Şehitlik İslam'a ait bir kavramdır
Önüne gelen gâvur, dinsiz, kitapsız herkes şehit olmuş. Sürekli genişliyor. Bu nasıl iştir? Şehadet, Kur’an’da, hadiste geçen bir mefhum. Müslüman olmayan adamdan şehit olmaz.
Türkiye’nin topraklarında, Müslümanların vatanında bu kadar gâvurun gözü varsa ve onların bu kadar gücü, parası, imkânı varsa bu kadar taşeron çapulcu da ortalıkta varsa bunun kıyamete kadar biteceğini umma.
Ama bitirmek için çareler ara, tertipler yap, uyanık ol, nöbeti bırakma. Mevla böyle buyuruyor. Bu ayeti kerime din, dünya ve ahiret meselelerinin tümünü içine alıyor.
DARISI HEPSİNİN BAŞINA
İslam şuuru verilmeden adam şehitlik şuuruna erebilir mi? Bu nasıl iştir? Adam Müslüman değil ona şehit diyorlar. PKK’nın leşlerine şehit diyorlar. Geçenlerde gebertilmiş Hakkâri sorumlusu mu ne -darısı hepsinin başına- şehitler mezarlığına gömülmüş. Adam murt gitmiş, sen bunu şehitler mezarlığına gömsen ne olur? Ona şehit adı takıyor. Davan ne? Irkçılık! Davan ne? Allah’ın dini için ne yaptın sen? Masum, günahsız, suçsuz askeri öldürmeye kalktın, onlara saldırdın. Masum insanlara niye saldırıyorsun? O sana saldırdı mı?
FESAT ÇIKARIYORSUN
Geliyorsun, sen saldırıyorsun. Başlatan sensin. Azgınsın, eşkıyasın. “Allah ve Resulüne karşı savaşan ve yeryüzünde fesat çıkarmaya çalışanların cezası, ancak öldürülmeleri veya asılmaları yahut ayak ve ellerinin çaprazlama kesilmesi, ya da yeryüzünde başka bir yere sürgün edilmeleridir. Bu, dünyada onlar için bir zillettir. Ahirette ise onlar için büyük bir azab vardır.” (Maide-33)
Burada bir rejim var, sistem var, düzen var. Milletin canı, malı vs. bir şekilde korunuyor. Tamam, birçok hükümler şeriata, Kur’an’a uygun değil, bizim de beğenmediğimiz şeyler var. Haramlar işleniyor, günahlar serbest edilmiş.
Onlar ayrı bir şey. Ama bir sulh, eman, güvence var. Hiç olmazsa adamın namusuna, parasına falan kimse dokunmuyor meselesi var.
EŞKIYALIK YAPAMAZSIN
Sen ne yapıyorsun? Onu da bozacaksın, yeryüzünde fesat çıkaracaksın. “Vergiyi bana vereceksin, yargılamanı ben yapacağım. Asacağım, keseceğim. Oğlunu, kızını ver. Onları dağa götüreceğim” diyorsun. Yahu adamın çoluk, çocuğuna nasıl eşkıyalık yaparsın.
“Yeryüzünde fesat çıkaranların cezası ancak ve ancak öldürülmeleridir, sallandırılmalarıdır.” Ayetteki ikinci hüküm darağacında sallandırılacaktır diyor.
Ya da elleri, ayakları çaprazdan kesilecek. Ya da sürgün edilecek.
İslam devleti dördünden birini uygular ama ilk baştaki iki maddede öldürülmek var.
Öldürülmek ve asılmak. Bunu söylüyor Kur’an. Sen yeryüzünde fesat çıkaran adamsın. Nasıl şehit oluyorsun yahu? Şehitler mezarlığına gömülüyor bilmem ne, bilmem ne. Senin niyetin ne?
ŞEHİTLİĞİ ÇOK SULANDIRDILAR
Fesat çıkarmak. Nasıl şehit oluyorsun? Zındık! Şehitliği o kadar sulandırdılar. Ama zulmen öldürülen hükmüne göre orada bir vatandaşa rastlasa, vatandaş mazlum ise o da şehit olur.
Ben buna bir şey demiyorum. Zulmen öldürüldüğü için. Ama Müslümansa tabi. Ermeni’nin şehit olacak hali yok.
Din yok, iman yok. Her gün Allah’a, kitaba söven adam ölüyor. Gazeteciyse basın şehidi oluyor. Medya şehidi oluyor. Öbürü milletvekili bilmem ne. Mesela kâfir. Din, iman yok. Öyle milletvekilleri de var. Her milletvekili Müslüman değil. Adam ölüyor demokrasi şehidi oluyor. Böyle bir şeyler. Sürekli genişlettiler. Müslüman olmasan da şehit oluyorsun! Şehit ne demek?
BAŞKA TABİR BULUN
Arapça şehadetten geliyor. Şehadet ne? Kur’an’da, hadiste geçen mefhum. Yahu sen o zaman başka bir tabir bul. Kendine başka bir deyim bul. “Yeni bir deyim buluruz da tutturamayız. Milletin nazarında onu itibarlı kılana kadar, biz yine bunu kullanalım” diye düşünüyorlar. Ama bunun patenti sana ait değil, nasıl kullanırsın? Bu İslam’a ait bir mefhum. Bu Allah’ın, Kur’an’ın, sünnetin, Ehl-i Sünnet’in mefhumu. Sen bunu nasıl şümullendirirsin? Önüne gelen gâvur, dinsiz, kitapsız herkes şehit olmuş. Bu nasıl iştir?
‘SENi BiZ ZiYAN ETTiK’
Sakın kimseyi günahkâr diye hakir görmeyelim aksine ona ulaşamadık diye kendimizi itham edelim. İmâm-ı Âzam Ebû Hanîfe Hazretleri’nin komşularından ayyaş bir genç vardı. Bu genç, sabahtan akşama kadar içer, geceleri de yerinde duramaz nâralar atıp, küfürler savurarak etrafı dayanılmaz derecede rahatsız ederdi.
Bir gece gencin attığı nâralar kesilince, İmam sabahleyin gidip gencin başına bir hal gelip gelmediğini araştırdı. Arkadaşları, içki yüzünden kavgaya karışıp hapse atıldığını söylediler. Ebû Hanîfe Hazretleri bu duruma çok üzüldü. Hapishaneye giderek yetkililerden onu serbest bırakmalarını rica etti. Memurlar ancak kefâlet ile serbest bırakabileceklerini söyleyince İmâm-ı Âzam Hazretleri kefil oldu ve sarhoş komşusunu hapisten kurtardı.
SEN HELAL ET
Durumu öğrenen genç, derhal İmam’ın yanına koşup nedamet gözyaşları döktü. Artık içkiye tevbe ettiğini söyledi. Bundan sonra ona layık bir komşu ve talebe olacağına söz verdi. Büyük İmam gence şefkatle baktı ve hüzünlü bir sesle: “Delikanlı! Görüyorsun ya seni gerçekten biz ziyan ettik. Sana ulaşma gayretini gösteremedik. Asıl sen bize hakkını helal et” dedi.
İmâm-ı Âzam Hazretleri’nin bu şuurunu en güzel şekilde kavrayarak hayatımıza tatbik etmeye ne kadar muhtacız! Bu milletin gidişatından kendimizi ne zaman mesul hissedeceğiz?! Ne zaman topluma karşı vazifelerimizi yapıp yapmadığımızın muhasebesini yerine getireceğiz?!
CENNET BELES MiDiR?
Hasen-i Basrî (Radıyallâhu Anh)ın buyurduğu gibi:
“Amelsiz cennet istemek de günahlardan bir günahtır.” Dünyada en basit şeyler bile paraylayken, paha biçilmeyen cennet beleş midir?!
“Rûhu-l Beyan Tefsîri”nde gördüğümüz üzere; İbrahim Ethem Hazretleri bir gün hamama gider. Hamamcıya parasının olmadığını söyler ve hamama girmesine izin vermesini ister. Hamamcı, parasız hamama girilemeyeceğini söyleyerek Hazret’i hamama sokmaz.
İbrahim Ethem Hazretleri ne kadar ısrar ederse etsin hamamcının inadını kıramaz. Boynu bükük hamamdan ayrılırken öyle bir bağırış bağırır ve feryat eder ki, feryadı duyan ahali şaşkınlık içinde koşturup toplanırlar Hazret’in başına. “Bu kadar ağlayıp feryat etmene gerek yok. Yeter ağlayıp feryat etme, hamam paranı biz verelim” derler.
Kalabalığa döner ve seslenir İbrahim Ethem Hazretleri: “Ey ahali! Hamama giremediğim için mi sanıyorsunuz bu feryadımı?! Ben hamama giremediğim için ağlamıyorum. Dünyada parasız iken hamama bile sokmuyorlar. Ya âhirette de senin cennete girecek amelin yok diye kapıdan çevrilirse halim nice olur diye ağlıyorum.” İşte âhiret aklı çalışanların hali daima tefekkür ve tezekkürdür.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.