Diyanet Şehitliğin faziletleri hakkında hutbe okutmalıdır
Bu kadar insanın evine, ocağına ateş düşüyor. Şu millete bir şey hazırlasanıza. Bir hutbe bunun adına okuttursanıza. Şehitlik hakkında dünya kadar ayet, hadis var. İnsanların gönlüne ferahlık için bunlardan bir şey serpiştirsenize.
Kur’an-ı Kerim’de “Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanmayın. Bilakis onlar diridirler, Rab’leri katında rızıklanmaktadırlar.” (Ali İmran-169) buyruluyor. Bir diğer ayette “Allah yolunda öldürülenlere ölüler demeyin, hayır diridirler, fakat siz sezmezsiniz.” (Bakara-154) buyruluyor. Burada da dememeyi bırak, aklınızdan bile geçirmeyin, zannetmeyin diyor.
Rablerinin manevi civarlarında rızıklandırılıyorlar. Bakın rızıklandırma öbür ölülerde yok. Şehitlerde rızık da var. Yani yeme-içme devam ediyor. Cennet ırmaklarında gezinti devam ediyor. Diğer ölülerde bu yok. Şehitlere özel muameleler var.
ŞEHİT, YAKINLARININ ENDİŞESİNİ YAŞAR
“Allah’ın lütfundan verdiği nimetle sevinçlidirler.”(Ali İmran-170) “Dünyaya bir daha döner misin?” deseler, “Dönmem” der. Orada o kadar rahat etmiş. Ne çekeceksin bu dünyanın zahmetini, sıkıntısını. “Arkalarından kendilerine ulaşamayan kimselere de hiç bir korku olmayacağını ve üzülmeyeceklerini müjdelemek isterler.” (Ali İmran-170) Adam şehit olduğu zaman anasına, babasına, karısına, yakınlarına Allah-u Teâlâ özle bir lütufta bulunuyor. Onlara, onların haberini veriyor. “Siz ki Allah yolunca şehit olduğunuz. Geride kalanlarınız adına da korkmayın, üzülmeyin. Onları da korkutmayacağım. Onlar da mahzun olmayacaklar. Onları da ben İslam üzere yaşatacağım. Onlara da iki cihanda korku, üzüntü yaşatmayacağım” diyor. Niye?
Çünkü o şehit bir tek “Çocuğum, karım, anam, babam üzüldüler. Onların sonları acaba ne olur? Onlar benle buluşur mu? İmanlı ölüp cennete girerler mi? Bir sıkıntı var mı?” endişesi yaşar. Kendi adına endişesi kalmaz. Mevla orada da “Müjde veriyorum, sevindiriyorum” der.
AZAMİ DERECEDE FAYDA
Yani bir şehit verdiği zaman arkadan o aileye öyle bir rahmet geliyor ki Allah-u Teala onlar adına şehide garanti veriyor. Ali İmran Suresi’nin ayeti. “Onlar da korku ve üzüntü çekmeyecek” diyor. Bu ne demek yani? Allah müjde veriyor. Allah bilmez mi onun sonunu. Demek ki şehidin yakınları da sabrederlerse, Allah için niyet ederlerse ve razı gelirlerse oradan azami derecede faydalanırlar. Niye bağırıp, çağırıp, yırtınıp, dövünüp sevabını eksiltesin, makamını eksik edesin.
Kendi makamından bahsediyorum şehidin makamına bir şey olmaz. Sana da yazık. Sen de kazan. Rabbim herkesi kazandırıyor. Kimseyi zayi etmez ki seni niye zayi etsin. Sen bu kadar üzüntü çekiyorsun. Bu üzüntü boşuna mı yahu? Ciğerin yanmış, için yanmış. Başkası gibi değil. Allah-u Teala tabi ki sana da bir özellik verecek. Çünkü “Sabredenlere mükafatları hesapsız verilecektir” (Zumer-10) diyor.
CİĞERLERİNİ TOPRAĞA VERİYORLAR
E sabır kolay mıdır? Ölüm bu yani. Yetiştirdiğin evladını, canını, ciğerini toprağa veriyorsun. Bu ne büyük sabır ister. “Namaz, abdest, teheccüd, zekata ölçülü veririm, sabıra ölçüsüz veririm” diyor. “Hesapsız veririm, ona saçarım” diyor. Hadis-i şerifte de “Mükafatları başlarından aşağı boşaltılacaktır” diyor.
Onun için kaybeden yok yani. İmanı olan, Ehl-i Sünnet’e göre itikadı olan bir Müslümanın kaybetme şansı yok yani. Allah-u Teala “Ecrini zayi etmem” diyor.
GÖZ YAŞARIR, KALP ÜZÜLÜR
Üzülmemek elde değil. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) “Göz yaşarır, kalp üzülür” diyor. Oğlu İbrahim vefat ettiğinde o da ağladı. Ağlamak serbesttir, hatta sünnettir. Ağlamamak merhametsizliktir. Ağlanacaktır, üzülünecektir. Ama bağrılmayacak. Haşa “Beni mi buldun?” diyerek Allah’a itiraz olmaz.
Yaka yıpratmak, yanak tokatlamak, diz dövmek gibi şeyler İslam tarafından nehyedildi. “Yakasını yıpratan, yanağına tokat atan bizden değildir” buyruluyor.
Tabi burada cahiliyet lafları etmekle birlikte olanı söylüyor. Yani “Bu kadar adam yaşıyor, benim oğlumu mu buldun?” gibi laflar. Bunlar cahiliyet laflarıdır. Allah’a inananın konuşacağı laflar değil.
OCAKLARA ATEŞ DÜŞÜYOR
Bu noktada şuur önemli. Sen bu ayetleri, hadisleri millete okumazsan, askere, polise bunları güzel hocalar tarafından okutturmazsan, sen bu şehitlik şuurunu aşılamazsan, bu adamlar buraya gelirken anasına, babasına dini bir hizmet yapmazsan... Yahu şu kadar ayet, hadis okuyoruz. Geçenlerde “Diyanet IŞİD hakkında ne yaptı?” dedim. Hemen dediğim hafta rapor hazırladılar. IŞİD kaç senedir var yahu. Benim dediğim hafta rapor hazırladılar ve hutbe okuttular. Yahu bu şehitlik hakkında bu kadar ayet, hadis var. Allah’ın kazasına rıza konusu var. Bu kadar insanın evine, ocağına ateş düşüyor. Şu millete bir şey hazırlasanıza. Bir hutbe bunun adına okuttursanıza.
İLİMSİZ NİYET OLMAZ
Dünya kadar ayet, hadis daha var. Şu benim konuştuklarım zerresi olmaz. İnsanların gönlüne ferahlık için bunlardan bir şey serpiştirsenize. Ne yapacağız arkadaş? Bu ırkçılığa, bu teröristlere karşı bir ayet, hadis okuttursanıza. Bu millete “Yapmayın, etmeyin. Aklınızı başınıza devşirin. Çolunuza, çocuğunuza sahip çıkın. Bunlar vatan, millet düşmanları, mufsit insanlar. Bunlara meyletmeyin” desenize. Bu hususta Allah ve Resulünün beyanları yok mu?! Kur’an’da, sünnette bu konuların hepsi yok mu? Var. Peki, niye bu konular konuşulmuyor? Onun için diyorum ki ameller niyetlerle alakalıdır. Niyetler ise ilimle ve şuurla alakalıdır. Bilmeyen neye niyet edecek? Bilmeden niyet olmaz. İlimsiz, şuursuz niyet olmaz. Niyetsiz namaz, niyetsiz amel olur mu?!
NASIL TESELLİ OLSUNLAR?
Oğlu şehit oldu bu adam neye niyet edecek? Neye razı gelecek? Buna ne müjde var? Bunun ne sevabı var? Bu adama Allah ne vaat etmiş? Bunları demek lazım değil mi?! Benim mi demem lazım her şeyi arkadaş! Bu kadar müessese, kurum ve kuruluş var. Kattrilyonlarca bütçeler var. Ben garibanın biriyim. Benim ne imkanlarım var? Bu millete yazıktır.
Şuursuz, ilimsiz bırakıldı. Ruhlar aleminden habersiz bırakıldı. Ölüm ve ötesinden habersiz bırakıldı. Zaten ilahiyatçı bir takım hocalar bütün bunları inkar etti. Adam “Hediye de gitmez. Fatiha da okuma” diyor. Yahu kadının yavrusu şehit düşmüş, bu da hoca olmuş, zındık. Çıkmış kadına “Boşa fatiha okuma” diyor. Bu insan neyle teselli olacak arkadaş? Ruhuyla bir irtibat kuracak işte. O da ona fatihayı yasaklıyor. Ya havle vela kuvveten.
O TOPLUM VATANINI VERMEZ
Bu adamlara bir tane dur diyen yok. Milletin kutsallarıyla oynamayın arkadaş. Milletin dini var. Ne demek “Ölüsüne, dirisine okumayacak?” Şimdi bir de bunları konuşuyorlar. Ruhlarla irtibatı kopartmışlar. Ondan sonra “Ölen gitti” diyorlar. Bu sefer hepten üzülüyorlar ölen gittiyse. Çünkü ona gitmediğini anlatacaksın. Diri olduğunu anlatacaksın. Cuma geceleri evleri gelip, ziyaret ettiğini anlatacaksın. Senden hediye beklediğini anlatacaksın. O şuurda olursa, o müessese yaşar. O toplum canlı kalır. O toplum işgal edilemez, vatanını vermez. Ama adama “O boşuna, bu boşuna. Ölü gitti boşuna. Fatiha okuma gitmez. Sevap hediye gitmez” diyor. Adamın bütün irtibatı kesildi. “Eyvah oğlum boşuna gitti” diyor.
VEREN DE, ALAN DA O’DUR
Onun için biz ahirete inanmış kimseleriz. Ruhlar aleminden haberdar olan kimseleriz. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bizlere ruhlarını buluştuğunu haber verdi. Dünyadaki buluşmada rüyadaki buluşmadır işte. Nice ölülerle görüşüyoruz. Ölmüş kişileri görüyorum ben. Siz de görürsünüz. Ruhani buluşma odur. Haber alıyoruz, bilgi alıyoruz. Biz bir şey söylüyoruz. Benim ölüleri gördüğüm bayağı oluyor. Tanıdıklarımdan yani. Tanımadığından da görebilirsin. Ben “Abdülkadir Geylani’yi gördüm” diyor adam. Bunlar hoş şeyler. “Mümin için peşin müjde rüyadır” buyruluyor. Çünkü Allah-u Teala hazretleri mümini rahatlatır, ferahlatır. Ahiretle ilgili olaylardan haberdar eder. Böylece insanın da azmi güçlenir. İtikadı şuuru artar. Artık malından da, canından da bir şey gitse rıza gösterir.
Meyvaları gitse, gönlünün meyvası çocuğu gitse rıza gösterir. “İnnâ lillâh ve İnnâ ileyhi Râciûn” Biz Allah’ın mülküyüz. Alan O’dur, veren O’dur. “Aldığı da Allah’ındır, verdiği de Allah’ındır”.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.