Cübbeli Ahmet Hoca

Cübbeli Ahmet Hoca

Kuran'ın anlaşılması sünnetle mümkündür

Kuran'ın anlaşılması sünnetle mümkündür

Ebu Hureyre (Radıyallahu Anh) dan Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) in şöyle buyurduğu rivayet edildi: “Kur’ân (-ı Kerim’in ayetleri) hakkında (şüphe edercesine ve birbirini yalanlarcasına) münakaşa etmek küfürdür.” (Ebu Davud, Sünnet: 5, 5/355, No:4603, Ahmed İbn-i Hanbel: 2/258, 286, 424)

Amr İbn-i Şuayb, babasının, o da dedesinin (Radıyallahu Anhum) şöyle dediğini rivayet etti: Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), Kur’ân’ın manasında çelişkiye düşen bir cemaat duyduğunda: “Sizden önceki (ümmet) ler ancak bu sebeple helak oldular.

Allah’ın kitabının bir kısmını diğeri ile çarpıştırdılar (Allah’ın ayetlerini birbirine zıt düşecek şekilde tefsir ettiler). Halbuki Allah (-u Tealân) ın kitabı, bir kısmı diğerini ancak doğrular şekilde indirildi.

Öyleyse onun bir kısmını diğer bir kısmıyla tekzip etmeyin (yalanlamaya kalkmayın). Ondan (şüphesiz) bildiğinizi söyleyin. Bilmediğinizi ise, bilenine havale edin.” (Ahmed İbn-i Hanbel:2/185)

7 MEVZUDA İNDİRİLDİ

Abdullah İbn-i Mesut (Radıyallahu Anh) Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) in şöyle buyurduğunu rivayet etti:

“Evvelki kitap (önceki peygamberlere inen kitaplar, semanın) bir kapı (sın) dan bir harf üzere (tek mevzuda) indirildi.

Kur’ân-ı Kerim ise, (göklerin) yedi kapı (sın) dan, yedi harf üzere (yedi mevzuda) indirildi. (Bunlarda):

1. Zâcir (yasaklardan meneden),

2. Âmir (emreden),

3. Helâl (serbest),

4. Haram (yasak),

5. Muhkem (manası ve ifade ettiği hükümler açık olan),

6. Müteşabih (manası ve ifade ettiği hükümler açık olmayan),

7. Emsâl (misaller).

O hâlde helâlini helâl edin, haramını haram edin, emrolımduğunuzu yapın, yasaklandığınızdan vaz geçin, misallerinden ibret alın, muhkemiyle amel edin, müteşabihine de iman edin ve: ‘Biz buna iman ettik hepsi Rabbimiz tarafındandır.” deyin. (Bunları) ancak akıl sahipleri düşünebilir.” 

(Hakim, Müstedrek: 2/289-290) 

KORKULAN ÜÇ HASLET

Ebu Malikil Eşarî (Radıyallahu Anh) in, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve 

Sellem) in şöyle buyurduğunu işittiği rivayet edildi:

“Ümmetimin üzerine ancak üç hasletten korkarım. (Birincisi): Dünya servetlerinin çoğalıp bu sebeple birbirlerini çekememeleri.

(İkincisi): Kitap (dan) onlar için (yol) açılır (kitabı bilirler), o zaman bir mü’min bazı müteşabih (birkaç manaya gelebilen) ayetlerin te’vilini (hakikatim) araştırır.

Halbuki Allah’tan başka kimse onların te’vilini bilemez. Rasihler (sağlam bilgi sahipleri) ise: “Biz ona iman ettik hepsi Rabbimiz tara tarafındandır.” derler. Bunları ancak halis akıl sahipleri iyice düşünebilir.

(Üçüncüsü): İlim sahibini görüp (bulup) onu zayi’ ederler ve kendisine (gereken) kıymet (i) vermezler.” (Heysemî, Mecmauz Zevaid: 132-133)

KÖTÜ HURMAYI SAÇMAK 

Ebu Hureyre (Radıyallahu Anh) dan Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) in şöyle buyurduğu rivayet edildi:

“Ümmetimin arasında mal çoğalıp birbirleriyle yarışmaları hatta savaşmaları, onlar üzerine korktuklarımdandır.

Kur’ân (yolu) onlara açılıp onu bilmeleri hatta mü’min, kâfir ve münafıkların Kur’ân okuması, (fakat) müminin onun helâlini helâl gör (üp, kâfir ve münafığın onu inkâr et) mesi de ümmetimin başına gelmesinden korktuğum hâllerdendir.” (Süyûtî, Dürrül Mensûr:2/148)

Huzeyfe (Radıyallahu Anh) Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) in şöyle buyurduğunu rivayet etti: “Benim ümmetimden öyle bir kavim vardır ki kötü hurmayı saçtıkları gibi Kur’ân’ı saçarlar. Onu gerçek tefsirinden başka bir şekilde tefsir ederler.” (Süyûtî, Dürrül Mensûr:2/149)

SONUNA ERİŞİLMEZ

İbn-i Abbas (Radıyallahu Anh) nın şöyle dediği rivayet edildi: “Kur’ân-ı Kerim, çeşitli uslub ve fenlere (ince ilimlere), dış kısımlara ve iç bölümlere sahiptir. Hayret ettirecek ve düşündürecek hâlleri tükenmez, sonuna erişilmez.

Her kim yumuşaklıkla (ihlâs ve samimiyetle) inceliklerine, derinliğine vakıf olmak isterse necat bulur (kurtulur). Her kim sertlikle (inatla) onu anlamak isterse sapar (doğrudan ayrılır).

(Kur’ân-ı Kerim) Haberlerdir, misallerdir, haram, helâl, nasih (bir ayetin hükmünü kaldıran), mensuh (hükmü kalkmış olan), muhkem (manası açık), müteşabih (manası açık olmayan), zahirî ve batınî kısımlardan ibarettir.

Onun (Kur’ân’ın) dışı onu okumaktır. İçi de te’vil (ifade ettiği mana ve hakikatları doğru şekilde anlamak) tır. 

Kur’ân hakkında onu bilenlerle oturun (konuşun).

Onun hakkında (yanlış şekilde te’viller yapacak) cahillerden uzaklasın ve âlimin zellesinden (hata yapmasından) sakının (yanlış bir iş yapan âlimi körü körüne taklitten sakının). (Süyûtî, Dürrül Mensur:2/150)

TEFSİR 4 ÇEŞİTTİR

Muaz (Radıyallahu Anh) ın şöyle dediği rivayet edildi: “Kur’ân, yolun feneri gibi bir fenerdir. (manaları), Hiç bir kimseye gizli kalmaz. Kur’ân’dan (kesin olarak) bildiğinizi hiç kimseye sormayın. Kur’ân’da şüphe ettiğinizi ise, bilenine havale edin.” (Süyûtî, Dürrül Mensur:2/151)

İbn-i Abbas (Radıyallahu Anhüma) nın şöyle dediği rivayet edildi: “Kur’ân’ın tefsiri (manasının açıklanması) dört şekil üzeredir.

(Birincisi), Öyle bir tefsirdir ki, onu (rasih) âlimler bilir.

(İkincisi), helâl ve haram hususlarındaki bir tefsirdir ki, insanlar onu bilmemeleri sebebiyle mazur görülmezler.

(Üçüncüsü), araplar kendi lüğatıyla onu bilirler.

(Dördüncüsü de öyle bir tefsirdir ki), Allah (-u Tealâ) dan başkası bilmez. Her kim bildiğini iddia ederse yalancıdır.” (Süyûtî, Dürrül Mensur:2/152)

MÜSLÜMANLARDAN KİMSE ONUNLA OTURMASIN

Süleyman İbn-i Yesar’dan rivayet edildiğine göre, Sabiğ isimli bir adam Medineyi Münevvere’ye geldi ve Kur’ân’ın müteşabih ayetlerinden sormaya başladı.

Hazreti Ömer (Radıyallahu Anh) onu yanına çağırttı, bir yandan da onu dövmek için hurma dallarından hazırlattı, ve ona: Sen kimsin?” diye sordu. O da: “Ben Abdullah Sabiğ.” dedi.

Hazreti Ömer de: “Ben de Abdullah Ömer.” dedi. Ve dallardan birini alarak ona vurdu. O kadar ki, kafasını kanattı. O zaman o: “Ya Emirel Mü’minin! Yeter, kafamda bulduğum (yanlış fikirler) gitti.” dedi.

MECLİSİ TERKEDERDİK 

Bunun üzerine Hazreti Ömer (Radıyallahu Anh) onun memleketine gitmesine müsaade etti ve Ebu Musal Eşarî (Radıyallahu Anh) a: “Müslümanlardan hiç bir kimsenin onunla oturmamasım emreder” mahiyette bir mektup yazdı.

Ebû Osmanı Nehdî (Radıyallahu Anh) buyurmuştur ki: Hazreti Ömer (Radıyallahu Anh)) Basra ehline Sabiğ ile oturmamalarını yazdıktan sonra biz, yüz kişi bir arada iken o gelse hemen o meclisi terkederdik. (Darimi, Mukaddime:19, Süyûtî, Dürrül Mensûr: 2/152-153)

Şimdi düşünelim! İslâmın en parlak devrinde Hazreti Ömer (Radıyallahu Anh) in Sabiğ hakkındaki bu talimatı, sahabe ve tabiîn gibi kıymetli zatların bu gibi sapık fikirli insanlardan bu şekilde kaçışları, bu fitne zamanında bulunan bizim gibi âcizlere, ehli sünnet itikadını son derece titizlikle muhafaza etmenin, ehli sünnet vel cemaat mezhebimizin Kur’ân ve Sünnet’e dayanan doğru inancına zerre kadar muhalefeti olan kişilerin yanıltıcı eserlerini okumaktan, onlarla mücadeleye girişmekten, hatta onlarla karşılaşmaktan dahi son derece sakınmak gerektiğine dair büyük bir tenbihtir.

BiDAT EHLiNDEN KAC

 

İsmet Garibullah (Büyük Şeyh Efendi) (Kuddise Sırruhu) Hazretleri, Risale-i Kudsiyyesinde şöyle buyurmaktadır.

Kıymetli evlâdım, tefsir, hadis, ilmi kelâm ve fıkhı bilki selâmet bulasın (kurtulasın).

(Karanlık fikirli) Ehli bidat (ehli sünnet dışındaki bir inanca sahip olan kişiler) le görüşme, çünkü onlar seni berbad ve sapık ederler.

Bidat ehlinden kaç gel gidelim, kemâl sahibi (Mevlâ Tealâ’nın) cemaline doğru kavuşmak yolunda ilerleyelim. (Risale-i Kudsiyye:33)

HER KALAYCI PAKLAYAMAZ

Diğer bir yerde de şöyle buyurmaktadır: Kimseyi asla yalancı çıkarma (kimseye sen yalancısın deyip ayıbını yüzüne vurarak üzme). 

Şeriat ve tarikatı inkâr eden kişilerle oturma ki, şüphe sancılarına kapılmayasın, onlarla oturursan öyle bir pas alırsın ki, her kalaycı paklayamaz, yani öyle şüphelere düşersin ki, her mürşit seni o şüpheden kurtaramaz, (kurtaracak bulunursa da sen onu bulamadan ölürsen helak olursun).

Kıymetli kardeşim sen doğruluk üzere ol Allah (-u Tealâ) (doğruyu da eğriyi de) görücüdür. Hemen doğrulukla olagel, böylece Allah-u Tealâ’ya gidelim. Tam güzellik sahibi olan Allah-u Tealâ’nın Cemaline kavuşmak üzere ilerleyelim. (Risale-i Kudsiyye: 34)

Ömer İbn-i Hattab (Radıyallahu Anh) ın şöyle dediği rivayet edildi: “Yakında öyle insanlar gelecek ki, sizinle Kur’ân’ın müteşabihatı (manası açık olmayan) kvısımlarıyla mücadele edecekler. Öyle bir durumda siz onlara karşı sünnetlerle (hadis-i şeriflerle) cevap verin. Zira sünnet erbabı Allah (-u Tealân) ın kitabını en iyi bilenlerdir.” (Darimî, Mukaddime:17)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Cübbeli Ahmet Hoca Arşivi