Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Bir Şii Protestan

Bir Şii Protestan

Berlin’de Teslis Kilesinde şımarık bir Evanjelik papaz çok mutlu ve hatta şımarık bir pozla vaftiz törenini icra ediyor.  Durum tam bir skandal.  Zira vaftize konu olan Şirazlı halı taciri maddi şartlar nedeniyle Almanya’ya sığınmış ve iltica hakkı elde edebilmek için de en kolay ve kestirme yolu Kilise’nin kanatları altına sığınmak olduğunu keşfetmiş. Dini istismara konu olmuş ve bunu açıkça da dile getiriyor.  Papa Francis de Katoliklerden Suriyeli sığınmacılar için kiliseleri ve kilise müştemilatını açmalarını istemiyor mu? İşte size bir duygu veya iman sömürüsü daha. Kanaatle değil de ihtiyaçları istismar ederek veya iman şantajıyla birlikte Kilise kendisine yeni mensuplar kazanıyor. Böylece imana değil riyakarlığa hizmet ediyor. Zaten konunun kahramanı olan Muhammed Ali Zonoobi bu yolla edinme (cali) bir kimlik kazanıyor ve Muhammed iken Martin olarak anılmaya başlıyor. Böylece Batılılar Hıristiyan olmasalar bile Muhammed ismiyle yaşamak zorunda kalmayarak ve bu dertten kurtularak kafa konforunu koruyorlar! Dedikleri gibi alışmak sevmekten zor geliyor. Muhammed’e alışamadıkları için yeni komşularını Martin yapıyorlar. Böylece bir taşla çift kuş vurmuş oluyorlar.  Bir taraftan Hıristiyanlığa hizmet etmiş oluyorlar diğer tarafta da kafa konforlarını korumuş ya da kültürel kodlarını kaybetmemiş oluyorlar. Ne iyi?  Muhammed kendisini Martin olmaya sevk eden şeyi çok iyi keşfetmiş.  Almanya’ya 5 ay önce ailesiyle gelen ve halı satıcılığı yaparak hayatını idame ettiren Muhammed Ali Zonoobi din değiştirmesi ile ilgili Associated Press’e konuşmasında misyonerlerin riyakarlığını ortaya koyuyor; ”Bu ülkede tutunmamın tek şansı olarak bunu gördüm.” İmanını ve dinini satarak ve hayatta kalmayı seçmiş! Ne zor bir denklem!  

***

Bir Şii Protestan başlığını niye koydum?  Elbette Şiilere hakaret maksadı taşımıyor. Bunun anlaşılabilir bir hikayesi var. Bununla birlikte ekonomik nedenlerden dolayı Protestanlığı ( Evanjelizm) seçen Muhammed Ali  Zonoobi şimdilik iyi bir Hıristiyan sayılmaz.  Vaftiz olsa dahi Şiilikteki takiyye prensibi gereği pekala eski dinini muhafaza edebilir. İkili hatta üçlü bir kimlikle dolaşabilir.  Şiilik ona bu imkanı bahşediyor.  Bu durumda en çok çakma bir Hıristiyan olabilir ( fake convert). Takiye gereği başka dine geçse bile pekala yeni statüsünde dönme veya kripto bir Şii olarak kalabilir. Hiçbir manii yok.  Araştırmalar, 150’si bu sene olmak üzere Suriye’de patlak veren savaştan beri 600’e yakın mültecinin Avrupa’da kalabilmek adına Hıristiyanlığı seçtiğini gösteriyor. Takiye prensibi gereği Şiilik açısından hem sağlam Protestan hem de sağlam bir şii kalmasında bir beis yok.  Bu durum karşısında samimiyetle şunları söylemek durumundayız:  En fazla kozmopolitan topluluklardan birisi Şiilerdir.   Onların da farklı teslisleri vardır.  Müslüman çoğunluğa veya Sünnilere karşı taassupları ve onun ötesinde gözlerini veya adaletlerini kör eden ölçüsüz nefret ve ölçüsüz muhabbetleridir.

***

Dinci bir rejimin gölgesinde yaşamalarına veya dinci olmalarına rağmen Yahudiler gibi Ortadoğu’nun en az dindar kitlesi İranlılardır.  En çok ve en kolay din değiştiren zümredir. Bu nedenle Muhammed Ali Zonoobi hadisesinin yüzeye vurması bir tesadüf değildir.  Çok hızlı ve çok kolay din değiştirmelerinin nedeni dini zeminlerinin sağlam olmamasıdır. Bu da potansiyel kaçakların sayısını artırmaktadır.

Yazımın başlığını ‘bir Şii Protestan’ olarak tespit etmemin makul nedenleri ve tarihi çağrışımları var.  Zira Ortaçağda da buna benzer durumlar yaşanmıştır. Ortaçağdaki kahramanımız ise Şirazlı değil İsfehan’lıdır. ‘İsfehan nim (yarım) cihan’ olmasına rağmen kapağı İspanya’ya atmış bir daha geriye dönmemiştir. Hizbullah’ın kasalarının İsrail’e akması veya Ahmedinejad’ın kameramanının ABD’ye iltica etmesi gibi!  Şirazlı Muhammed, Martin ismini alırken İsfehanlı Oruç Bey ise Don Juan olarak ünlenmiş ve tarihteki yerini almıştır.

 1604’te, Don Kişot’un birinci bölümünün ilk baskısından bir yıl önce, ‘Pers’in Don Juanı’nın 396 sayfalık Relaciones [Münasabetler] kitabının 4. baskısı Valladolid’de basılmıştır. Kitabın yazarı daha sonra İspanyol Katolikliğine geçen Persli Şii bir Müslümandı. Bundan dolmayı ‘bir Şii Katolik’ olarak anılmıştır. Bu adam İsfahan’dan Valladolid’e kadar süren uzun yolculuğu boyunca dikkatli bir biçimde günlük tutmuş ve bilahare bu günlükleri yayınlamıştır. Yazar, bu kitapta Pers’ten ve onun tarihinden de bahsediyor. Bu doğrultuda yazar, kısa ve öz bir biçimde Safevi hanedanının kuruluşunu, Şah Abbas’ın altın çağındaki idari düzenlemeleri izah etmektedir.

Bu çalışma üç bölüme ayrılmaktadır: Yazar, Birinci bölümde  anayurdunu ve bu ülkenin yönetimini tasvir etmektedir. Ardından da Pers’in ilkçağ ve ortaçağ tarihinin bir özetini vermektedir. İkinci bölüm Persliler ve Türkler arasındaki savaşları; Üçüncü bölüm, yazarın İsfahan’dan Batı ülkelerine yaptığı seyahati ve tanassur sürecini kapsamakta,  işlemektedir.

Emir Said isimli yazar Almanların Şiileri Hıristiyanlaştırmakla pek sevinmemeleri gerektiğini telkin ediyor. Bu sağ cepten alıp sol cebe koymak gibi bir şeydir.  Zira Şiiler Müslümanlar arasında Batılıların veya Haçlıların her zaman fiili olmasa bile, potansiyel müttefikleri ve dostlarıdır. Ümmetin bir parçası olmak yerine ümmet düşmanlarının bir parçası olma ihtimalleri yüksektir.  (http://www. almoslim. net/node/241535 )

 Demek ki bu yeni bir tecrübe değil. Aksine akisleri tarihin duvarlarını yalayan kadim bir süreçtir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Mustafa Özcan Arşivi