90’lı Yıllar Sendromu!
PKK, Kürt halkının meşru savunma örgütüdür” anlayışını topluma enjekte etmeye çalışan, PKK öldürdükçe “görmedim-duymadım-bilmiyorum” moduna geçen bazı yazar-çizer ve âkil heyet mensubu müptezeller, güvenlikçi politikalar tekrar devreye girince ortalığı ayağa kaldırmaya başladılar! Neymiş efendim; mevcut terörle mücadele konsepti, nezaket ve demokrasi sınırlarını aşarak endişe verici bir mücadele haline gelmiş imiş..!
“Fırsat” kapsamında değerlendirilerek müthiş bir propaganda ve algı yönetimiyle birlikte yürütülen “terörü masabaşında çözeceğiz” stratejilerinin gelinen aşamada “tehdit” kapsamı altında değerlendirilir olması bu müptezel takımın umurunda değil… Terörle mücadele için atılan her meşru adım sonrası “90’lı yılların güvenlik politikalarına mı dönülüyor?” şeklinde tepki üreterek olan bitenleri bir heyula haline getiren bu malum odaklar, aslında terör örgütünün “cephe gerisi” faaliyetlerinin bir parçasıdırlar!
Sahi, 90’lı yıllardaki güvenlikçi politikalar, sadece hukuk dışına sapmış bazı ayrık otlarının neden olduğu bir süreç miydi? Yoksa terörle mücadelede başarılar elde edilmiş bir süreç miydi?
Tamam, 90’lı yılların gerçekten vicdanları sızlatacak ve özür borçlu olduğu ciddi hataları oldu. O dönemin güvenlik konseptini hazırlayanların ve uygulayanların içerisinde o yılların kokuşmuşluklarından nasibini alan, yetkilerinin ve hukukun dışına taşan bazı kişilerin de olması, terörle mücadelede elde edilen o müthiş başarılara gölge ederek hâlâ bedel ödetiyor zaten!
90’lı yılların güvenlikçi politikalarının en bariz başarısı, bu ülkede“1830 gün” PKK şiddetsizliğinin yaşanmasına neden olmasıdır. Bu en uzun süreli şiddetsizlik dönemidir. Çözüm Süreci bırakın terörü bitirmeyi, bu kadar uzun süreli şiddetsizliği bile sağlayamamıştır! Aralık 2012’ten itibaren yürütülen MİT-Öcalan Müzakere Süreci’nin şiddetsizliği geçtiğimiz günlerde sona erdiği sanılıyor. Oysa bu dönemdeki şiddetsizlik aslında Mart-Nisan 2014’te son bulmuştu!
Öte yandan, Öcalan bile İmralı’daki dava sürecinde, 1993’ten sonra TSK’nin yaptığı operasyonları kastederek “1993-1994 yıllarında Türkiye’nin gücü beni silip süpürdü” demişti. 90’lı yılların mücadelesi; PKK’yı besleyen o yılların Suriye’sini bile hizaya getirmiş, birkaç cılız farklı ses dışında tüm dünyaya “PKK terörist bir örgüttür” dedirtmişti. 1992,1993 ve 1994 yani terörün zirve yaptığı o yıllarda, Mehmetçik gözünü kırpmadan savaşıp dağlarda kahramanca destanlar yazmıştır. 90’lı yıllarda karakol bastığında en az 150-200 militanını kaybetmeyi göze alan teröristlerin o yıllarda sayıları 15 binlerden 5 bin civarına düşmüştü… Ne yazık ki Çözüm Süreci’nde bırakın eşkıyanın silahı bırakmasını, eline silah alıp eşkıyalığı tercih edenlerin sayısı tekrar arttı, sınırlarımız kevgire döndü!
90’lı yıllarda PKK’nın ekonomik faaliyetlerine de ciddi darbeler indirilmişti. Oysa Çözüm Süreci’nden beri; akaryakıttan, sigaradan, iletişimden, hayvan ticaretinden, kısmen finanstan, tarım hatta imalat sanayinde kaçak girdi kullanımına dek kayıt dışı işleyişteki müthiş artışın önü hâlâ alınamıyor!
90’lı yılların güvenlikçi politikalarının en önemli misyonu; terör örgütünü dağda ve kırsalda faaliyete zorlamasıydı… O zamanlarda eşkıyanın bırakın şehirlere inmesini, mezralara bile inişi olay olurdu! Şimdilerdeyse eşkıya paralel devlet yapılanmasının çok ötesinde, kent meclislerinden iktisadi kooperatiflere hatta kom’lara dek sivil toplum içinde hacimli/kılcal örgütlenme halinde büyüyor! KCK adlı müstakil şehir yapılanmasıyla anakentlerin kılcal damarlarına yerleşerek, “iç savaş provalarını andıran” terör eylemleri yapacak imkânlara kavuşmuştur!
Hülasa,
PKK ve türevleriyle mücadelede kararlılık arttıkça, bu milletin içerisine yerleştirilmiş sürekli “yemlenen” ve “sulanan” eli kalem tutan-ağzı laf yapan ‘Truva Atları’ rahatsız olmaya başladı. Bunların psikolojik savaş malzemesi haline getirdiği “90’lı yılların güvenlikçi anlayışına” hepten haksızlık yapmamak lazım! Üstüne üstlük; elinden silahını bırakana kadar terörle ve teröristle müzakere değil, mücadele etmeye kararlılıkla ve azimle devam etmek lazım!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.