Şevket Tandoğan

Şevket Tandoğan

SOSYAL ADALET

SOSYAL ADALET

Toplumda huzur ve refahın temel şartı, sosyal adalettir. Bunun aksini düşünmek mümkün değildir. İlâhî ve beşerî sistemlerin hepsi bu konuda hemfikirdir.

 


Fertlerin hak ve sorumluluklarını adaletli bir şekilde tanzim eden ve bunu kader inancıyla sevdiren İslâm dini, sosyal adaleti en ideal manada gerçekleştiren sistemi getirmiştir. “Komşusu açken, tok yatan bizden değildir” Hadis’i bunun en güzel göstergesidir.

Sosyal adaleti sağlamanın ilk ve temel şartı, zekât müessesesidir. Tarım ürünlerinin zekâtı öşürdür. Diğer ikram ve sadakalar da önemlidir. Zekât, hicretin ikinci senesi farz kılınan kesin ve vazgeçilmez bir emirdir.

Kur’an-ı Kerim’i incelediğimizde görülür ki, bazı emirler bir arada sıkça tekrarlanmıştır. Örneğin:

1-    Allah’a ve Rasûlüne itâat ediniz.
2-    Allah’a ve anne-babanıza teşekkür ediniz.
3-    Namazı dosdoğru kılın ve zekâtı mutlaka verin.

Bu mealdeki mükerrer ayetler, bize çok önemli İslâm prensibini bildirmektedir. Yani Allah’a itaat edip, peygamberi tanımamak veya yaratan Allah’a teşekkür edip, dünyaya gelişine vesile olan anne-babaya saygısızlık asla kabul edilemez. Aynen bunlar gibi, namaz kılıp zekât vermemek de asla hoş görülemez.

Namazla zekât birbirinden ayrılamayacağı gibi, hiç biri diğerinin yerini dolduramaz. Varlıklı bir kişi namaz kılmayıp, servetinin tümünü bağışlasa bile, bir vakit namazın borcunu dahi ödeyemez. Yine zekâtla mükellef bir Müslüman, beş vaktin yanına beş daha katsa, zekâtını, sadakasını tam ve eksiksiz vermedikçe azaptan kurtulamaz.

Hz.Peygamberimiz hayattayken zekâtlarını tam olarak veren bazı Müslümanlar, onun irtihalinden sonra, halife Hz.Ebu Bekir’in yumuşak kişiliğinden istifadeyle, zekâtlarını vermemek veya eksik vermek istemişlerdi. Bunu kabul etmeyen Halîfe Ebu Bekir (r.a.) kesin emirle, zekâtlarını vermelerini tebliğ etti.

Hz.Ebu Bekir’in bu emri, Müslümanlardan zorla zekât alınıyor gibi algılandığı için itirazlar olmuştu. Hatta Hz.Ömer r.a. “zorla zekât tahsilinin İslâm’a uymadığını” ifade edince, Halîfe Ebu Bekir, yüksek sesle şu meşhur tarihî sözü söylemişti:

“Vallahi le-ukâtilenne men ferreka beyne-s salâti ve-z zekâti.” (Allah’a yemin olsun ki, namazla zekâtı birbirinden ayıranlarla savaşırım)

Kur’an’da tam 32 yerde, namazla zekât birlikte emredilmiştir. Yani ikisi de İslam’ın ayrılmaz iki kuralıdır. Derin bir vukufla bu prensibe işaret eden Halîfe Ebu Bekir’in sözleri karşısında irkilen ve uyanan Hz.Ömer, (r.a.) hemen toparlanmış, teşekkür etmiş ve bu emre destek vereceğini beyan etmiştir.

Zaten Cenab-ı Hak, Zariyat süresi 19.ayette:“Onların mallarında aç ve yoksulların belli bir hakkı vardır.” Buyurmuştur.

 Aklı-selim sahibi her kes iyi bilir ki; zenginlik, mal, servet Allah’ın lütfudur ve imtihandır. O servetin içinde yoksulun hakkı vardır. Allah (c.c.) servetin içinden bir bölümünü ihsan etme şerefini zengine vererek, bir hakkın sahibine teslimini istemektedir. Sosyal yardım verilmekle mal azalmaz, tam aksine çoğalır. Cömertler, toprağa atılan ve yedi başak veren tohum gibi, sadece gönül zenginliği değil, malî zenginlik ve bereket de kazanırlar.

Zenginlik hırsı cimrilikle birleşir ve kontrol altına alınmazsa, kişiyi hüsrana sürükler, hatta sahibinin başına belâ olabilir. Misafir olduğumuz bu âlemde geriye dönüp bakalım, dünya kimseye kalmamış ki! Dünya malı dünyada kalır. Ne verirsen elinle, o gider seninle. İleriye bakınca da ölümle burun buruna olduğumuzu görüyoruz.

İnsanlarla gönül köprüsü kuramayan Firavunlar, malının hesabını bilmeyen Kârunlar, gaddar cimriler, stokçular, karaborsacılar nerede?

Kutlu mevsim ramazan ayı yardımlaşma, dayanışma, kaynaşma ayıdır. Cömertlik duygularının doruğa çıktığı günlerdir. Sevaplar kat kattır. İftar davetleri, zekât, öşür, fitre ve sadaka vs. ile Gönül köprüsü kuran cömert Müslümanlar, iç huzura ve rahata kavuşur, mâlî görevini yerine getirirken birlik, beraberlik ve kardeşliğin güçlenmesini sağladıkları için gönüllerde taht kurarlar.

Yoksul ve ihtiyaç sahiplerine, özellikle öğrencilere ve bunların barındığı dînî müesseselere yardım elini uzatanlar, sosyal adâlete ve ilim-irfan hayatına katkıda bulundukları için, büyük sevap kazanır ve kalıcı eserler bırakmış olurlar. Bakî kalan bu kubbede, bir hoş sada imiş.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Şevket Tandoğan Arşivi