Türkiye raporu
Habere göre Türkiye kara listeye alınmış. ABD Dışişleri Bakanlığı bünyesinde hazırlanan rapor Washington merkezli Din ve Kamu Yönetimleri Enstitüsü -IRPP-’nün yaptığı araştırmaya göre Türkiye’deki din özgürlüğü ihlallerini yakından izleme kararı alındığını bildiriyor. Aralarında Pakistan, Bangladeş, Kazakistan, Irak’ın da bulunduğu bir dizi yerde ihlallerin son bulması için gerekli gayretin gösterilmesi istenecekmiş. İnsanın ülkesinin bu şekilde tanınması şüphesiz üzücü. Ancak yasak da bir o derece acı ve üzücü. Bugün köşeme aldığım şu okur mektubu da bir o derece gerçek, acı dolu ve üzücü. Bakın Fatma Zehra Çağıl, yasakla oradan oraya savrulurken nasıl içini döküyor Merve Ablasına:
“Üniversite denilince normal bir öğrencinin hatırına gelenler benimkilerle çok farklı... Normal öğrenci dedim, çünkü eğitim gördüğümüz kurumda farklı bir kefede olduğumuzu sürekli hatırlatan yönetmelikler kendimizi ‘normal dışı’ hissettirmek için çalışmaktalar. Birçok öğrencinin kendisini ‘özgür’ hissettiği bu kurum, ben ve benim gibi olan kardeşlerim için cehennem çukurundan farksız.
2007-2008 eğitim-öğretim yılı 2. döneminde gazetelerde ‘Artık üniversitelerde başörtüsü serbest’ manşetlerini okuyunca çok sevinmiştik. Çünkü artık birileri sesimizi duymuştu. Artık okulda ben ‘ben olduğum için’ rahat rahat yürüyebilecektim. Eskiden başımı açtığım için ‘kampüste ne kadar az kalsam o kadar iyidir’in hesabını yaparken artık böyle bir sıkıntım olmayacaktı, olamayacaktı. Artık derslerde en arkalarda oturmaktansa ön sıraları da seçebilecektim. Ya da diğer ‘normal olanlar’ gibi üniversitenin öğrencilere sunmuş olduğu birçok aktiviteye sorun yaşamadan katılabilecektik.
Önce sadece başörtüsü sorunumuz vardı. Önceleri yapılan yasak protestolarından kartel medyası dahil herkes korkardı. Şimdiki sorunumuz daha büyük; artık başörtüsü denilince ‘üniversiteli başörtülü’ kimselerde vurdumduymazlık peydah olmuş durumda. Bunu, geçtiğimiz dönem gündeme gelen anayasal düzenleme sonunda daha iyi kavradım ne yazık ki...
Harçlar yatırıldı, hayırlı haberi bekliyorduk. Gazetelerde ve televizyonda beklediğimiz süreç işliyordu. Ancak kampüse gittiğimizde eski dönemlerden çok daha sert ve soğuk bir tavırla karşılandık sözde güvenlik görevlilerince. Başörtümüzü açmadan bekliyorduk. Görevliler ellerine henüz rektörlükten bilgi gelmediğini, başımızı açmazsak kampüse giremeyeceğimizi söylediler. Ders kaydı yaptırabilmek için açmak zorunda kaldık. Ama ümidimiz kaybolmamıştı, aksine alevlenmişti. Ben ikinci öğretim öğrencisiyim. Ertesi gün örgütlenmek için başörtülü öğrencilerin yarısından fazlasıyla irtibata geçtim. Tanıdık- tanımadık herkese hakkımızı almak için fırsat doğduğunu; şimdi sesimiz çıkmazsa elimizdeki şansı kaçıracağımızı anlattımsa da sadece 3 kişi bana destek oldu. Yanlış okumadınız, sadece 3 kişi. O gün akşama doğru kampüse çıktık. Başımızı açmayacağımızı, rektörün suç işlediğini, hakkımızı istediğimizi uygun bir üslupla dile getirmeye çalıştık. Görevliler ise servisten aşağıya inmemizi ve diğer öğrencileri kışkırtıyoruz gerekçesiyle kampüs girişinden 100 metre kadar uzaklaşmamızı istediler. Pozisyonumuzu değiştirmeyeceğimizi söylediğimizde ise öğrenci numaralarımızı ve kimlik bilgilerimizi aldılar. Tüm bunlar olurken yanımızdan geçen ve sesimizi duyan yüzlerce öğrenciden sadece bir erkek arkadaş yanımıza yaklaştı ve göz ucuyla bakıp uzaklaştı. Annesi, bacısı başörtülü olan erkek kardeşlerim neredeydi? Kimsenin umurunda değildi, orada sesimizi duyan diğer başörtülüler de bir yandan bize bakıp bir yandan başörtülerini açmaya devam ediyorlardı. Onların da davası değil miydi bizim uğrunda savaştığımız? Vicdanları ne diyordu bu konuda?
Ve bugün... Hâlâ yasak... Ama başardılar... Yurtdışına gitme imkânı bulup da hakettikleri gibi eğitim gören kardeşlerim ve öbür 3 kardeşim dışında artık bu konuyu pek de önemseyen yok galiba. Başardılar dedim ya işte bunu. Bir zamanlar başörtülülerin bir araya gelmelerinden ürkenler, şimdi bizleri ürküttüler.
O gün sizinle konuşurken ağlayışım da kendimi yalnız hissettiğim içindi. Sizden ricam lütfen yazın. Yazın ki unutulan değerler hatırlansın.”
Neye üzülelim? ABD’de çıkan raporun memleketimizi layık gördüğü konuma mı, yasağın acımasız yüzüne mi, yoksa yasakla kavrulan, kavruldukça savrulan, bir taraftan da kendine, dava kardeşine yabancılaşan insanımıza mı, hangisine?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.