Müslümanların Evleri
İSLAM bir hayat tarzıdır, Müslümanların, hayatlarını İslam’ın hükümlerine, emirlerine, yasaklarına, öğütlerine, direktiflerine göre sürdürmeleri gerekir. İslam’a göre yaşamazlarsa Müslümanlıkları laftan ibaret kalır. İslam dinine uygun bir hayat tarzına sahip olmayan Müslüman, namaz kılsa da oruç tutsa da, yüzeyde kalır.
Mağaralarda yaşayan ilkel insanların dışındaki medenî insanlar tarih boyunca evlerde, meskenlerde yaşamıştır.
Müslüman rastgele bir evde yaşamamalıdır… Başka medeniyetlerin, İslam evine ters düşen evlerinde de yaşamamalıdır.
Müslümanın, ev konusunda bilmesi gereken birinci temel kural şudur:
Evi, Müslümanın (öncelikle) malı değildir, yuvasıdır.
Hukuken elbette malıdır ama öncelikle yuvasıdır.
Müslüman, evine mal gözüyle bakmamalıdır. Ona mânevî bağlarla bağlı olmalı ve zaruret, lüzum olmadıkça herhangi bir mal gibi satmamalıdır.
Mülk Allah’ındır. Müslümanın bir eve malik ve sahip olması geçicidir.
Evi, Müslümana emaneten verilmiştir.
Evin, kendisine göre bir kudsiyeti (kutsallığı) vardır. Allah’ın bir nimeti, bir lütfudur. Bu nimetin şükrünü, içinde Mülkün Sahibine ibadet ederek, O’na itaat ederek eda etmelidir.
Allah’ın kendisine emanet olarak verdiği bu nimetin derununda Kur’an’la, Sünnetle yasaklanmış fuhşiyyat (azgınlıklar) yapmamalıdır.
Müslüman, evini bir darü’ş-şükr, bir darü’s-salah haline getirmelidir.
Kur’an’a, Sünnete, ilahî hikmete dayalı İslam medeniyetinin evlerinin özellikleri nelerdir:
1. Müslüman evi bağımsız olur… 2. Küçük de olsa bir bahçesi bulunur… 3. Selamlık ve harem bölümleri olur… 4. Harem kısmının pencereleri, içerideki hanımları yabancı erkeklerin bakışlarından koruyacak şekilde olur… 5. İnsanın fıtratına ve dünyanın boyutlarına uygun olur… 6. İçinde yaşayan insanlara huzur, sükûn, saadet verecek şekilde olur… 7. Müslü-manın evi İslam medeniyetine ve kültürüne uygun şekilde döşenmiş olur… 8. İslam evinde Müslümanca yaşanır.
Bugünkü sefertası gibi kat kat apartmanlar, gökdelenler, rezidanslar İslam dinine ve medeniyetine uygun meskenler değildir. Onlar fıtrata, insan boyutlarına da uygun değildir.
İslam dinine, medeniyetine, kültürüne uygun olmayan, nice hususlarda onlara aykırı olan meskenlerde oturan Müslümanlar yabancılaşır, huzurlarını kaybeder, mutsuz olur.
Ülkemizde son yirmi seneden beri dehşet verici bir meskenleşme, betonlaşma görülüyor. Bu yapılanlar maddî bakımdan, herkese ev temin etmek bakımından bir kalkınma olabilir ama İslami açıdan bakıldığında büyük sakıncaları vardır. Bunlar İslam evleri değildir!.. Bu meskenlerde yaşayan Müslümanlar mutlu hayat süremezler. Özel hayatlarını korumak konusunda sıkıntılar çekerler.
Batı medeniyeti, iffet kavramını ve değerini yitirmiştir. Modern Batı mimarisine göre inşa edilmiş apartmanlar, daireler İslam’ın iffet kavramına aykırıdır.
Keşke büyük İslam düşünürleri, büyük İslam mimarları bu konular üzerine eğilseler; uyarıcı, aydınlatıcı, bilgilendirici, tenvir edici, ıslah edici bir “Meskende İslam’a Dönüş” cereyan başlatsalar.
Siz bir bülbülün veya kırlangıcın karga yuvasında oturduğunu gördünüz mü?
Günümüz Müslümanları, İslam’a uymayan, İslam ve kültür ve medeniyeti ile bağdaşmayan, bize yabancı, bizi yabancılaştırıcı, bize zıt ve ters meskenlerde güle oynaya oturuyorlar. Acaba, İslami kriterlere göre gerçekten mes’ut ve huzurlu mudur onlar?