PKK El Kaide olur mu?
Türkiye'nin “terörle mücadele” ve “PKK'nın tasfiyesi”ne odaklanan etkin mücadelesi, kamuoyunu yeterince ikna etmiş olmalı ki, şimdiden “PKK sonrası” tartışılmaya başlandı. Bugünlerde kimse, PKK ile mücadelenin seyri, operasyonların sonuç doğurup doğurmayacağı, operasyonlar öncesi içeride ve uluslararası düzeyde yapılan sistematik çalışmanın yeterli olup olmadığı, operasyonlar sonrasında nasıl bir siyasal proje uygulanacağı gibi konularla ilgilenmiyor.
Ortak kanaat, PKK'nın şiddet uygulayan bir örgüt olmaktan “çıktığı”, etkisini kaybettiği, artık Türkiye için tehdit olmaktan çıkarıldığı, toparlanamayacak ölçüde dağıtıldığı, ağır zayiatlar verdiği ve Türkiye'nin ilk kez terörle mücadelede hedefine ulaştığı yönünde.
Erken oluşan bir kanaat bu. Askeri harekatlar öncesi içeride belirlenen siyasi ve ekonomik strateji, uluslararası düzeyde iki ay boyunca yürütülen mekik diplomasisi, bugüne kadar başarılı sonuçlar verdi. Askeri operasyonun da başarısı ortada. Ama sonuçlar henüz kestirilemiyor. örgütün silahlı mücadelede ısrarcı liderlerinin tasfiyesi, militan teşvikinin önüne geçilmesi ve “Kürt meselesi” konusunda kapsamlı bir stratejinin oluşturulması nihai hedef. Bu hedefe ulaşma yolunda atılacak en büyük adım, askeri operasyonlardan da önemli olan, söz konusu siyasal açılımın içerideki ve PKK üst yönetimindeki dirence rağmen başarılabilmesi olacaktır.
PKK'nın tasfiyesi sonrası ne olabilir? Her ne kadar bu uzun bir süreç olacaksa da, sonrasının tartışılması ilk bakışta olağan bir durum. Olağan olmayan, tartışmaların “PKK yerine başka bir korku” ikame etmeye dönük olması. Korkuları ortadan kaldırmaya çalışırken, özgürlük, adalet, refah ve huzur arayışları öne çıkması gerekirken başka korkular üretilmesini en azından zihnen ve kalben kabullenmemek gerekmiyor mu? Korkuları ortadan kaldırmaya çalışılırken psikolojik sınırın yeni korkulara kapı aralamak olmaması gerekmiyor mu?
Hizbullah'tan sonra “Kürt Hamas'ı” mı?
PKK sonrası için “Kürt Hamas'ı” senaryoları ya da beklentileri, PKK tasfiye edilirse “İslamcı Kürtler güçlenir” söylemleri, devlet “PKK'ya karşı İslamcı gruplara oynuyor” iddiaları bugünlerde sözünü ettiğim “korku ikamesi”ne ilişkin en belirgin söylemler olarak öne çıkıyor yeniden.
Yeniden diyorum çünkü aslında bunlar eski tartışmalar. “Kürt İslamcılar” tehdidi her zaman bu ülkenin gündeminde tutuldu. Hizbullah tartışmaları, “PKK'ya karşı Hizbullah'la işbirliği” iddiaları, Hizbullah'ın tasfiyesi ve mezar evler gibi konular Türkiye'nin iç siyasi konjonktürüne göre “korku filmleri” olarak bize yaşatıldı.
Hazır PKK sonrasını tartışırken işte bu korkuları tazelememek gerekiyor. Bu sefer Hizbullah değil de adını “Kürt Hamas'ı” koymak fark etmiyor. Aynı ön kabullerle hareket etmek, aynı zihinsel ortamı oluşturmak aynı sonuçlarla yüzleşme tehlikesini barındırıyor.
İçeride “Kürt Hamas'ı” söylemi için ortam oluşturulurken dışarıda da birileri “Kürt El Kaidesi” ya da “PKK-El Kaide” benzetmesi yapıyor. Son olarak bir ABD gazetesinde yayınlanan iki örgüt yüzünden hayatını kaybedenlerin sayısından hareketle PKK-El Kaide benzeşmesine atıfta bulunuluyor. Her ne kadar iki örgütü aynı kategoriye koymasa da, bu kavramsallaştırma yine de son derece tehlikeli.
PKK ile El Kaide arasında ideoloji, hedefler, taktikler, örgütlenme ve daha bir çok özellik itibariyle hiçbir bağlantı kurulamaz. Hamas'la Kürt İslamcılar arasında kurulamayacağı gibi. Lübnan'daki Hizbullah'la Güneydoğu'daki Hizbullah arasında olmadığı gibi. Hamas'la İsrail arasındaki ilişkilerle Türkiye ile Kürtler arasındaki ilişkilerin hiçbir benzerliği olmadığı gibi.
Filistin meselesiyle Kürt meselesi arasında bağlantı kurmak, İsrail ile Türkiye arasında benzerlik kurmak bin yıldır aynı sokakta, aynı mahallede, aynı evde yaşayan insanlara yapılacak en büyük kötülüktür.
O zaman “Kürt Hamas'ı”, “Kürt Hizbullah'ı” söylemlerini, bir korkuyu ortadan kaldırmaya çalışırken bıraktığı boşluğu başka bir korkuyla ikame etme aymazlığını derhal terk edelim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.