PKK’nın Beyni Batı’da
HaberTürk Kanalı’nda Enine Boyuna programında Cevat Öneş’i izleme fırsatım oldu ama sözlerini teessüfle karşıladım. Zira bir zamanlar çözüm süreci için aktif katkı sunan yönlendirici bir mevkideydi. PKK sorununu demokrasiye bağladı ve işin içinden sıyrıldı.
Bir defa demokrasi çözüm değil, onların beslenme kaynağı. Birinci defa kendileri demokrat değil ki demokrasi kendilerini dindirsin ve teskin etsin! Merhem olsun. Adamlar düpedüz totaliter bir yapının ürünleri ve parçaları. Dertleri demokrasi yaveleri üzerinden karşı iradeyi zayıflatmak ve kalkışma zeminini güçlendirmek. Kaldı ki bizdeki gibi gevşek ve nemelazımcı bir demokrasi dünyanın hiçbir yerinde bulunmuyor. Sorunların kaynağı, gevşekliğin adının demokrasi konulmasıdır. Esasında işin çözümü bazı liberallerin dudak büktükleri Sri Lanka modelindedir. Zira PKK unsurları demokrasiyi hakem almıyorlar, istismar ediyorlar. Kıt akıllarıyla Türkiye’nin iradesini ellerine geçirmek istiyorlar. HDP ve PKK, Kobani üzerinden Türk dış politikasını yönlendirmek ve kendi zaviyesine hapsetmek istemedi mi? IŞİD Suriye ve Irak devrimlerini söndürme aracı olarak sahaya indi veya indirildi. PKK ve türevleri ise bölgeyi yeniden bölmek için devreye girdiler ve sokuldular. Birbirleriyle vuruşsalar da üst akla göre rol dağılımı içindeler. Birbirlerinin misyonlarını tamamlıyorlar.
Cevat Öneş, ‘meseleyi siyaset ve demokrasi çözer’ dedi. Bununla birlikte sahada ne doğru dürüst siyasetçi ne de demokrat var. Özellikle Kenan Evren’in 12 Eylül öncesi siyasetçiler için söylediği bugün de geçerli. Özellikle de HDP açısından. ‘Yedikleri kaba pisliyorlar’ demişti. Yedikleri demokrasi kabını kirletiyorlar. Dolayısıyla Öneş’in vizyonuyla gittiğinizde tek seçenek, ülkenin kargaşaya boğulması veya bölünmesi veya demokratik anlamda daha geriye gitmesidir. Demokraside daha ileriye götürmek için çıktığınız yolda en geriye savrulabilir, düşebilirsiniz. Çünkü demokrasi sermaye gibidir, turist gibidir güvenli liman bulamazsa geriye kaçar. Öndeş demokrasinin önünde engel olarak PKK unsurlarını değilse Türk siyasetçilerini görüyor. Bugüne kadar İsrail de öyle yaptı. Bölgenin demokrasi vahası olmakla övünüyordu. Ne zaman ki Arap Baharı’yla birlikte halkın iradesi tecelli etmeye başladı demokrasiye ilk tekmeyi savuran İsrail oldu. Demokrat değil diye Sisi’den şikayeti mi var? Sisi gibi diktatörler bir dediğini iki etmiyorlar. Daha iyisi Şam’da Esad! Mürsi kalacak olursa işler sarpa saracaktı. Arap demokrasisini ilk vuran İsrail demokrasisi oldu! Kaldı ki geçmiş zamanda PKK derin devletin araçlarından birisiydi.
***
A Haber’de Bülent Akarcalı’yı izledim. Kendisini hiç bu kadar yalın ve net görmemiştim. PKK’nın mafyamsı bir örgütlenme biçimi olduğunu ve her türlü kaçakçılığı yaptığını buna rağmen Batılıların ona kol kanat gerdiklerini söyledi. Bu totaliter örgütün merkez üssünün ne İmralı ne de Kandil olduğunu aksine demokrasinin beşiği Avrupa olduğuna parmak bastı. Zira çıkarları onu gerektiriyor. Batılılar neden demokrat olmayan aksine totaliter olan ve onun ötesinde kendi vatandaşlarını zehirleyen bir örgüte müzahir olurlar? Kürt muhabbetinden değil Türk nefretinden. Bu nefret iliklerine kadar işlemiş. Bülent Akarcalı PKK’nın beyninin Avrupa’da olduğunu da ifade etti. Amerikan elçisinin Batı’nın fikir çocuklarına veya liberallere söylediği gibi hem Avrupa Birliği hem de ABD eş zamanlı olarak Türkiye’den ayrılıkçı teröristlere ve bebek katillerine karşı orantısız güç kullanmamasını istemiştir. Yani öleceksin ama öldürmeyeceksin! Irak’ta milyonları öldürenler hesapları kapatmadıkları halde bizden bebek katillerine karşı merhametli olmamızı hatta onları baş tacı etmemizi bekliyorlar. Zira PKK karanlık savaşçılarına karşı (IŞİD), Batı’nın aydınlık savaşçıları. PKK propagandacıları da kendilerini Batı’ya öyle takdim ediyorlar.
Kadınlarını açmakla ve dağa çıkarmakla Batılıların gözlerine girmeye çalışıyor ve aynı ideolojik zemini paylaştıkları mesajını veriyorlar. Bundan dolayı da Wall Street Journal onlar hakkında ‘Marksist müttefiklerimiz’ ifadesini kullanıyor. Bülent Akarcalı, PKK’nın IŞİD’den beter olduğunu söyledi ve şu vurgulu cümleyi kullandı: Birisi bana PKK’nın IŞİD’den farkını anlatsın? Ortaya koysun! Saddam’a Kaide’nin hesabını soranlar Irak’a Kaide’yi ve Şii milislerini taşımışlardı. Bülent Akarcalı ABD’nin temel yapısının İsrail’e bağlılık olduğunu ifade etti. İsrail nedeniyle Suriye’ye tek gözle bakan ABD ile birlikte Esad rejimini tek gözle himaye eden Rusya ve İran böylece ortak bir noktada buluşmuş oldular. Hepsi IŞİD bahanesi üzerinden Esad rejimine çalışıyor. Adalet Bakanı Sadullah Ergin, terörle mücadele konusunda Akşam gazetesine bir değerlendirmesinde, PKK’nın arkasında iki yabancı istihbarat örgütü olduğunu söylemiş ve ardından eklemişti, “Abdullah Öcalan figüran, terör örgütünün beyni Avrupa’da…”
PKK’ya kucak açanlar toparlanmamızı değil büzülme ve küçülmemizi istiyorlar. Allah’ın nûrunu ağızlarıyla (üfleyip) söndürmek istiyorlar. Halbuki kâfirler hoşlanmasalar da Allah nûrunu tamamlamaktan asla vazgeçmez (Tevbe Suresi 32).
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.