İslâm’la savaşıyorlar! Ama hüsrana uğrayacaklar!
Önce şu: Küresel şer güçler, İslâm'la savaşıyorlar! Şöyle ki:
Tam anlamıyla selefsizlik demek olan Suudi-yapımı İngilizlerin kuklası Selefileri kışkırtıyor, Şiilerin üzerine salıyor, yapay bir mezhep çatışması icat ederek İran'ın önünü açıyorlar.
Bütün Arap dünyasında İhvan'ı bitiriyorlar!
Kürtlerin İslâmî kimliğini yokediyorlar!
Son kale Türkiye'yi vuruyorlar!
Peki nasıl bir savaş bu? Ve böyle bir savaşın gerekçeleri neler? Belki de en önemlisi de şu: Madem böyle bir savaş yaşanıyor, neden insanlık bu savaşı göremiyor, dolayısıyla tepki veremiyor? Hele de savaş İslâm'a karşı yürütülmesine rağmen neden İslâm dünyasında, özellikle de seküler kesimler arasında böyle bir şey paranoya olarak görülüyor?
KRALLAR VE SOYTARILAR/I
Dünyanın orta yeri sinema. Görüntülerin, ayartıların hakim olduğu bir dünya.
Bu dünyada krallar ve soytarıları yaşar: Krallar, bir şey yapar; soytarıları hemen taklide başlar.
Şunu demek istiyorum: Artık tek bir dünya var: Batılıların kurdukları ve “işlettikleri” bir dünya bu: Modernliğin geliştirdiği meydan okuma Batılıların bütün dinlere, medeniyetlere ve kültürlere tarihte eşi görülmemiş bir saldırı geliştirmelerine yol açtı: Bütün medeniyetlerin kökü kazındı, insanlığa fikirde, sanatta, ahlâkta, bilimde, siyasette, iktisatta yapabilecekleri katkıların önü tıkandı.
BATI UYGARLIĞI: İNSANLIĞIN İNKÂRI VE İNTİHARI
Başka bir ifadeyle, modern meydan okumanın insanlığa özgürlükler, insan hakları vesaire armağan ettiği tam anlamıyla bir mittir, efsanedir, çağdaş ve ayartıcı bir hurafeden ibarettir.
BatıIıların, modernlikle birlikte, büyük siyâsî, entelektüel ve iktisadî devrimler yaptıkları elbette ki tartışılmaz, inkâr edilemez bir gerçektir.
Ama bütün bu meydan okumaların hem başka medeniyetlere hayat hakkı tanımadığı hem de dünyanın bütün medeniyetlerinin varoluş ve insanlığa katkı zeminlerini (habitus ve aura'larını) yokettiği, özetle insanlığın medeniyet birikiminin inkârına, ifsadına ve intiharına yol açtığı da tartışılmaz bir gerçektir.
Bu anlamda Batı uygarlığı insanlığın inkârı ve intiharıdır.
Eğer 300 yıl gibi -medeniyetler tarihinde- kısa bir zaman diliminde Batılıların modernlik, modern ve postmodern sömürgecilik ve emperyalizm saldırılarıyla insanlığın medeniyet birikimini yokettiği yakıcı ve yıkıcı gerçeğini göremezseniz, hiçbir şeyi göremezsiniz.
“DIŞ GÜÇLER PARANOYASI” MI?
İslâm'la savaşıyorlar, derken, birileri, Müslüman toplumların iradeleri yok mu, onların iradelerini neden yok sayıyorsun, diye tepki verebilirler.
Müslüman toplumların iradeleri yok tabii ki: İslâm dünyası bağımsız değil ki. İslâm dünyası, İslâm'ın dünyası, İslâm'ın şekillendirdiği bir dünya değil ki!
2 asırdır kendi dünyalarında yaşamıyor Müslümanlar. Önce fiilen, sonra zihnen sömürgeleştirildikleri, metamorfoz yemiş, “tecavüz''e uğramış seküler bir dünyada yaşamaya, nefes alıp vermeye, Müslümanlıklarını korumaya çalışıyorlar.
Batı dışındaki bütün dünyanın hâl-i pürmelâli böyle aslında!
İnsanlık, tarihte daha önce yaşanmamış varoluşsal bir felaketle karşı karşıya: Bugün modern meydan okuma, gelinen noktada, bütün dinleri, kültürleri ve medeniyetleri seküler-kapitalist saldırıyla antropolojik ölü malzemelere dönüştürdü ve öldürdü: Uyuttu ve yuttu!
BATILILAR, İSLÂM'LA SAVAŞIYORLAR!
Sadece İslâm dünyası yutulmaya, kendini inkâra direniyor. Bugün Çin, Hindistan, Japonya, Rusya, Latin Amerika ve tabii Afrika kendi dünyalarında yaşamıyorlar: Batı uygarlığı tarafından asimile edildi, delik deşik edildi, bitirildi ve teslim alındı bütün kıtalar!
Yalnızca İslâm dünyasının İslâm'la ilişkileri bitirilemedi. Batılıların İslâm dünyası üzerine “çullanmalarının”, İslâm'ı çeyrek asırdır terörizmle, kanla, canavarlıkla özdeşleştirmeye çalışmalarının, şeytanlaştırmalarının nedeni burada gizli işte!
Batılılar, çeyrek asırdır İslâm'la savaşıyorlar. Bütün küresel stratejilerini İslâm'ın etkisiz hâle getirilmesi fobisine göre şekillendiriyorlar!
NİÇİN İSLÂM'LA SAVAŞIYORLAR?
Bunun için de temelde iki projeyi hayata geçirmeye çalışıyorlar.
Birincisi, Müslüman toplumların dize getirilmesi.
İkincisi, İslâm'ın sekülerleştirilmesi ve içeriden çökertilmesi.
Özetle, Müslümanların teslim alınamaması ve İslâm'ın içinin boşaltılamaması Batılıları çıldırtıyor?
Yakıcı soru şu burada: Niçin?
Küresel sisteme yalnızca İslâm'ın direnme kaynağı oluşturması, Batı uygarlığının tek boyutlu, materyalist, sömürgeci, tahakkümcü ve başkalarını yok edici yanını ifşa edeceği gerçeği Batılıların küresel stratejilerini İslâm'ı dize getirme, sekülerleştirme kaygısını birincil sorunları olarak görmelerine yol açıyor.
İslâm gelince Batılılar gidecek. İslâm yeniden tarih yapacak bir konuma ulaşınca hayatın hem fizik hem de fizikötesi boyutlarını aynı anda ihata eden tek “dünya-hayat tasavvuru”nun İslâm olduğunu, Batılıların İslâm'ın karşısında tutunamayacaklarını, belli bir süre zarfında unufak olacağını çok iyi biliyor bizzat Batılılar. O yüzden İslâm'ın üzerine yükleniyorlar.
SONUÇ, BATILILAR İÇİN HÜSRAN OLACAK!
Ama sonuç hüsran olacak Batılılar açısından.
İslâm'ın üzerine ne kadar gelirlerse, gerçek yüzleri o kadar hızlı ortaya çıkacak ve Batı uygarlığının “çöküş”ü o kadar hızlı gerçeğe dönüşecek.
Korkunun ecele faydası yok: Dünyaya adalet, barış ve hakkaniyet hediye etmiş bir dini, dünya tasavvurunu ve medeniyet fikrini yok edemeyecekler!
Bu yaşadıklarımız, bizim yeniden ve yenilenerek doğum sancılarımız.
Unutmayalım: Bütün büyük doğumlar, sancılıdır ve ancak o zaman sağlıklı olur. Vesselâm.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.