ın şöyle buyurduğunu işittim:

‘Kıyâmet günü, meleklerin kendisini demir kamçılarla itelediği bir genç üzüntülü ve ağlar bir halde getirilecektir.  
Bir yandan da o, bin sene boyunca ‘el-Emân! el-Emân!’ diyecektir ama kendisine hiçbir aman verilmeyecektir. 
Sonra o itile kakıla sürüklenip Allâh-u Teâlâ’nın huzurunda durdurulacak, Allâh-u Teâlâ da azap meleklerine emredecek, böylece onlar o genci yüzüstü cehenneme çekeceklerdir.’ 

MAĞFİRET TABELİ

Bunun üzerine ben: ‘Ey Cibrîl! O kimdir?’ deyince, o: ‘Senin ümmetinden bir gençtir’ diyecektir. 

Ben: ‘Peki ya günahı nedir?’ deyince, o: ‘Ramazân-ı şerîfe  kavuştuğu halde, onda da Allâh-u Teâlâ’ya isyan etmiştir ve kendisini bağışlaması için Allâh-u Teâlâ’ya tevbe ve istiğfarda bulunmamıştır. 

Allâh-u Azze ve Celle de onu (tevbe etme fırsatı tanımadan) âniden (öldürerek) yakalayıvermiştir.’ diyecektir.” (Nüzhetü’l-ebsâr; Nu’mân el-Âlûsî, Ğâliyetü’l-mevâ’ız, sh:34; Ebü’l-Ferac İbni’l-Cevzî, Bustânu’l-vâ‛ızîn, sh:320, Abdurrahman es-Safûrî, Nüzhetü’l-mecâlis, 1/147) 

İbni Abbas (Radıyallahu Anhuma)dan rivâyet edilen bir hadîs-i şerifte şöyle buyrulmuştur:

“Her kim receb, şaban ve ramazanda, öğlen ikindi arası:

 ‘Kendisinden başka hiçbir ilah bulunmayan, Hayy ve Kayyum olan O büyük Allâh-u Teâlâ’dan mağfiret talep ederim. 

YAZILARI YAKIN

Kendisi hakkında ne bir zarara ne de bir faydaya, ne ölüme,  ne de yaşamaya ve ne de dirilmeye malik olmayan, (günahlar işleyerek) kendisine zulmetmiş bir kulun tevbesiyle O’na tevbe ederim’ derse, Allâh-u Teâlâ (o kişinin sevab ve günahlarını yazmakla görevli) iki meleğe:

‘Bu kulun amel defterindeki günahlarıyla alâkalı yazıları yakın!’ diye vahyeder.” (Safûrî, Nüzhetü’l mecâlis, 1/140) 
İstiğfarın birçok sîğası varsa da, İmâm-ı Üchûrî’nin de beyânı vechile; evlâ olan, “Seyyidü’l-istiğfâr (istiğfarların efendisi)” denilen sîğa ile yapılmasıdır. (Fedâil-ü şehr-i  ramazân, sh:79-80) 

Nitekim Şeddâd ibni Evs (Radıyallâhu Anh)ın rivâyet ettiği bir hadîs-i şerifte Rasû-lüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:

  “Seyyidü’l-istiğfâr (;istiğfarların efendisi) şudur:

  ‘Ey Allah’ım! Benim Rabb’im ancak Sensin. Senden başka hiçbir ilah yoktur.  Beni Sen yarattın.  Ben Senin kulunum. Ben gücümün yettiği kadar Senin ahdin ve va’din (sözün ve müjden) üzere sâbitim. 
Ben, Senin ihsan ettiğin nimetlerini itiraf ediyor, günahlarımı da itiraf ediyorum.  

Öyleyse beni mağfiret eyle! Şu muhakkak ki, günahları Senden başkası bağışlayamaz. Ben yaptığım şeylerin şerrinden Sana sığınıyorum.’  

ZİKİRLERİN EN ÜSTÜNÜ

İnsan akşama girerken bu duâyı okuduğu zaman, o gece ölürse cennete girer yahut cennet ehlinden olur.  
Bu duâyı sabaha girerken okuduğu zaman da, o günde ölürse, o da cennet ehlindendir.”(Buhârî, De’avât:15, 7/150; Ebû Dâvûd, Edeb, 110, No:5070; İbni Mâce, No:3872) 

Bir de şu bilinmelidir ki; bu ayda çokça yapılması emredilen zikirlerin en üstünü, kelime-i şehâdet zikri ile istiğfardır. Nitekim:

Selmân-ı Fârisî (Radıyallâhu Anh)dan rivâyet edildiğine göre, Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem), şabân-ı şerifin son günü yapmış olduğu bir konuşmasında şöyle buyurmuştur: 

“O hâlde, onda dört hasleti çoğaltın, bunların ikisiyle Rabbinizi razı edersiniz, diğer ikisine de mutlaka muhtaçsınız. 

Çok istiğfar yapmalı

Rabbinizi, kendisiyle razı edeceğiniz iki haslet: Lâ ilâhe illallâh şehâdeti ve istiğfârdır.” (İbni Huzeyme, Sıyam:8, no:1887, 3/191-192;Diğer kaynaklar için bkz:97) 

En ufak bir rızası dahi cennetten ve tüm nimetlerinden değerli olan Allâh-u Teâlâ’nın rızasını kazanmak için, bu mübârek ayda kelime-i şehâdet zikriyle istiğfârı çok yapmalıyız. 

Rasûlüllâh (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) gibi geçmişi geleceği bağışlanmış bir zâtın bile günlük yüz istiğfar virdi bulunduğu düşünülürse, ya bizim gibilerin ne kadar istiğfar etmesi gerekir. 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Cübbeli Ahmet Hoca Arşivi