Yeni bir “ekonomi” için yola çıkıldı
Bir başlık daha atayım; “NEO-LİBERAL TESLİMİYETÇİ SÜREÇ” kesin olarak bitiyor...
Bitmemiş miydi ?
2003’ten itibaren yola çıkılmıştı, 2008’de “kesin adımlar” atıldı, yeni bir ekonomik paradigma oluşturuldu şimdi TAÇLANDIRMA ZAMANI geldi...
Bu noktada “neo-liberal kafanın” bu coğrafya’ya nasıl yerleştiğini anlama açısından daha önce bahsettiğim bir kitabı yeniden gündeme getirmek istiyorum...
2001 krizinde halkın iradesi yok sayılarak “Derviş teslim anlaşmasına” itiraz eden bir ismin kitabını...Neo-Liberal teslimiyetçi kafalara kafa tutan bir ismin kitabını...
Sevgili dostlar, Evet, doğru hatırladınız 2001’de Türkiye’nin “NASIL TESLİM EDİLDİĞİNİ YAKINDAN GÖRÜP BUNA DAYANAMAYAN” Uluğbay’ın Petropolitik isimli çalışmasından bahsediyorum...
Bakın yazar neleri not düşmüş...
“...1- Avrupa’nın, Osmanlı topraklarına ilk ilgisi 1834 yılında, Hindistan’a ulaşım gayesiyle ortaya çıkar. İngiliz hükümeti Yarbay Rawdon’u Fırat Nehri havzasına Hindistan yolları hakkında inceleme yapmak için gönderir. Rawdon, ulaşımdan çok, zengin yeraltı kaynaklarıyla ilgilenir ve raporunda bahseder. Bunun üzerine İngiliz hükümetinin girişimleri sonucu 29 Aralık 1834 tarihli ferman ile Dicle ve Fırat üzerinde gemi taşımacılığı yapma hakkı İngiliz şirketine verilir...
2 -1871 yılında Almanlar, Osmanlı topraklarındaki petrol potansiyeliyle ilgili bir rapor hazırlar, fakat genel kanı Ortadoğu petrol yataklarının nakliye ve maliyet açısından ABD ve Bakü petrolleriyle rekabet edemeyeceğidir...
3- Kerkük petrollerinin işletme hakkını alan Neftçi Ailesi, 1870 yılından itibaren çalışmalara başlarken, Rotschild Ailesi Bakü-Batum demiryolunu inşa ederek bölge petrollerini Avrupa pazarlarına ucuza sevk etmeye başlar... Osmanlı’da bunlar olurken İran uyanamaz ve yeraltı kaynaklarının işletme hakkını Baron de Reuter isimli şahsa verir...
4- Osmanlı’da petrolün önemi 1876 yılında 2. Abdülhamit’in tahta çıkmasıyla anlaşılmaya başlanır. Anlaşılır ama tahta çıkana kadar Rum Zarifi ve Ermeni Asani isimli bankerlerle şahsi servetini yöneten padişah, olayı daha çok kişisel servetinin yönetimi açısından ele alır. Dünya petrol çılgınlığı yaşarken, 1875 yılında mali sıkıntıya düşen Osmanlı İmparatorluğu, 1876 yılında ödemeleri durdurur ve 1881 yılında Düyun-u Umumiye idaresine teslim olur...”
Sevgili dostlarım, bu tespitler sonrası şu notu düşmek istiyorum; bu daha ilk “kare”! Bu gelişmeler sonrası Osmanlı borçlanması ve özellikle 1876-1954 arasında yaşananları da detaylandırarak analize devam edeceğiz...
Sonuç: “Her şey tesadüftü, endüstri devrimi yapamayan Osmanlı çöktü” gibi hikayelere inanıyorsanız, Derviş de tesadüf eseri iyi niyetle geldi, “gezi olayları da 7 ağaçla başladı” diyerek yaşamaya devam edebilirsiniz! Hatta bu mantık içinde hiç rahatsız olmadan ömrünüzü dahi tamamlayabilirsiniz! UYANIN! UYANIN! UYANIN!
Son söz: “NEO-LİBERAL TESLİMİYETÇİ KAFALAR” o kadar çaresiz ki; Derviş’i getirip “işin başına geçirme” hayallerine içeride-dışarıda teslim olmuş durumdalar! Bu iş bitti beyler, efendiler! Efendileriniz de biliyor, sizler de biliyorsunuz! Bitmez mi! Bekleyin ve görün! BU İŞ BU SEFER GERÇEKTEN BİTTİ! 200 yıllık finansal esaretin sonuna geldik ve 2003’ten itibaren LİDER tarafından tanımlanan “üretim odaklı” yeni ekonomik paradigma için son dönemece girildi! İYİ VE DİKKATLİ BAKIN GÖRECEKSİNİZ!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.