Fabrika Ayarlarına Geri Dönmek
Son zamanlarda fabrika ayarlarına geri dönmek diye bir tabir sık kullanılır oldu. İşte meselenin püf noktası da burası. Bu ayarların keşfi kadimi. Bu ayarlar nedir? Kestirmeden söyleyeyim: İbni Haldun Arapların dinden başka hiçbir şeyle kayıt altına alınamayacaklarını ve yola getirilemeyeceklerini söyler. Muhammed Gazali de Araplar’dan dini çekip aldığınızda onları kocaman bir sıfırla çarpmanız gerektiğini söyler. Arapların durumu buysa Kürtlerin durumu nedir? Kürtler belki Araplar’dan daha fazla dine muhtaçtır ve dinin dışında hiçbir şeyle ıslahları kabil değildir. Yaşadığımız vakıa da ispatıdır. Dinden bağımsız demokrasi yani seküler zemin onları daha da azdırır. Bundan dolayı PKK Türkiye’nin bünyesini kemiren bir zehir hükmünü almıştır. Keza onun siyasi kolu olan HDP de öyledir. Zaten onları siz acı meyvelerinden tanıyorsunuz. PKK eylemleriyle HDP de söylemleriyle Türkiye’yi zehirliyor. Bediüzzaman Şarkın hissi olduğunu dolayısıyla dinle kalkınacağını söyler. Garp mizacı daha ziyade akla yatkın olduğundan orada felsefe ve dinden bağımsız fikir hakimdir ve geçerlidir. Bundan dolayı onlarda demokrasi bizde ise hizipçilik gelişir. Batılılar güç ile alakalı olarak şunu söylemişlerdir. Güç insanı bozar, mutlak güç mutlak olarak bozar. Bunu Kürtler için şöyle uyarlamak mümkündür: Demokrasi bozar mutlak demokrasi mutlak olarak bozar. Zorbalıktan yana olduğumuz anlaşılmasın. Ama vakıa böyledir. Demokrasi terbiye ile değil oyla ölçülür. Bediüzzaman meşrutiyetin nazenin bir rejim olduğunu ve kabalığa gelemeyeceğini, tahammülü olmadığını bu yüzden hemşerilerine meşrutiyetin mürüvvetini ve goncasını ancak 100 yıl sonra görebileceklerini söyler. Demokrasinin duvağı pençe ile açılmaz. 100 yıl sonra da bünye olarak hala buna ehil olmadıklarını görüyoruz. Demokrasi kubbesini başlarına yıkıyorlar.
Arap Baharı geçti şimdi kanlı Kürt Baharı ile karşı karşıyayız. Adeta kanlı karnaval yaşatıyorlar. Salih Müslim bölgelerinde ideal bir demokrasi uyguladıklarını söylüyor. Bu nedenle de Kürt Baas’ı olarak Esad Baas’ını taklit ediyor, kuyruğuna takılmış gidiyorlar! Esad anti demokratik olduğunu mu söylüyor? Kürtlerin bugün bölgeye insicamsızlıklarının nedeni dine yabancılaşmalarıdır. Zaten kaynaşma sorunu yaşayan topluluk dinden uzaklaşınca tamamen ayrışmış ve ayrılık teraneleri gütmeye başlamıştır. Arapların dinden uzak olmalarının sonuçlarından birisi ittifak ruhundan uzaklaşmalarıdır. Bu nedenle de onların ancak menfide ittifak edebilecekleri ifade edilmiştir. Seküler Kürtler için de bunu söylemek mümkündür. Bölgenin en seküler yapısını onlar temsil etmekte ve herkesi de sekülerleşmeye davet etmektedirler. Aysel Tuğluk’un açılım sürecinde artık ortaklarımız seküler güçler demesi tesadüf değildir. Bu süreç ve anlayış Kürtlerin veya bölgenin işine yaramaktan ziyade bölgeyi yeniden dizayn etmek isteyen güçlerin bahusus Batılıların ve bir de kurulu müstebit düzenlerin işine yaramaktadır.
Türkiye’deki derin yapı geçmişte irili ufaklı Kürt hiziplerini ve aşiretçiliği veya feodoliteyi kırmak için PKK gibi bir canavarı devreye sokmuştur. Sonuç ne olmuştur? Aşiret yapısı kırılmış lakin onun yerini post modern bir aşiret anlayışı, post modern kabilecilik almıştır! Bu nedenle de Kürtler tarafından HDP veya PKK üst kabile olarak algılanmaktadır. Bu nedenle de blok olarak HDP’ye oy attıkları ve bu partiyi milli parti olarak gördükleri varsayılabilir.
Merter’den Fox Tv’ye Diyarbakırlı bir Kürt taksici ile gittim. Yol boyunca adam kafamı ütüledi. İşim acele olmasa taksiden inecektim. Ben dinledikçe Diyarbakırlı vatandaş coştu! Hız tahdidinden tutun da Erdoğan’ın Kur’an ile kürsüye çıkmasından, bu yolla Türkiye ve kendilerine ayar vermeye kalkışmasından bahsetti. Belli ki kuralsız ve keyfi yaşamak istiyor. Parayı veren düdüğü çalar ve istediğini yapar noktasında! Adama terbiye vermeden demokrasi verirsen olacağı budur. Benzeri bir sahneyi Şirinevler metro durağında yaşadım. Doğulu oldukları her halinden belli iki kişi duraktaki güvenlik görevlisi ile tartışıyorlardı. İbreti alem bir tartışma idi. Güvenlik görevlisine git diye hitap ediyorlardı. O da onlara şöyle karşılık veriyordu: Ben buranın güvenlik görevlisiyim, nereye gideceğim? Selahaddin Demirtaş Şirinevler metrosundaki hemşerilerinden bir adım daha ileri giderek Türk Silahlı Kuvvetleri’nin de silah bırakması gerektiğini söylüyor. Acaba PKK yerine dağlara mı çıksınlar? Bu durumda onların yerine de PKK eşkiyası geçecek! Şimdi belki de Demirel gibi, ‘söylemekle demokrasi aşınmaz’ kakofonisindeyiz. Onların tatminsizlik sorunu bizi patlama noktasına doğru getiriyor. Adamların tek güvenceleri şirretlikleri.
Cüretleri son haddine dayandı. Bütün uyarılara rağmen açılım sürecinde ısrar edenler yanlışlarının veya gelinen bu noktanın hesabını vermelidirler. Türkiye’yi uçurumun kenarına getirdiler.
Din olmadan Kürtleri yola getirmek, zapt altına almak mümkün değildir. Demokrasinin ayarlarının zorunlu olarak daraltılması gerekmektedir. Bundan ötesi kuruntudan ibarettir. ‘Dini duyguları güçlendir, seküler eğilimleri dizginle, huzuru yakala, bul’ formülü işletilmelidir. Dindar diye anılan iktidar partisi bu yönü ihmal etmiş dolayısıyla Kürtlerin seküler kampı güçlendirilmiş onlar ise kendileri cinsinden başka bir partner arayışı içine girmiştir.
Bu arada, Ertuğrul Özkök, Şirin Payzın ile Selahaddin Demirtaş bir adada demokrasi survivorü programında yarıştırılmalı. İyi olan kazansın!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.