Bu mesajım sadece mü’min kardeşlerimiz içindir
2008 yılının zor mevsiminde kavuştuğumuz ve buluştuğumuz Ramazan ayı, Müslümanlardan en üst seviyede kabul gördü. Bu mübarek ve bereketli ayın, üzerimizdeki hakkını elimizden geldiği kadar vermeye çalışıyoruz. Biz Müslümanlar bize yakışanı yaptık, Rabbimiz zaten şanına yakışanı yapacaktır.
Burada bizim sunmak istediğimiz mesajın özü, bu ay sebebi ile elde ettiğimiz kazanımlarımızı, bayram sonu elimizden ve gönlümüzden kaçırmayalım, bırakmayalım. Yoksa zarar edenlerden oluruz. Zarar edenlerden, iflas edenlerden olmamak için, aşağıdaki gerçekleri bir kere daha gözden ve gönülden geçirelim. Ve Rabbimize verdiğimiz ruhlar âlemindeki vaadimizi, bir daha hatırlayalım.
Gerçek 1: “Sana bundan önce gelen ilimden-bilgiden sonra, sen onların şahsi arzu ve ihtiraslarına uyacak olursan, o zaman hiç şüphesiz sen de zalimlerden, asilerden olursun.” (Bakara Sûresi, 145)
Ramazan ayını idrak ettiğimiz saatten beri sohbetlere katıldık, camilerde vaazlar, nasihatlar dinledik, bolca Kur’an okuduk ve ilimle, bilimle kuşandık. Bu nimetlerin lütfen farkına varalım.
Gerçek 2: “Peygamber der ki: Ey Rabbim! Kavmim bu Kur’an’ı büsbütün terk ettiler.” (Furkan Sûresi, 30)
Resul der ki: Ey Rabbim, muhakkak ki şu kavmim, bu Kur’an’ı terk ettiler. Kavmim bu Kur’an’dan hicret ettiler. Kavmim bu Kur’an’ı kendilerinden hicret ettirdiler. Kendileri değil, onu kendilerinden hicret ettirdiler. Bu Kur’an’ı sosyal hayatlarından uzaklaştırdılar. Bu Kur’an’ı mekteplerinden, hukuklarından, eğitimlerinden uzaklaştırdılar. Bu Kur’an’ı aile hayatlarından, evlerinden, mutfaklarından, kazanma-harcama anlayışlarından uzaklaştırdılar. Bu Kur’an’ı terk edilmiş olarak, metruk olarak, kendisine başvurulmaz olarak bıraktılar. Bu Kur’an’ı dikkate değer görmediler. Bu kitapla amel etmeyi terk ettiler. Hayatlarını bir kitaba göre yaşamaktan vazgeçtiler. Hayat problemlerini bu kitaba sormaz oldular. Bu kitabın önüne başkalarının kitaplarını, başkalarının yasalarını geçirdiler.
İnanıyorum ki içimizden hiçbiri Peygamberimiz’in şikâyetine muhatap olmak istemez. Şu yaşımıza kadar yüzlerce insanın dilinden ve ağzından Kur’an dinledik. Bir o kadar da kendimiz okuduk. Evlerimizde, kitaplığımızda ayrı bir yeri olan ilahi mesajın gölgesinde yaşamaktan başka çaremiz yoktur, buna bir daha iman edelim.
Gerçek: 3 Nur Sûresi, ayet 62: “Mü’minler ancak Allah’a ve Resulü’ne iman edenlerdir ve onunla ortak bir iş için toplanmış iken kendisinden izin almadan çekip gitmeyenlerdir. Senden izin isteyenler, evet işte onlar Allah’a ve Resulü’ne hakkıyla iman edenlerdir. Bazı özel işlerinden dolayı senden izin istediklerinde onlardan dilediğine izin ver ve Allah’tan onların bağışlanmasını dile. Kuşkusuz Allah çok bağışlar, çok merhamet eder.”
Herhangi bir vakıf, dernek veya hayırlı bir kurumun içinde hizmet için bulunuyorsak, Allah’ın dinini birlik ve beraberlik içinde yaşamak için bir araya gelmişsek, Osmanlı’nın gelini gibi “Duvağımla geldiğim bu evden, kefenimle çıkarım” sadakatine ve vefa ahlakına sahip olmaya çalışalım.
Gerçek 4: Tevbe Sûresi, ayet 24: “De ki: Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım-akrabanız, kazandığınız mallar, durgunluğa uğramasından endişe ettiğiniz ticaretiniz ve hoşlandığınız meskenler size Allah’tan, peygamberinden ve onun yolunda cihattan daha sevimli ise, artık Allah buyruğunu yerine getirtinceye kadar bekleyiniz. Allah günaha saplanmış kimseleri hidayete erdirmez.”
Unutmayalım ki, cihadın en önemli tariflerinden birini, müfessir İbn Kesir yapmıştır. Cihat, İslâm ile insan arasına girmiş olan engelleri kaldırma faaliyetidir. Arife tarif gerekmez.
Gerçek 5: “Ben azimüşşan olan Allah, hükümdarlar hükümdarıyım. Hükümdarların kalpleri ve alınları benim elimdedir. Kullar bana itaat ederlerse, Ben de onlara rahmet kılarım ve eğer kullar Bana isyan ederlerse, Ben de onlara ceza kılarım. Şu halde hükümdarlara sövmekle meşgul olmayın ve fakat Bana tövbe ve müracaat eyleyin ki, onları size doğru meylettireyim.” (Elmalı Tefsiri, 2/338)
Netice: “En güzel sonuç muttakilerindir, yani, Allah’a sığınıp, emirlerine yapışarak, günahlardan arınıp, azaptan korunanların, kulluk ve sorumluluk şuuruyla, haklarına ve özgürlüklerine sahip çıkarak şahsiyetli davranan, dini ve sosyal görevlerinin bilincinde olan mü’minlerindir.” (Kasas Sûresi, 83)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.