Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Nefret Savaşçıları

Nefret Savaşçıları

Ümmetin son parçasını da, Kürt partizanlar vasıtasıyla bölmek istiyorlar. Hisleri ve duyguları çoktan akıllarını aşmış bulunuyor. Aklın yerini histeri dalgası almış görünüyor. Bunun nedeni Kürtler üzerinde de inceden inceye çalışılmış olmasıdır.

Önce İngilizler, yıllardan beri de açıkça söylemek gerekirse Yahudiler ve Amerikalılar Kürtler üzerinde çalışıyorlar. 1882 yılından beri suni rüzgarlarla estirdikleri Türk nefretinin de son dalgası. İngilizler Mısır’ı işgallerinden sonra Türkleri Arap Doğusundan atma ve yerine geçme hevesine kapılırlar.

Bu emelleri doğrultusunda damardan Türk nefretini işlediler. Bu nefret kimi yerlerde Arap Baharına kadar yüz yıl boyunca devam etti. Türk ve Arap ulusalcılar birbirlerine çalışsalar da bir ulusun yekdiğerinden nefret etmesi için var güçleriyle çabaladılar.

İngilizlerin açtığı nefret çığırının varisleri, tohumunun acı meyveleri ve nefret savaşçıları olurlar. Bu nefretin bir ölçüsü de yoktur. 1882 yılında ve sonrasında Beyrut ve Bağdat gibi şehirlerde bağımsızlık ve Arap milliyetçiliği rüzgarları esiyordu. Bağdat’ta yaşayan bir Fransız günlüklerinde o havayı şöyle teneffüs etmektedir: “Her yerde aynı oranda Türk nefretiyle karşılaşıyordum.

Türk boyunduruğundan kurtulmak mayalanma halinde idi ve ortak bir hissiyatı yansıtıyordu. Ufukta bir Arap milliyetçiliği dalgası gözüküyor. Yakında Arapçılık akımı İslam alemi içindeki merkeziyetçi bir konum talep edecektir…(Ed Devletü’l İslamiyye, Takiyyüddin Nebhani, s: 193, Daru’l Ümme)”
Nöbet Kürtlerdedir. Nitekim, Muhammed Surur Zeynelibadin tam bir isabetle devri ve nöbeti gelen diğer bir millet olan İranlılara işaretle  ‘Cae Devru’l Mecus/Mecusilerin Dönemi Geldi’ kitabını kaleme almıştır. Uyanan hücreler gibi bazı milletleri de uyandırıyorlar.

İmparatorluk ve jandarmalık sırası Mecusilerin torunlarında, bölme sırası da Kürtlerdedir. Elbette dalgaya karşı duramayan, masumları tenzih ederek şunu söylemek durumundayız: Kürtler arasında böyle menhus bir dalga kabarmıştır. Ayhan Demir’in Dr. Erdal Aydoğan’ın  ‘İttihat ve Terakki’nin Doğu Politikası’ çalışmasından hareketle kaleme aldığı bir makalede değindiği gibi, Kürt milliyetçiliği İngilizlerin ince ince işlediği bir damarın meyvesidir.

İngilizlerin estirdiği Türk nefreti dalgasının kalıntılarından başka bir şey değildir. Arapların savdığı bu nefret şimdi Kütlere bulaşmıştır.  Lakin Kürtler sadece Türklerden değil ümmetten de nefret ediyorlar. Ümmet içinde sevdikleri bir millet var mıdır? Belki de aynı nefreti paylaştıkları Berberiler gibi bazıları.

Yoksa ortak alanda yaşadıkları ne Arapları ne Türkleri ne de Persleri seviyorlar. Bununla birlikte Humeyni’nin özel doktoru Mısırlı Fehmi Şinnavi, onlara ‘ümmetin yetimleri’ sıfatını takarak daha da kışkırtmıştır. Ümmete karşı kışkırtılan bir bölük olmuşlardır. Türkiye, Irak ve Suriye’de yıkım mangası haline gelmişlerdir. Irak’ta ABD ile birlikte Baas rejimini yıkmışlar Suriye’de ise Esad Baas’ına tav olmuşlar ve arkasına takılmışlardır. Türkiye’de ise son seçimler öncesinde ve sonrasında Kemalist kesimle flört halindedirler. Geçmişte Türkiye’de derin devletin aracı oldukları halde şimdi iktidarı derin devlet olarak tanımlıyorlar. Halbuki, ittifak kurdukları ‘Camia’ bir iki yıl öncesine kadar derin devletin yerine geçmekle suçlanıyordu. Adamlar tükürmekle ve çamur atmakla besleniyorlar!

***

Ümmetin yetimleri tanımı, ümmeti yetim bırakma projesidir. Bu süreçte Türk nefretinin son muhatabı, aleti de Kürtler görünmektedir. Sevgi ve nefret simyasal özellikler taşıyan önemli bir silahtır. Batılılar bunun farkındadır. Sevgi ve nefret gözü dost ve düşman üretir. 1882 yılından itibaren İngilizler Mısır’da bunu yapmaya çalışmışlardı. Selefleri Napolyon Mısır’a geldiğinde ‘Mısırlıları Kölemenlerin boyunduruğundan kurtaracağım’ diye kendisine bir misyon biçmiştir. Mısır’ı işgal etmeye gelen adam kölelikten azat beratı dağıtmaktadır! Halkı birbirine düşürme politikası izlemiştir. Bugünkü tabirle böl yönet

. Napolyon’dan 200 yıl sonra bölgeye abanan ve sarkan Bush da karşımıza ‘düşmanını yani işgalcini seveceksin’ parolasıyla çıkmıştır. Bernard Lewis’in ifadesiyle Müslümanın öfkesini yutturmak, teskin için nefret gözünü muhabbet gözüne çevirmek gerekir.

Geç dönem milliyetçilik dürtüsüne uyanan Kürtler de Araplardan sonra Türk nefret dalgasına kapılmışlardır. İngilizlerin geriye bıraktığı ve Amerikalıların suladığı ve beslediği nefret virüsü Kürtlere de bulaşmıştır. Bunun sorucu olarak PKK unsurları nefret savaşçısı haline gelmiştir. Bu suretle İngilizlerin nefret Amerikalıların da böl yönet taşeronu haline gelmişlerdir. İslam dünyasının geçiş döneminde ve zor zamanında sömürgecilerin kör aleti olmuşlardır.  

Bush Müslümanlardaki Batı nefretini izole etmeye çalışırken Bediüzzaman, ‘Batı husumeti kalmalıdır’ diyor. Kürtlerin son dalgasına tutuldukları şark husumetinin zail olmasını isteyen Bediüzzaman aksine Garp husumetinin baki kalmasını arzu eder. Bu kurtuluş reçetemizdir. Bugün ise Kürtlerin tam tersini yaptıklarını, Batı’ya yaltaklandıklarına şahit oluyoruz. Batı’ya muhabbet gözüyle bağlı olan liberaller ise Batı’nın gözdesi. Ferid Zekeriya’nın ifade ettiği gibi İslam dünyasında liberal dalga tutarsa Batı’nın gözü arkada kalmaz. Sevgi gözüyle kimyaları değişmiştir.

Kürtçüleri en çok destekleyen akımın da Batı adına liberallerin olması tesadüf değildir. Bugünkü Kürtçülerin yakalandıkları şuubi/ulusalcı akım nefret akımıdır. Panzehiri İslam’dır. Bununla birlikte bu menhus illete aynı şekilde ve fazlasıyla karşılık verilmelidir. Onlar imandan biz küfürden nefret ediyoruz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Mustafa Özcan Arşivi