İstanbul Feryatları
(Eyâ ey kavm-i İslambol bilin tahkik olun âgâh / İrişir nâgehan bir gün size hışm ile kahrullah – Veysî)
BİRİNCİ feryat: İstanbul elden gidiyor! İkinci feryat: Müslümanlar uyanın, birleşin ve toparlanın… Üçüncü feryat:
İstanbul bize 1453’te teslim edilmiş bir emanetti. Bu emanete bunca hıyanetin sonu, elimizden alınmasıdır, bundan korkalım.
Ahlaksızlık, hayâsızlık, azgınlık tufanları içinde olduğumuzun farkına varalım.
Bu azgınlıklarının encamının iyi olmayacağını aklımıza koyalım.
Islah edebiliriz yahut edemeyiz ama var gücümüzle ıslah, emr-i mâruf ve nehy-i münker yapalım.
Emr-i mâruf ve nehy-i münker farizasını tâtil ve terk edersek başımıza azab ineceğinden korkalım.
Kur’an’ın, Sünnet’in, Şeriat’ın kesinlikle yasak kılmış olduğu, ahlak ve bilgeliğin kınadığı büyük kötülüklerin; utanmadan, arlanmadan, çekinmeden açıkta ve açıkça küstahça işlenmesini protesto edelim.
İslam’ın, Kur’an’ın, Sünnet’in mutlaka yapılmasını istediği iyi (mâruf) şeylerin yaptırılması, kötü (münker) şeylerin engellenmesi vazifesini ihmal ve terk edersek başımıza büyük felaketler geleceğini bilelim.
Allah-ü Teâla ihmal etmez, imhal eder.
Bin kere tekrar edelim, hâfızamıza nakşedelim: Bu azgınlığın sonu hiç iyi olmaz.
Küfre rızanın küfür olduğunu bilelim.
Nifaktan, fısk ve fücurdan, fitne ve fesattan, tefrikadan vebadan kaçar gibi kazalım.
Büyük bir gemide yolculuk yapıyoruz. Gemi delinir ve batarsa hepimiz helak oluruz, bunu aklımızdan hiç çıkartmayalım.
İstanbul’un bize tevdi edilmiş (verilmiş) bir emanet olduğunu bir an bile unutmayalım.
Veriliş tarihi: Miladî 1453 yılıdır. Biz emanete hıyanet edersek tarih veremem ama elimizden alınabilir.
Bugünkü ahlaksızlıklar, azgınlıklar emanete hıyanettir.
Halkın çektikleri emanete hıyanettir.
Bugünkü korkunç ve dehşetli trafik eziyeti ve işkencesi emanete hıyanettir.
Bugünkü rant kuduzlukları emanete hıyanettir.
Namazın terki emanete hıyanettir.
Medaris-i islamiyenin ve tasavvuf tekkelerinin kapalı olması emanete hıyanettir.
Ayasofya’nın hâlâ müze halinde tutulması emanete riayet midir, hıyanet midir, bu sorunun cevabını da siz veriniz muhterem okuyucularım.
İstanbul bugünkü gibi bir azgınlığı Bizans zamanında bile görmedi.
1919-22 yılları arasındaki işgal yıllarında görmedi.
Bugünkü dinsizlikler, densizlikler tarihte görülmedi.
Bu şehir kurulduğu tarihten bu yana bugünkü kadar ahlak fesadına uğramadı.
Bendeniz kısık sesli bir kimseyim, sesimin çıktığı kadar feryat ediyorum. Müslümanlar, başınıza azab inmeden uyanınız, birleşiniz, toparlananız ve emr-i mâruf ve nehy-i münker yapınız.
Yapmazsanız, öyle bir musibete uğrarsınız ki, o, içinizden sadece kötü olanlara isabet etmez, genel gelir.
Bu yazıya birinci ek:
HACI KUŞKONMAZ beyefendiye:
“Ben kendim kötülük yapmıyorum, başkalarının kötülüklerini önlemeye çalışarak başımı belaya sokamam, kendimi tehlikeye atamam” diyormuşsunuz. Bu suya sabuna dokunmama felsefeniz sizi çok belalara mübtelâ eder, çok vahim tehlikelere atar. Bir Müslümanın en az kalbinden emr-i mâruf ve nehy-i münker yapmaması, kendisini büyük tehlikeye atması demektir. Sizi uyarmama müsaade buyurmanızı istirham ederim efendim.
İkinci ek:
İstanbul âşığı Çelik Gülersoy demiş ki: “Bu İstanbul’u Türklere bırakmayacaklar… Gelecekler ve geri alacaklar.” (Radikal gazetesi, 7 Tem. 2003, Mine Kırıkkanat’ın makalesinden.)